| 
			  | 
          
			  
			*Öncelikle biraz Orhan Kemal’den bahseder misiniz? Onun oğlu 
			olmak nasıl bir duygu? 
			Babam 15 Eylül 1914’de Ceyhan’da dünyaya geldi. 
			Babasının çok hareketli yaşantısından dolayı eğitimini ortaokul 
			sonda bıraktı. Hayata atılarak, onu her yönüyle yaşadı ve tanıdı. Bu 
			arada sürekli okumayı ihmal etmedi. Babası siyasi düşünceleri 
			nedeniyle yurtdışına gidince,o da Beyrut’da bir yıl yaşadı. Sonra 
			Adana’ya dönerek fabrika işçiliği, katipliği yaptı. Annemle evlendi. 
			Askerdeyken yaptığı konuşmalardan ve fikirlerinden dolayı beş yıl 
			mahkum oldu. Bunun 3,5 yılını Nazım Hikmet’le birlikte Bursa 
			Cezaevi’nin 52. Koğuş’unda kaldı. Hapisteyken Nazım Hikmet’in yol 
			göstermesi ile şiiri bırakıp öykü yazmaya başladı. Cezası bitip 
			Adana’ya dönünce çeşitli işlerde çalıştı. Ama öykü ve roman 
			denemeleri yazmayı sürdürdü. Ailecek İstanbul’a gittiler. Babam 
			orada artık tamamen kalemle ilgili her türlü çalışmayı yapmaya 
			başladı. Öykü, roman kitapları arka arkaya çıktı. Film senaryoları 
			ve tiyatro oyunları yazdı. Çok genç bir yaşta, 56 yaşında 1970 
			yılında vefat etti. Kısaca Orhan Kemal’in yaşam öyküsü böyle. Her 
			sanatçının çocukları, sanatçının sanatıyla biraz içli dışlıdır. 
			Nedeni ise sanatçı sanatını, yapıtını meydana getirirken sizin ona 
			tanıklık etmenizdir. Ben de babamı yazarken, çalışırken çok gördüm. 
			Ama küçük olduğum için ne yazdığının farkında değildim. Tam bilinçli 
			bir şekilde ondan faydalanacağım bir zamanda çok erken yaşta vefat 
			etmesi, belki onun sanatını ilk ağızdan öğrenme şansımı kaybettirdi. 
			Ama zaman içinde tüm kitaplarını, belgelerini, arşivini inceledikçe 
			onu daha iyi tanımaya, elde ettiğim sonuçları okuyucularla 
			paylaşmaya başladım. Bu da bana başka bir sorumluluk aşıladı. Tüm 
			dünyada bir yazarın yetişmesi, gelişmesi ve kalıcı olması kolay bir 
			süreç değildir. Orhan Kemal bunu başaran nadir sanatçılardan 
			biridir. Bu düşünceyle, evladı olarak böyle sanatçılara ülkenin 
			ihtiyacı olduğuna inanarak, bu değerli sanat adamını geleceğe 
			taşımak içinde çeşitli uğraşlar içindeyim. 
			*Orhan Kemal’i insanlara tanıtmak için bir müze 
			açtınız. Sizce müze, onu insanlara tanıtmak için ne kadar etkili 
			olabildi? 
			Çok etkili oldu diyebilirim. Çünkü çağımız görsellik çağı. Okuyucu 
			haklı olarak binlerce sayfa yazmış yazarı doğal ortamında tanımak, 
			görmek istiyor. Müzemiz bunu sağladı. Üstadın mütevazı yaşantısından 
			kesitler sunan bu müzeyi gördüğünde, daha çok ilgileniyor ve 
			kitaplarını başka gözle okumaya başlıyor. Daha önce hiç kitabını 
			okumayanlar, müze ziyaretinden sonra kitaplarına ilgi duyarak 
			okumaya başlıyorlar. Öğrenciler, gençler büyük bir coşkuyla müzeyi 
			gezerken ben de onlara anılardan bir demet sunuyorum. Sanıyorum hem 
			anlattıklarım hem müzenin görselliği onun tanınmasında etkili 
			olmaktadır. 
