| 
			  
			 
			Verimli bir roman-öykü yazarı senaryo yazımı hakkında kitap 
			yazarsa nasıl olur? Hemen cevaplayayım: Eğer bu yazar Orhan 
			Kemal’se, tadından yenmez. 
			
			 ONUN 
			1963 yılında Elif Yayınları’ndan çıkan ve ta 2003 yılına kadar, 
			neredeyse bir daha sözü edilmeyen Senaryo Tekniği ve Senaryolar 
			kitabı Işık Öğütçü tarafından gözden geçirilerek ve senaryolar 
			eklenerek tekrar yayına hazırlandı. İkinci baskısı 2003’te Tekin 
			Yayınları tarafından yapılan kitabın üçüncü baskısı da, yakın 
			zamanda, Everest Yayınları’ndan çıktı. Türk sinemasına gazetecilik 
			ve senaristliğinin yanında uyarlama eserleri ile büyük katkı 
			sağlayan Orhan Kemal, hayatın her alanında bazı şeylerin yeni yeni 
			tartışıldığı 1960’lı yıllarda Türk sinemasının sorunlarına eğilir. 
			Türk sinemasının sorunları ile ilgili yazılar yazar, röportajlar 
			gerçekleştirir. Türk sinemasının, ne yapması, neleri anlatması 
			gerektiği sorunlarına eğilen Orhan Kemal, sinemaya en çok katkı 
			sağladığı alanla, senaryo ile ilgili, bir kitap yazar. Orhan 
			Kemal’in kitabını özel kılan, onun meseleye sadece teknik değil, 
			toplumsal ve estetik açıdan yaklaşmasıdır. Her alanda bir yön 
			arayışının yaşandığı Türkiye’de yazarın sinema- senaryo konusundaki 
			tavrı, yine toplumsaldır. 
			 
			Giriş yazısında Orhan Kemal’in, Türkiye’de senaryo yazımımın hiçbir 
			estetik kaygı taşımaksızın yürütülmesinden duyduğu rahatsızlıktan 
			ötürü kitabı yazdığı anlaşılıyor. Kendisine ‘Neden senaryo 
			yazmıyorsun?’ diye soran bir arkadaşıyla sohbetini aktarıyor. 
			Senaryo hakkında teorik sözler dizen arkadaşından bir öykü isteyen 
			yazar, onun ‘harika’ diye nitelendirdiği öykünün bayağılığı ve 
			estetik yoksunluğundan ötürü hayal kırıklığı yaşar. Yeşilçam 
			sokaklarında da, ‘iş yapacak’ öykülerin para ettiği yıllardır. 
			Sanattan söz edenlerin yer bulamadığı bir mecradadır, sinemamız. 
			1950’lerin başında senaryo yazmaya başlayan Orhan Kemal, asıl 
			eleştirisini sunmak için 1960’ları bekleyecektir. Aracı- tefeci- 
			bezirgan saltanatının yaşandığı Yeşilçam’da bir avuç iyi niyetli 
			yönetmen bu yıllarda ‘toplumculuk’, ‘ gerçekçilik’, ‘sanat’ 
			sözcüklerini daha rahat kullanır olmuşlardır. Kitabında, senaryonun 
			nasıl olması gerektiğini ve ne anlatması gerektiğini adım adım 
			örneklerle anlatıyor. 
			 
			Orhan Kemal, kitabın ‘Konu’ başlıklı kısmında, Türk sinemasının en 
			çok üzerinde durması gereken yönünün konu olması gerektiğini söyler. 
			Türk filmcilerinin toplumsal sorunlarla ilgilenmesinin 
			istenmediğinden söz eder: “Toplumca geriliğimizin nedenlerini 
			açıklayacak konulara el süremiyoruz. Sürsek, biliyoruz ki sansür 
			tepemizdedir. Tuhaf, çoğu zaman da, yersiz bir ‘yabancı ideolojiler’ 
			korkusu, konularımızı gülünçleştiriyor. (...) Bence Türk sineması, 
			elimizdeki anayasa çerçevesinde, hiç olmazsa o kadar, bu toplumsal 
			inceleme, eleştiri görevini yapmalıdır. Peşin hükümlerden 
			kaçınılmalı, filmcilerin yurtseverliğinden şüphe edilmemelidir.” 
			 
			Konu meselesine değindikten sonra, senaryo yazım sürecini şu şekilde 
			özetler: Süje, sinopsis, eşel, teratmen, senaryo. Yazar, bu 
			kavramları örnekleri ile uygulamalı olarak anlatıyor. Film öyküsü 
			olarak Metin Erksan’ın ‘Gecelerin Ötesi’ filminin öyküsünü ele 
			almış. Kitapta filmin senaryosu da yer alıyor. