Ana Sayfa

Cumhuriyet Kitap Eki  - Işık Öğütçü/Gamze Akdemir - 9 Ocak 2014

Işık Öğütçü'yle Orhan Kemal'in "Uçurum" romanı ve yüzüncü yaşı

Orhan Kemal'in ikinci kayıp romanı raflarda

 


Yıllardır Orhan Kemal'in yapıtlarını okurlarla buluşturan, ustanın kayıp roman ve yazılarını gün ışığına çıkararak yayımlayan oğul Işık Öğütçü, ustanın kayıp bir romanını daha günışığına çıkarmanın heyecanını paylaşıyor bugünlerde. Her şey haziranda Zeki İzci isimli bir araştırmacı dostunun, TÜRVAK Müzesi'nin kütüphanesinde araştırma yaparken "Büyük Gazete" isimli dergide ustanın "Uçurum" isimli bir tefrikasını gördüğünün haberini vermesiyle başlamış.

TÜRVAK kütüphanesinde söz konusu dergilerin sayfalarını açtığında, Haliç'te doklarda çalışan kaynakçı Cemal'i ve sevdası çevresinde birkaç merkezli gelişen "Uçurum" romanıyla karşılaşmış oğul Öğütçü. 2011'de Orhan Kemal'in yine gazete sayfalarında unutulan bir romanı olan "Yüz Karası'nı bulup yayımlatmış olan Öğütçü bu kez biçimsel bir ekleme yapıyor ve yapıtın başına ustanın röportajlarını da katıyor. İlk bölüm Orhan Kemal'in "Yerli Filmciler Arasında Büyük Röportaj", "Ruhi Su ile Bir Konuşma", "Çok Çocuklu Aileler Arasında", "Belediye Reisi Tuğgeneral Ş. Erensü ile Röportaj" ve "İtiraflar" adlı seri röportajlarının bir araya getirilmesinden oluşuyor, ikinci bölümde ise ustanın "Uçurum" romanını okuyoruz, Öğütçü'yle "Uçurum" kitabını ve yüzüncü yaşında Orhan Kemal'i konuştuk.


Gamze AKDEMİR

"Pırıl pırıl yaz günleri denizi, mavi göğü, yaprak yeşili ile neşeli bir türkü gibi geçiyordu. (...) "Uyandığı zaman beyaz perdeleri güneş içinde buldu." Romandan

2014'te Orhan Kemal'in 100. yaşı için çalışmalarınız kapsamında pek çok kitap projesi hazırladınız. Neydi bunlar?

- Şöyle sıralamak mümkün; ilk çıkacak kitap "Orhan Kemal-Uçurum ve Röportajlar", daha sonra "Orhan Kemal Fotoğraf Albümü" ve sırasıyla "Toksöz 1924", "Orhan Kemal Bilinmeyen Öyküler"le devam edecek. En sonunda da "Orhan Kemal-Yazdıklarım ve Yazılanlar" ile de mektupları gün ışığına çıkaracağım. Tabii bu arada üstadın yeni hiç bilinmeyen eserlerini bulmazsam böylece onun tüm eserleri bir bütün külliyatı olarak ülkemize kazandırılmış olacak. Bir de 2000'den itibaren Orhan Kemal'in arşivinde ve çeşitli kütüphanelerde yaptığım çalışmalar neticesinde yayımlanan kitaplarım var.

Şiir ve günlüklerini derlediğim "Yazmak Doludizgin", babasının anılarını "Abdülkadir Kemali Bey'in Anıları" olarak, düz yazılarını "Önemli Not"da, onunla yapılan röportajları ve kitaplarının eleştirilerini topladığım "Zamana Karşı Orhan Kemal" ve Kültür Bakanlığına Ahmet Ümit ile birlikte hazırladığımız "Orhan Kemal" kitabıyla araştırma konusunda pek çok kaynağı sunmuş bulunuyorum.

BÜYÜK GAZETE'DE "UÇURUM"

- Orhan Kemal'in kayıp romanı "Uçurum", nasıl bir yeni keşif, metne nasıl ulaştınız?

- Biliyorsunuz 2011'de Orhan Kemal'in yine gazete sayfalarında unutulan bir romanı olan "Yüz Karası"nı bulmuş ve yayımlatmıştım. Bu yılın başında yine kütüphanede araştırma yaparken bulamadığım bir dergi bulunuyordu "Büyük Gazete." Ne büyük bir tesadüftür ki, haziran ayında Zeki İzci isimli bir araştırmacı dostumun sabah bana çekmiş olduğu mesajla heyecana kapıldım. Türvak Müzesi'nin kütüphanesinde araştırma yaparken "Büyük Gazete" isimli dergide babamın "Uçurum" isimli bir tefrikasını gördüğünü, haberim olup olmadığını soruyordu. Gerçekten haberim yoktu. Saat 10.00'da TÜRVAK kütüphanesindeydim.

Büyük bir heyecanla dergilerin sayfalarını açtığımda üstadın "Uçurum" romanıyla karşılaştım.! O an çok büyük bir heyecan duydum ve; onun akıp giden yaşamı gözümün önüne geldi.

"ROMANIN SON PARAGRAFI BANA AİT"

- İnsanlar ve kaderler arası geçişleri hayli yoğun bir roman "Uçurum."

- Bu roman Orhan Kemal'in küçük insanlarının hikâyesi gibi gözükse de aslında her an toplumda yaşanan ve birimizin başından geçmesi muhtemel insan öykülerinden biridir.

Romanın kahramanı Haliç Tersanelerin'den birinde kaynakçılık yapan Cemal'dir.

Hiç şüphesiz yakışıklı ve güçlü bir karakterdir. Sevgilisi olan Safiye bir evde kiracı olarak kalmaktadır.

Evin sahibi Mülayim Usta da Nermin adlı bekâr bir kızı olan dul yaşlı bir adamdır ve Safiye'ye tutkundur. Beyoğlu'ndaki büyük bakkaliyelerden birinde çalışmaktadır.

Safiye ile ilişkisini ilerletmek için kadına para bulacağı taahhüdünde bulunmuş, fakat henüz gerçekleştirememiştir. Çünkü Safiye istediği parayı bulmazsa, onu terk edeceğini söylemiştir. Cemal ile Safiye'nin ilişkileri iyi gitmemeye başladığı bir sırada, Mülayim Usta'nın çalıştığı işyerinde çıkan bir yangın sırasındaki kargaşadan faydalanarak Mülayim Usta atölye sahibinin kasasından para çalar ve Safiye'ye teslim eder. Safiye de ilişkilerinin sürmesi için parayı Cemal'e kamyonet alması için verir. Cemal bunu borç olarak alır ve çalıştıkça borcunu ödemeye başlar. Fakat yine de ayrılık kaçınılmazdır.

Ayrılırlar. Mülayim Usta, bir gün meyhanede Cemal'le tanışır. Mülayim Usta aşırı derecede sarhoştur ve Cemal duruma müdahale ederek onu oradan çıkarır ve yolda kızı Nermin'e teslim eder. Cemal'le Nermin'in burada birbirlerine yakınlaşırlar. Kısa süre sonra Nermin'i Mülayim Usta'dan istemeye gider ve tabii bir sürprizle karşılaşırlar. Safiye'de oradadır.

Olaylar bundan sonra daha da hızlanır, kaderler iyiden iyiye değişir. Dergide yayımlanan tefrika 21 Haziran 1961'de son kez çıkmış. Büyük bir ihtimalle o tarihten sonra dergi kapandı. Ben de son paragrafı yazarak kitabı sonlandırarak bir sürpriz yaptım.

- Orhan Kemal 'Uçurum" da Haliç, Okmeydanı'nı da alıyor büyüteç altına... Kentsel dönüşüm konusunu açıyor tartışmaya resmen.

- Tabii ta o zamandan açıyor. Roman kahramanı Haliç'te doklarda çalışan kaynakçı Cemal'in evi dokların sırtındaki semtteydi. Hemen günümüze geldim.

Şu an 559 yıllık bir tersane bölgesinin "Haliçport" adıyla turizm uğruna yok edileceği aklıma geldi. Tersanelere emeğini vermiş, nice gemiler yapmış ve buranın sırtlarında oturan Okmeydanı, Halıcıoğlu, Kasımpaşa semtlerinin binlerce insanının kentsel dönüşümle bir şekilde yıllarca oturdukları semtlerinden gönderileceklerini düşündüm. Oysa bütün o kıyıların kültürel bir çekim alanına dönüştürülerek, müzelerin, küçük gemi maket atölyelerinin açılmasını, halkın orada ekonomik değerler yaratarak kimseye muhtaç olmadan, rahat nefes alarak yaşamalarını, Haliç sahillerinin halka açılmasını çok isterdim.

"1950'LERDEKİ RÖPORTAJLARININ BİR KISMI UNUTULMUŞ"

- "Uçurum"a Orhan Kemal'in çeşitli tarihlerde yapmış olduğu röportajları eklediniz. Genel itibarıyla ne izlekte röportajlar denilebilir?

