Ana Sayfa

 
 

Sol Gazetesi - Işık Öğütçü/Mustafa Öcalan - 16 Ekim 2012

 

 

Kara gün, kararıp gitmez!

 

   
 

Orhan Kemal, bizi asla aldatmaz. Bir yazar, eğer samimiyse, sizi kandırmıyorsa, insani değerleri ön planda tutup, herkes kendini orada buluyorsa, toplum kendinden yana olan bu gerçek yazarları unutmaz, toplumsal vefayla bu yazarı alır çağlar aştırır." "

Zamana Karşı Orhan Kemal


Kara gün, kararıp gitmez!

Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü'nün imzasıyla bir kitap düştü kitapçı raflarına: "Zamana Karşı Orhan Kemal". Işık Öğütçü bu çok değerli çalışmasında Orhan Kemal'in eserlerine dair eleştirileri ve yazarın röportajlarını derlemiş. Işık Öğütçü'yle Orhan Kemal Müzesi'nde, bu büyük yazarımızı, onun eserlerini, ustalığını ve hayata dair iyimserliğini konuştuk, iyi okumalar...

Kitaba geçmeden önce, kitabın adına değinmek istiyorum. "Zamana Karşı Orhan Kemal" aslında her şeyi biraz biraz anlatıyor. Orhan Kemal'in zamana karşı duruşunun evrensel bir değer taşımasıyla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Orhan Kemal'in zamana karşı koyan ve evrensel bir değer taşıyan gücünü neye borçlu olduğunu düşünüyorsunuz?
Tabii, zamanın aşındırıcı bir özelliği var. Bu özellikten dolayı kişileri, olayları akıldan siler ve zaman akmaya devam eder. Fakat Orhan Kemal'de tam tersine işliyor süreç. Geçen bütün yıllar, onun daha çok parlamasını sağlıyor, düşünceleri, insanlığa verdiği değerleri gün ışığına çıkartıyor, böylece daha parlak, daha görünür, daha yaşayan kılıyor. Dickens'ın, Shakespeare'in, Balzac'ın ve Dostoyevski'nin zamana direnmesinin sebebi, sadece çok okunmaları değil, onların gerçek yaratıcı sanatçılar olmasıdır. Ortaya konan eserin gücü, zamana karşı direnmesi ve farklı çağ ve zamanlan kapsamasıyla çok sıkı bağlantılıdır. İşte, üstadın sırrı da buradadır. Bazı edebiyat otoriteleri, "tanrı yazarlar" derler bu tür büyük yazarlara.
Ne mutlu ki bizim ülkemizde de böyle bir yazarımız var. İşte bu edebiyatçıların değindikleri sosyal konular, insanlara bakışı, sevgileri, onları hep kalıcı kılıyor. Ölümünden 42 yıl sonra, bugün Orhan Kemal gündemdeyse, yaşıyorsa, bu eserlerinin, bu bakışının öneminden kaynaklanıyor.
Orhan Kemal'in bu evrensel değeri, bugünün Türkiyesi'nin edebiyatına, tiyatrosuna yön verme arzusunda olan muhafazakâr sanat karşısında nasıl bir tavır almalıdır sizce? Başka bir ifadeyle, Orhan Kemal'in "bereketli toprakları üzerinde" muhafazakâr sanat savunusu kendisine bir yaşam alanı bulabilir mi?
Orhan Kemal'in sanat anlayışının veyahut bu sanat anlayışının izinden giden oğlu ya da okurları olarak bizlerin de, tabii ki bu tür muhafazakâr sanatla uzaktan yakından bir ilgimiz yok. Onun yazdığı her eserde, her yazınsal metinde, bir devinim var, bir değişim var, akan bir süreç var. Yaşayan ve sürekli değişen insani durumlar, sosyolojik yapılar söz konusu. Burada bir insanın kahramanlaştırılması, yüceltilmesi değil; normal, sıradan, yaşadığımız, her gün gördüğümüz insanların sorunlarının, yaşamlarının söz edilmesi var. Bu açıdan çok önemli, okuyucular kendilerini buldukları için üstadı kalıcı kılıyorlar. Zaman