| 
			 Mehmet Raşit Öğütçü, pek çok kişi bilmez bu ismi ama 
			Orhan Kemal dediğimde bu yazıyı okuyan okumayan herkes tanıyacaktır. 
			Bugün televizyonlarda yayınlanan dizileri, sinema filmi ya da 
			tiyatroya yansıyan eserleriyle ülkemizde ismini duymayan kalmamış, 
			her kesime ulaşmıştır sanırım. Şiirler yazan Orhan Kemal’i “Mavi 
			Gözlü Dev” filmini izleyenler çok iyi hatırlayacaktır, Nazım 
			Hikmet’in tüm yazdıklarını atıp, düz yazıya yöneltmesiyle bu alanda 
			günümüze başyapıt niteliğinde pek çok eser bırakmıştır. Bunlardan 
			biri de Orhan Kemal’in en bilindik eserlerinden olan Murtaza. 
			 
			Eserlerinde toplumun kanayan, kanamayan yaralarına her zaman değinen 
			yazar yine geleneğini devam ettirmiş. 
			 
			Dürüstlüğün, doğruluğun, çalışkanlığın makama, güce ya da başka 
			herhangi bir ünvana ihtiyacı yoktur. Günümüzde yoklar ben de 
			yetişemedim onlara: mahalle bekçileri. Yetişemesek de sahip 
			oldukları düdük ile geceleri karanlık sokaklarda asayişi sağlamanın 
			onların görevi olduğunu biliriz. Bizim Murtaza ise biraz daha farklı 
			onlardan, tam manasıyla bir görev aşığı. Bildiği ne kadar doğru 
			varsa asla vazgeçmeyen bir idealist, amirlerinin her sözü onun için 
			bir ders, bir görev asla unutulmaması ve vazgeçilmemesi gereken. Ama 
			kötü yanı şu ki Murtaza için kravatlılar ve diplomalıların hepsi 
			amir niteliği taşır, hep doğruyu bilir onlar, çünkü almıştır ders ve 
			karşılarındakilerin söz hakkı dahi yoktur. Vazife uğruna günlerce 
			uyumayabilecek, umutlarına her zaman, her şartta umutla bakan, 
			inançlarından asla vazgeçmeyen, korkusuz, kavgadan kaçmayan 
			-amirlerinin yanı hariç çünkü bozmaz disiplinini- bir karakter. 
			Aldatmayan ama kendi ailesi tarafından bile aldatılan, işinde son 
			derece ciddi ama ona işi verenlerin ise dalga geçtiği, zaman zaman 
			kendisiyle dahi çelişip de görev ve sorumluluklarıyla hiçbir zaman 
			tereddüte düşmeyen bir garip kahraman… 
			 
			İşini doğru yapan birisini görürsek ne kadar garipsiyoruz değil mi? 
			Dimdik durmaya çalışan kimi görseniz arkasında birileri vardır. Ama 
			öyle aklınıza ilk geldiği gibi değil, ilk fırsatta onu biraz yere 
			yaklaştırmak, biraz ya da hepten yıkmak için. Murtaza’nın arkası da 
			epey kalabalık ama korumak için değil, indirmek için de o hep 
			ayakta, hep sapasağlam, dünyaya meydan okurcasına. 
			 
			Emperyalizmin sesini duyuyorsunuz Murtaza’nın ağzından, “Çamura mı 
			saplandık?” diyor “Bir tekme de sen vuracaksın amirim”. Murtaza 
			emperyalizme sesleniyor, Orhan Kemal ise emperyalizm ile bizi 
			yüzleştiriyor. 
			 
			Son bir şey Murtaza’ya dair, kaç kişi affedilmeyi değil de 
			kendisine, ailesine ceza verilmesini ister ki? 
			 
			Sayısı tektir, belki de Murtaza’dan ibaret. Murtaza ister, evet 
			ister çünkü kutsaldır bir vazife her şeyden.. 
			 
			Mehmet Raşit, “Murtaza-2”yi de yazmış ve şu notu düşmüş: 
			 
			“Önemli not: Bu dosyada Murtaza’nın ikinci cildini yürütecek 
			müsveddelerle, 47. sayfaya kadar tape edilmiş bölüm vardır. Geziden 
			dönüşte devam edilecektir. 
			 
			(Tabii kısmetse… Ki, elbette kısmettir.)” 
			 
			Fakat, işin acı yanı şu ki 1970 yılının Nisan ayının ikisinde 
			çıktığı geziden dönememiştir, sandığı gibi kısmet değilmiş. 
			 
			Kitap 1986 yılında başrolünde Müjdat Gezen’in oynadığı bir filmde 
			sinemaya aktarılmıştır, isterseniz Murtaza’ya bir de sinemanın 
			gözüyle bakabilirsiniz. 
			 
			Bu arada Murtaza-2’nin kalan sayfalarını bu kitabı okuduktan sonra 
			Orhan Kemal yerine siz tamamlarsınız belki de. 
			 
			 
			 
			Murtaza 
			 
			Orhan Kemal 
			 
			Everest Yayınları  |