- Orhan Kemal'in 1950'lerde yaptığı röportajların bir kısmı "İstanbul'dan Çizgiler" kitabında yer alıyor. Ama bir kısmı yine unutulmuş ve arşivlerde kalmış. "Yerli Filmciler Arasında Büyük Röportaj"ı "İstanbul Ekspres" gazetesinde yayımlanmış. Dönemin rejisör ve prodüktörleriyle konuşmuş. Birkaç isim söylemek isterim: Aydın Arakon, Atıf Yılmaz, Naci Duru, İhsan İpekçi, Turgut Demirağ, Osman Seden, Ferdi Tayfur ve Ruhi Su.

"Çok Çocuklu Aileler Arasında" bunu da "Akşam" gazetesi için yapmış. Bu seri röportajın bir özelliği ise içinde öykücü Muzaffer Buyrukçu'nun ailesiyle de konuşmuş olmasıdır. Enteresan olan "Son Havadis" için yapılan 1960 tarihli bir röportajda ise o sırada İstanbul Belediye Reisi olan Tuğgeneral Ş.Erensü ile yapılan söyleşidir. İstanbul'un sorunlarını okuduğunuzda yıllar geçse de problemlerin aynı olduğunu, değişen pek bir şey olmadığını görüyorsunuz. Yine "Büyük Gazete"de yayımlanan "İtiraflar" isimli röportaj serisi de bulunmaktadır. Kitabın bir tarafında "Uçurum" romanı diğer tarafında ise röportajlar yer alacak.

"DP DÖNEMİNİN DAR GELİRLİ VE ÇOK ÇOCUKLU AİLELERİNİ YAZDI"

- Röportajlarında da yapıtlarında olduğu gibi halkın sorunlarını, küçük insanların dünyasını, dönemin sosyo-politik aromasını "sahadan" okurlara ulaştırıyor Orhan Kemal.

- Seri halde hem de ulaştırıyor. Vurguladığınız bu bağlamda kitap için derlediğim konular birbiriyle ilintili çeşitli sorunları irdeliyor. Örneğin "Çok Çocuklu Aileler Arasında" röportajı, Akşam gazetesinin "En Fedakâr Aileyi Seçeceğiz" anonsuyla başlattığı bir dizi röportaj. Bu röportajları Orhan Kemal, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday, İsmet Yenisey ve Remzi Tozanoğlu gerçekleştiriyor. Bu aileler dar gelirli ve çok çocukludur. Bu seri röportaj 1956 yılında yapılıyor. O dönem Demokrat Parti işbaşında. Ailelerin ona anlattığı yaşantılarını, hayallerini, sıkıntılarını bize aktardığı röportajları, dönemin sosyo politik ve ekonomik kaydını bugüne getirerek hem biz okuyuculara hem de araştırmacılara büyük bir kaynak hizmeti görmüştür.

- İtiraflar serisinde yer alan son röportajının önemli bir özelliği var. Bunu anlatır mısınız? Takma adla yazıyor değil mi?

- Evet, bu çok enteresan bir tesadüftü. 1961'de yayımlanan dergi de "Uçurum"u araştırırken başka sayılarında "İtiraflar" diye beş hafta devam eden hayat kadınlarıyla yapılan bir söyleşi gözüme çarptı.

Bunu yazanın ismi ilk üç röportajda yoktu. Son ikisinde "İlhan Demir" ismi gözüme çarptı. Ben üstadın pek çok takma adla yazdığını biliyordum, hatta bir ismi de "İlhan Fahri Demir" di. Önce pek ihtimal vermedim ama son söyleşisi çok tamdık bir romanının konusuydu: "Serseri Milyoner"in. Aslında son iki röportajından birini bir öyküsünde diğerini ise bir romanında konu olarak kullanmıştı. Bir yazarın bu kadar hayatın içinde olarak, oradan beslenerek eserler vermesi kitaplarının sahiciliğini bize çok net bir şekilde gösteriyor.

"BABAM MUZAFFER BUYRUKÇU YA VE AİLESİNE ÇOK YAKINDI"

- Orhan Kemal'in bu kitapta yer verdiğiniz ve biraz önce bahsettiğiniz çok çocuklu aileler konulu röportajlarına dönersek...

Her biri ayrı birer roman olur ya biz ilkini usta yazar Muzaffer Buyrukçu'nun babası Ahmet Buyrukçu ile yaptığı röportajı örneklemenizi özellikle rica ederek soralım... Nasıl yaklaşıyor konuya usta?