içinde kaldırılıp bir yere atılmıyor. Hâlâ okunuyor. Örneğin Bereketli Topraklar Üzerinde'de bir buğday hasadını görürüz, Eskici ve Oğulları'nda bir pamuk toplama gerçeği var. Bugün belki buğday ve pamuk toplamanın makineyle yapıldığını görüyorsunuz. Belki yalnızca küçük alanlarda yine elle toplanıyor, ama çok büyük bir kesim, mesela fındık toplayıcıları böyle yaşıyorlar. Orhan Kemal'in eserlerindeki insanlar gibi yaşıyorlar. Yazarımız bunları çok önceden yazmış, vurgulamış, seslendirmiş. Seslendirdiği için, bu insanların sorunlarını gündeme getirdiği için, eziyetler çekmiş, hapislere girmiş, düşüncesinden dolayı her aşamada engellenmiş ama duruşunu hiçbir zaman bozmamış. İşte bu, halk ve toplum nezdinde bir değer olarak görülüyor. "Orhan Kemal bizi asla aldatmaz." diyorlar.
Bir yazar, eğer samimiyse, sizi kandırmıyorsa, insani değerleri ön planda tutup, herkes kendini orada buluyorsa, toplum kendinden yana olan bu gerçek yazarları unutmaz, toplumsal vefayla bu yazarı alır, çağlar aştırır. Bu açıdan Orhan Kemal, hâlâ gündemde olan bir yazar. Günümüzün ve aydınlık yarınımızın bir yazarı. İnanıyorum ki, Orhan Kemal ölümünden 42 yıl sonra yaşıyor, ama bundan 100 yıl sonra yine yaşayacak.
Orhan Kemal hakkında yazılan eleştiriler ve üstatla yapılan röportajları derlediğiniz kitabınız, üstadın eserleriyle tanışmış olanlar için onu ve akımı daha yakından tanımak, anlamak isteyenler için harika bir kaynak. Bununla birlikte, henüz Orhan Kemal'le tanışmamış genç arkadaşlara ne tavsiye edersiniz okumaya başlamaları için?
Benim daha önce hiç okumamış olanlara tavsiyem, onun otobiyografik romanlarını takip etmeleridir. Örnek vereyim; Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile, Dünya Evi, Arkadaş Islıkları. Bu beş kitap, üstadın 1914'le 1937 yılları arasındaki yaşamını çok güzel yansıtır. Ve orada her çeşit insan, olay, yaşam ve arkadaşlık vardır, kıskançlıklar, çekememezlikler vardır. Kitaplarında insanla ilgili, toplumla ilgili her şey mevcuttur. Bu beşliyi okuyanlar, Orhan Kemal'in izini takip etmeye başlamışlardır. Ondan sonra isterlerse, bizim web sayfasında "Orhan Kemal Kitapları" linkimiz var. Orada kitap okuma öneri listemiz mevcut. O listeyi takip ederek okuyabilirler, ya da tercih ettikleri herhangi bir kitabını alıp okuyabilirler, bu listede öyküler, romanlar vardır. Burada bir parantez açayım, bazı kitapları birbirinin devamıdır. Örneğin: Müfettişler Müfettişi-Üçkâğıtçı, Suçlu-Sokakların Çocuğu-Sokaklardan Bir Kız, Vukuat Var-Hanımın Çiftliği-Kaçak, Bereketli Topraklar Üzerinde-Gurbet Kuşları gibi. Eğer bunları bu sıraladığım şekilde okurlarsa, hem çok büyük keyif alırlar, hem bütünlüğü bozmamış olurlar. Orhan Kemal'in dünyasını daha kolay keşfederler.
Orhan Kemal'in kitaplarının her birinde umut vardır, iyimserlik vardır. Üstadın çok güzel bir lafi var. Birkaç kitabında da özellikle vurgulamış bunu. "Kara gün, kararıp gitmez!" diyor. Bu söz çok derin anlamlar içeriyor. Avare Yıllar'da, Eskici ve Oğulları'nda da bu geçer. Gençler bunu bir düşünsünler, biraz yorumlasınlar. "Kara gün, kararıp gitmez!"in içinde büyük bir umut vardır.


"Yıllar sonra ben bu röportajları okurken, babam oturmuş, benimle konuşuyor sanki. Ya da tartışıyoruz. Bu açıdan bu kitabı çok önemsedim.
Mesela yıllarca atladığım bir konu var. Ben anneme de hiç sormadım. 1969 yılında babam ve annem Moskova'ya gittiler. Babam oradaki Nâzım Hikmet Enstitüsü'nün arşivine Nâzım Hikmet'in mektuplarını hediye etti. Çocukluğumda 'Nâzım Hikmet'in mezarına gittiniz mi, gitmediniz mi?' diye soramamışım. Daha sonra da sormak hiç aklıma gelmedi. Benim içimde hep bir meraktı bu. 'Bunu niye babama sormadım, anneme sormadım?' diye daima aklımdaydı. Röportajlarda bu merakımı giderdim. Babam, Nâzım Hikmet'in mezarına gittiğini anlatıyor. Hatta öyle bir ifadeyle anlatıyor ki; öldüğüne, o bildiğim imzasını gördükten sonra inandım diyor."

Orhan Kemal'in eserleri

Orhan Kemal, geçimini daima kaleminden sağlamayı ilke edinmiş nadir yazarlarımızdandı, bu tercihi üretkenliğini sağlayan etkenlerden biridir. Ancak yoksulluk içinde geçen hayatı ve sosyalist dünya görüşü bizce eserlerindeki zenginliğin asıl kaynağıdır.
TBMM 1. dönem milletvekillerinden olan babası 1930'da Ahali Cumhuriyet Fırkası'nı kurunca, aile Suriye'ye göç etmek zorunda kalır. Yazarın otobiyografik romanı Baba Evi (1949) Beyrut'ta sürgünde geçen ilk gençlik yıllarını konu alır. Daha sonra doğduğu kent olan Adana'ya döner, pamuk ve dokuma fabrikalarında çalışır.
Toprak ve sermaye sahipleriyle tarım işçilerinin çelişkilerini anlattığı Vukuat Var (1959), Hanımın Çiftliği (1961), Kanlı Topraklar (1963) ve Kaçak (1970) romanlarının yanısıra, göçmen işçilerin dramını konu alan Bereketli Topraklar Üzerinde (1954) Orhan Kemal'in bu yıllardaki yaşamına ve gözlemlerine dayanır.
Yine Adana'da ambar memurluğu ve Verem Savaş Derneği'nde katiplik yaparken, Yugoslavya göçmeni bir işçi kadınla evlenir. Hayatının bu dönemini Avare Yıllar (1950), Cemile (1952), Dünya Evi (1960), Arkadaş Islıkları (1968) romanlarında bulabiliriz.
Askerliğini yaptığı sırada aldığı hapis cezası nedeniyle Bursa Cezaevinde Nâzım Hikmet'le geçirdiği yıllar, sosyalist dünya görüşünün yerleşmesinde etkili olur. Bu yıllarını Nâzım Hikmetle Üç Buçuk Yıl (1965) başlığıyla kitaplaştırdığı anılarında bulabiliriz. Ardından İstanbul yılları gelir.
Çoğunlukla İkbal Kahvesi'nde her zamanki masasında yazdığı eserlerden Suçlu (1957), El Kızı (1960), Gurbet Kuşları (1962), Sokakların Çocuğu (1963), Yalancı Dünya (1966) köyden kente göçen ırgatların, küçük memurların; o İstanbul'un yoksul semtlerinde hayata tutunmaya çalışan emekçilerin yaşamlarını anlatır. Yazarın 10'dan fazla kitapta toplanan 200 kadar öyküsü de hayatından izler taşır.


Orhan Kemal'in diğer eserleri

Öykü: Ekmek Kavgası (1949), Sarhoşlar (1951), Çamaşırcının Kızı (1952), 72. Koğuş (1954), Grev (1954), Arka Sokak (1956), Kardeş Payı (1957), Babil Kulesi (1957), Dünyada Harp Vardı (1963), Mahalle Kavgası (1963), İşsiz (1966), Önce Ekmek (1968), Küçükler ve Büyükler (1971).

Roman: Murtaza (1952), Devlet Kuşu (1958), Gavurun Kızı (1959), Eskici ve Oğulları (1962), Kanlı Topraklar (1963), Bir Filiz Vardı (1965), Müfettişler Müfettişi (1966), Evlerden Biri (1966), Sokaklardan Bir Kız (1968), Üç Kağıtçı (1969), Kötü Yol (1969), Kaçak (1970), Tersine Dünya (1986).


*Orhan Kemal'in bütün eserleri Everest Yayınları tarafından yeniden basılmıştır.

 

        

info@orhankemal.org