			*Dizilerden bahsetmek gerekirse, insanlar şimdi 
			Orhan Kemal’i nasıl tanıyor? Dizilerin buradaki etkisi nedir? 
			Diziler, toplumsal hafızada Orhan Kemal’in tekrardan anımsanmasını 
			büyük ölçekte sağlıyor. Müzemizin İstanbul’da olduğunu düşünürsek, 
			buraya sadece bu ilde oturanlar gelme şansına sahipler. Oysa 
			dizilerle Orhan Kemal’i tanıyan, tanımayan milyonlarca insanın evine 
			misafir oluyorsunuz. Zaten amacınız da buysa, doğru iş yapıyorsunuz 
			demektir. 2014 yılına doğru yaklaşırken, yani onun 100.yaşını toplum 
			olarak kutlamayı amaçlamışken, şu an Orhan Kemal şöleni yaşanıyor. 
			Büyük bir coşkuyla onun doğum gününü şimdiden kutlamaya başladık. Ne 
			güzel değil mi? 
			 
			*Uyarlamaları nasıl buluyorsunuz? Mesela oyuncular sizin 
			hayalinizde yarattıklarınızla uyum içerisinde mi?  
			Edebiyat uyarlamalarında veya esinlenmelerinde mutlaka senaryoya 
			olumlu birtakım eklemeler yapılacaktır. Ben dizi dünyasını bir 
			endüstri olarak görüyorum. Burada sadece yapımcı ve yazar tarafı 
			yok. Pek çok unsur bu dizinin içinde yer alıyor. Onun için 
			değişiklikler kaçınılmazdır. Oyunculara gelince dizi yapılan 
			eserleri pek çok kez okudum. Herkes gibi kendi dünyamda kahramanları 
			canlandırdım. Bazen oyuncularla kitap kahramanları örtüştüğü gibi, 
			bazen tutmayabiliyor. Bu da oyuncu seçicilerin takdiridir. 
			Seçicilerin Orhan Kemal’i ne kadar tanıdığına bağlıdır. Herkes kendi 
			hayalinin kahramanına uygun seçim yapar. İzleyenler oyuncunun uyumlu 
			olup olmadığına en iyi karar verendir. 
			*Orhan Kemal’in kitapları hem dizi oldu hem film. 
			Sizde bir ayrım var mı dizi veya film olarak? Hangileri daha etkili 
			romanı aktarmak açısından? 
			Bu ikisi de ayrı disiplinlerdir. Sinema filmi ile dizinin süreleri 
			farklı, daha geniş mekanları ve uzun süreleri dizilerin kullandığını 
			düşünürsek, filmden ayrılır. Bu tercihtir. Aynı eserde sinemanın da 
			etkili olduğu görüldüğü gibi, dizide aynı uzun soluklu etkili 
			olabilir. Burada en önemli unsur senaryodur. Senarist görselliği 
			nasıl bir yolla anlatmayı istiyorsa, yapımcı da ona katılırsa bu 
			çekilir. Benim görüşüm, iyi bir sinema dili yakalandığında sinema 
			filminin daha etkili olacağını düşünüyorum. 
			*Bu zamana kadarki yapımlar içerisinde en 
			beğendiğiniz hangisi? İşte tam romanın kendisi dediğiniz oldu mu?
			 
			Her dizi kendi içinde bir mantıkla ilerliyor. Şimdiye kadar 
			seyrettiklerimi bu mantık çerçevesinde yorumladığım için hepsini 
			seyredilir buluyorum. Aslında ben bir tarafım. Bu dizilerin yorumunu 
			Orhan Kemal’i okumuş ve okumamış halkımızdan almak lazım. Onlar her 
			zaman en doğru yorumu yaparlar. 
			*Orhan Kemal yaşasaydı ne düşünürdü dizileri ya 
			da filmleri izlerken? 
