Ana Sayfa

Cumhuriyet Kitap Eki - Mazlum Vesek - 30 Mayıs 2013

BİR İŞÇİ ÖYKÜSÜ OLARAK “KARDEŞ PAYI”

 


 

Orhan Kemal’e ‘işçi sınıfı yazarı’ demek abartı mıdır? Bence, hayır. Kendisinin de işçililikten gelmiş olması ve yazarlığa başlayınca da adeta bir ‘yazı işçisi’ gibi üretmesi bir yana, Orhan Kemal, öykülerinde ve romanlarında iyiyi, doğruyu ve güzeli işçi sınıfı ile göstermiştir. Bilinçli olsun olmasın, Orhan Kemal, işçilerin ekmek derdi ile giriştiği savaşımın insanlığı ileri bir aşamaya götüreceğine inanmıştır. Yazarın sosyalizm hakkındaki görüşleri de apaçıktır. Orhan Kemal, sosyalizm ve sanat meselesini birbiriyle bağdaştıran bir yazı işçisidir.

Bu bakımdan Hikmet Altınkaynak başta olmak üzere, farklı araştırmacıların da üzerinde durduğu; ancak derinlemesine inmediği ‘işçi sınıfı’ teması ayrı bir araştırma konusu olarak önümüzde durmaktadır.

Yazarın ilk defa 1957 yılında yayımlanan kitabına adını veren ‘Kardeş Payı’ adlı öyküsü çarpıcı anlatımı ile incelenmesi gereken bir öyküdür. Öykünün öncelikle adı üzerinde durmak gerekir. ‘Kardeş Payı’ bir deyim olarak dilimizde ‘eşit paylar halinde dağıtmak’ anlamına geliyor. Demek ki, bir değerin eşit dağılımı için ‘kardeşlik duygusu’ önemli bir dayanak. ‘Kardeş Payı’ deyimi bir diğer yanıyla aslında eşitsizliğin de tarifidir. Bir yerde eğer eşitlik ve adalet yoksa orada kardeşlik bağının olmadığı kabul edilir. Peki kimler bir değeri kardeşçe pay edebilir? Sorumuzun cevabı için öykümüze bakalım.

‘Kardeş Payı’ hamalların gündelik hayatını konu edinen bir öyküdür. Siverekli adıyla bilinen hamal, hamalbaşına kendilerinin yapacağı işe başka hamalların getirildiğini duyurur. Hamalbaşının depo sahibi Refik Bey’e karşı kendilerini korumasını beklemektedir. Tüm hamallar da aynı beklenti içerisindedir.

Hamalbaşı, depoya gidene kadar işçileri rahatlatacak şekilde konuşur ve yabancı hamal getirilerek fiyat kırmanın ‘erkekliğe sığmayacağını’ söyler. Depo sahibine hesap sormaya geldiğinde ise, depo sahibi ticaret gereği daha ucuza hamal çalıştırmanın normal olduğunu söyler. Sonuçta, depo sahibinin verdiği para daha tatlı gelir ve hamalbaşı arkadaşlarını savunmaz.

Öte tarafta Siverekli ve arkadaşları hamalbaşından umutludurlar. Hamalbaşının gecikmesi üzerine depoya giderler. Depo sahibinin hamalbaşı ile anlaştığını söylemesi üzerine umutsuz kahveye dönerler.

Akşamüzeri de hamalbaşının meyhanede kafayı çektiği haberi hamallar arasında yayılır. Siverekli, bu durumda hesap sorulması gerektiğini söyler; ama kimse yanaşmaz. Bu sefer kendisi öne atılır ve meyhaneye gider. Hamalbaşına ‘avanta’ meselesine soran Siverekli bir tokat yer ama sarsılmaz bile. Hamalbaşının kendisine bıçak çekmesine de aldırmaz ve bileğini sıkıp bıçağını düşürür. Burada da Siverekli, hamalbaşına gerek olmadığını, kazancı kardeş payı edebileceklerini söyler.

HİKAYEDEKİ TİPLER
Hikâyede konuşturulan ve etkin olan tiplere baktığımızda iki kesim vardır. Hamallar (işçiler), işçilerin emeğini gasp eden aracı sınıfını temsili olarak hamalbaşı ve sermaye sınıfından Depo Sahibi Refik Bey.

Hamalbaşı çıkarları çakışan sermaye sahibi ile yan yana geldiğinde işçilerin taleplerini unutur. Depo sahibi ise ticareti esas alan bir tiptir. Orhan Kemal, bu sınıfın sömürgenliğine karşı Siverekli karakterini merkeze alır. Siverekli, harekete geçemeyen ve kendi sınıfının çıkarlarını bilmeyen işçilerin içinden çok doğal bir şekilde öne geçip düğümü çözecektir.

SİVEREKLİ KARAKTERİ
Öyküde işçilerin farklı yörelerden gelmiş olmasının isimleri düzeyinde vurgulanması önemli. Siverekli, Lazoğlu gibi. Öykünün başkişisi Siverekli’nin anlatılan ya da bilinen özellikleri ile öykünün düğüm bölümündeki davranışları Orhan Kemal’in sözünü ettiğimiz ‘işçi sınıfı’na inancını ortaya koyar. Öykünün girişinde Siverekli, hamalbaşına haber verdiğinde içsel bir düşünce ile hamalbaşının, Siverekliyi hamalların en aptalı olarak gördüğünü okuruz. Yazar ise kahramanını gündelik hayat içinde ayakta tutar. Siverekli olumsuzluklar karşısında ağlayıp gözden olacaklardan değildir. İşine gider, yükünü sırtlar, ekmeğini kazanır ve yoluna devam eder. Hamalbaşından hesap mı sorulması gerekir. ‘En akıldanelerinin o olması da’ önemli değildir. Kendisine sert çıkan hamalbaşına da eyvallah etmez. İşçilerin kazancının eşit bölüşümü için ve hatta işçilerin ‘kardeşliğine’ işaret etmek için sosyalizmin ‘s’sini bile bilmesine gerek yoktur. Orhan Kemal’in Siverekli tipi sadece işçiliğinden gelen yönleri ile olumludur ve gerçektir. Yüksek sesle mesaj veren bir işçi değildir, Siverekli. Hamalbaşını yere yıktığında yine aynı işçidir. Aynı seviye ile konuşur.

SONUÇ
Kardeş Payı, Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesinin emekleme döneminde olduğu bir dönemde yazılan ve yayımlanan bir öykü olarak belgesel bir nitelik taşır. İşçileri merkeze alan ve en önemlisi işçilerin doğruya hizmet edebileceğini işaret eden bir öykü olarak dikkat çekicidir. İnanıyoruz ki, Orhan Kemal’in diğer işçi öyküleri incelendiğinde Türkiye işçisinin toplumsal bir dinamik olarak gelişimi açısından önemli bir malzeme elde edilecektir.


 

Orhan Kemal, Kardeş Payı, Everest Yayınları, 112 Sayfa

 

 
 

info@orhankemal.org