Ana Sayfa

Radikal - Hasan Anamur - 21 Nisan 2007

 

Dünya tersine dönse
 

 



Orhan Kemal'in 'Tersine Dünya' gülmece anlatısından Mustafa Gültekin'in uyarladığı metin Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda sergileniyor. Sahneye koyan Turgay Kantürk.
Romanları, öyküleri ve tiyatrosuyla, insan öğesini ihmal etmeden, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal düzenine, daha doğrusu düzensizliğine sert ancak haklı eleştiriler yöneltmiş, bu yüzden hapis bile yatmış Orhan Kemal'in alışılmış içerikteki ve nitelikteki yapıtlarından anlatım bakımından farklı bir fantazya, 'Tersine Dünya'. Bu kez yaşamın alışılmış düzeneğine ve insan yapısına yönelik bir eleştiri üzerine kurulmuş tüm yapıt: Kadınlar ile erkekler yer değiştirselerdi, düzen tersine dönseydi neler olurdu?
Ailenin reisi kadın olsaydı; kadın bekleseydi sabahları aksilenerek kocasının önüne kahvaltı getirmesini; yok yere olay çıkarsaydı; kocasını dövme hakkı görseydi keyfine göre kendinde; devamlı cinsel ilişkiye zorlasaydı kocasını; hapishanede gardiyan başıyken hapse düşen, işyeri yöneticisiyken iş aramaya gelen erkekleri her türlü baskıyla taciz edip 'kötü yola' sürükleseydi; sokak kabadayıları kadın olsaydı, yaşamın temel akışında bir şey değişir miydi? Bu değişiklik mutlu bir sona götürür müydü insanları?
'Tersine Dünya' bu soruları ve daha pek çoğunu soruyor yanıt aratarak seyirciye ve eğlendirerek. Yanıtı da aslında Kemal veriyor: Toplumsal konumlar değişse de kadının ve erkeğin genetik yapısı, doğal cinsel yapı değişmeyecektir, kadın rolüne soyunmuş bir erkekle ilişkiye giren erkek rolüne soyunmuş başgardiyan kürtaj yaptırmak zorunda kaldığına göre; bu kez kadın elinden çıkma namus, aşk cinayetleri işlendiğine göre. Ancak oyunun bu sorular ve yanıtlar kadar önemli bir amacı da güldürmek. Bu da gerçekleşiyor. Özellikle de kadın seyircilerin kimi kez aşılamamış cinsel baskı izleri taşıyan, kimi kezse intikam naralarına dönüşen gülüşleri oyunun bu özelliğinin salona aktarıldığını gösteriyor.
Bu uyarlamayı sahneye koyan Turgay Kantürk, doğru bir yorumla, kadınlarda erkeksi, erkeklerde kadınsı tavırları beden dili aracılığıyla abartarak vermiş; bütünü de bir danslı müzikli oyun olarak gerçekleştirmiş. Genelde hızlı bir tempoda giden, zaman zaman duraksayan, hatta bazen iyice yayılan bu çok sahneli oyun kendini göstermeyen, akışı aksatmayan işlevsel ve içeriğe uygun bir çevre düzeniyle destekleniyor. Kantürk'ün yazdığı sözler üzerine Tolga Çebi'nin yarattığı özgün müziğiyse özellikle değinmek gerek. Neredeyse tüm sahne geçişlerinde ve kimi sahnelerin özelliklerinin vurgulanmasında kullanılan belleklerde kalıcı şarkılar oyuna ayrı bir hava katıyor. Bu arada bir soru: Müzik hoparlörlerle banttan verileceğine sahne gerisine yerleştirilecek bir çalgı grubuyla seyirci üzerinde daha doğal bir etki yaratılamaz mıydı?
Kalabalık kadrolu oyunda, seyirciyle her an sıcak bir bağlantı kurulamasa da, doğaçlama yaratılarla renklenen içten bir oyunculuk sergileniyor. Oyunun afiş tasarımına gelince eğer bir 'en kötü afiş' yarışması olsaydı, 'Tersine Dünya'nınki herhalde en tepeye çıkardı.
Oyun sonunda, akıl sır almaz bir düşüncenin ürünü olarak Kültür Bakanlığı tarafından AKM'nin, İstanbul Belediyesi tarafından Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi ile Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nin yıktırılmaları, -Üsküdar Musahipzâde Celal Sahnesi bilindiği gibi habersizce yıktırıldı-, Haldun Taner Sahnesi ile İstanbul Belediyesi Konservatuvarı'nın bulunduğu kültür mirası yapının boşalttırılması girişimlerini kınayan, "Bir süredir tiyatro sanatçılarının attığı sessiz çığlığı artık siz sevgili seyircilerimizin gür sesiyle de birleştirmek ve Karanlığa Karşı Sanat diye haykırmak" amacıyla sahneden bir bildirinin okunmasıyla seyircileri fuayede TBMM başkanlığına ulaştırılmak üzere açılan defteri imzalamaya davet eden Bakırköy Belediye Tiyatroları'nın bu girişimi de desteklenmeli. Özellikle salondaki kimi tepkilerden seyircilerden bir bölümünün bu yıkım girişimlerinden haberi olamadığı anlaşıldıktan sonra.

   
   

info@orhankemal.org