			Sanırım memnun olurdu. Belki çoğunun senaryosunu da kendisi 
			yazardı. Çünkü bu konuda çok deneyimli bir insandı. Kendisi bile 
			sayısını bilmediği yüzlerce senaryoyu yazarak Yeşilçam’a katkı 
			sağladı. Ama günümüzün başarılı işler çıkaran senaristlerini de 
			gönülden kutlar, onlara yol gösterirdi. 
			*Romanlar televizyona, beyaz perdeye aktarılırken 
			bir endişe yaşadınız mı? Aslından bir uzaklaşma sezdiniz mi? 
			 
			Ana konu çerçevesi içinde senaristin olayı anlatırken çeşitli yan 
			karakterlere ihtiyaç duyacağı, buralara eklemeler yapacağı kesindir. 
			Kitabın ana fikrine katkı sağlayan her ekleme diziye daha çok 
			heyecan ve sağlamlık kazandırır. Edebi eser artık yazarın 
			dünyasından çok senaristin hayal gücünde yaşamaya başlar. Ne mutlu 
			ki, senaristin Orhan Kemal’in dünya görüşünü anlaması, onun içine 
			girmesi için pek çok eserine başvurması ve okuması doğaldır. Bütün 
			kitapları, benim çıkardığım kitaplar senaristler için bulunmaz birer 
			kaynaktır. Ve biliyorum ki, onlar senaryolarını hazırlarlarken bu 
			kaynakların hepsini inceliyorlar. Doğru inceleme onların 
			gelişmelerinde çok büyük bir ivme kazandırır. İlerde unutulmaz 
			senaryoların yazarı olarak tarihe geçerler. 
			*Çevrenizden aldığınız tepkiler nedir? Keşke 
			yapmasaydın mı, iyi ki bu diziler çekiliyor mu? 
			Eleştiri hep olacaktır. Beğenen olduğu gibi, beğenmeyen de 
			olacaktır. Bizler çok geniş bir Orhan Kemal Ailesi’yiz. Herkesin 
			yorum yapma, kızma, beğenme, beğenmeme hakkı var. Bütün görüşlerin 
			benim yüreğimde yeri var. Üstat sessizlerin sesi olarak yıllarca 
			onları yazmış. Onların hassasiyeti benim hassasiyetimdir. Bütün 
			olumlu, olumsuz eleştirileri ilgili taraflarla konuşuyor, 
			olumsuzluğun yarattığı duyarlılığın gereğini yerine getirmeye 
			çalışıyorum.  
			*Son olarak, bu tarz uyarlamalara devam edilecek 
			mi? Orhan Kemal’in eserlerini bizlere tanıtmak için başka 
			projeleriniz var mı? 
			Bu endüstri talep ettiği ve doğru projeler geldiği sürece Orhan 
			Kemal yapıtları sinema filmi veya dizi olarak gündeme gelecektir. 
			Ama sanılmasın ki, her projeye olur vermekteyiz. Yapılmayan o kadar 
			proje var ki, Orhan Kemal’i sevenlerin içi rahat olsun. Bu konuda 
			çok seçiciyiz. Doğal olarak şu an çeşitli projeler üstünde 
			çalışılıyor. Ama isim vermek için henüz erken. 
			Orhan Kemal’in eserleri demeyelim de, üstadın kendisini geleceğe 
			taşımak için tabii ki projemiz var. En çok önemsediğim, devlet 
			yetkililerinin anlayışını beklediğim, 100. yaşı için Adana’da yeni 
			kurulan “Bilim ve Teknoloji Üniversitesi”ne babamın adının verilerek 
			“Orhan Kemal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” olarak binlerce 
			öğrenci yetiştirmesi en büyük dileğimdir. İşte benim hayalim ve 
			projem. Gerçekleştirilmesi hiç de zor olmayan bu arzumun hayata 
			geçirilmesi için bir yüce iradenin var olduğuna ve harekete 
			geçmesinin yeterli olduğuna inanıyorum. 
   |