- "Çok Çocuklu Aileler" röportajında genel olarak dar gelirli aileler seçilmiş. Muzaffer Buyrukçu'nun ailesini seçmiş olması onları yakından tanımasıyla ilgilidir. Manastır'dan Türkiye'ye göç etmiş bir ailenin tutunma hikâyesini röportajdan okuruz. Aile fertlerini tanır, oturdukları yeri öyle bir anlatır ki sanki aileyle birlikte biz de o evde oturmaktayız. Tabii röportajın konuşması bol olan gidişatında ailenin hayatını yaşarız. Biliyorsunuz ama bir kez daha burada söylemek istiyorum.

Babam Muzaffer Buyrukçu'ya çok yakın bir insandı. Ailesini de çok iyi tanıyordu.

İşte bu yakınlık onun "Devlet Kuşu" kitabına konu olmuş. Oradan "İspinozlar" sonra adı değişerek "Yalova Kaymakamı" adıyla tiyatro da oynanmış. Daha sonra da iki kere filme alınmıştır.

"YÜZÜNCÜ YILDA KÜLTÜR BAKANLIĞI BİR ŞEY YAPACAK MI BİLMİYORUM?"

- Röportajlarını birer misyon gibi de ele alıyor Orhan Kemal. Halkın sorunlarını alıp erke aktarma görevini biçiyor başı üstüne. Dönemin belediye reisiyle görüşmesi mesela...

- 1960 İhtilali'nden sonra belediye başkanı ile yapılan röportaj sanırım bugün için de önemli. Su, kanalizasyon ve borç o dönemin en önemli sorunları olarak karşımıza çıkıyor. Ama bir de gözlemini yazıyor, başkanın odasını anlatırken, bu şatafatın Demokrat Parti döneminden kaldığının altını da çiziyor: "… Masa, duvarlar, ceviz olduğunu sandığım tahta kaplamalar, şu bu, gerçekten nefis. Ama ne kadar nefis olursa olsun, fakir halkımızın sırtından bu lüks 'Kel başa şimşir tarak' olmaktan öteye geçemiyor. Hatta halkın şiddetli yoksulluğuyla acı bir alay. Vebali elbette düşüklerin boynuna." Burada yine görüyoruz ki yoksul halk onun yine ilgi odağında ve onların kaderinin değişmesi için her ortamda onlara vurgu yapmakta.

- Türk sinema sektöründe önemli bir dönem sinema röportajlarını yaptığı dönemde. Kimlerle konuşmuş? "Ta kendisinden" olduğu sosyalin kalbinde usta bir "algıölçer" ve "iz sürücü" olarak sinemaya/ sinemacılara dair neler yakalamış?

- Bu durumda daha önce sıraladığım isimlere başka isimleri de eklemeliyim; Temel Karamahmut, Nazif Duru, Şakir Sırmalı, Zenne Necdet gibi. Döneminin çok önemli film yapım firmalarının sahipleri ve ünlü yönetmenleri onun ilgi alanında. Dönemin film sektörünün sorunlarını bir bir sormuş. Onlardan aldığı cevaplarla Türk sinemasının 1952'de ne durumda olduğunu gözler önüne sermiştir. Prodüktörlerin kalitesiz filmlere karşı devlet sansürünü istediklerine de tanık olmam da bu kitabı iyi ki derledim dedirtti bana.

- Orhan Kemal yüzüncü yaşı için çalışmalar nasıl sürecek ve nasıl bir anma programı şekilleniyor?

- 2014, Orhan Kemal'in yüzüncü doğum yılı. Öncelikle TÜYAP, beş şehirde temalı Orhan Kemal sergisi ve anma etkinlikleri yapacak. İstanbul'da çeşitli özel okullar sempozyum ve törenler, Everest Yayınları da yüzüncü yıl anısına çeşitli sürprizler hazırlıyor. Kültür Bakanlığı bir şey yapacak mı açıkçası bilmiyorum.

Adana'da kurulan "Bilim ve Teknoloji Üniversitesi"ne Orhan Kemal adının verilmesi için yazdım. Ama cevap alamadım. Kültür Bakanlığı bu konuda bir şeyler yapmak için harekete geçmiyorsa bu onların vefasızlığı olarak tarihe kayıt düşülecektir. Ama halkımız, kurumlarımız, okullarımız sanatçısına sahip çıkıyor.

Burada hepsine teşekkür ederim. Onun yüzüncü yaşını 2014'te kutlayacağımız için şimdiden heyecan duyuyorum. Bana bu imkânı verdiğiniz için "Cumhuriyet Kitap "a ayrıca teşekkür ederim. ¦ gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Uçurum/ Işık Öğütçü/ Everest Yayınları/ 180 s.

 

 

 


info@orhankemal.org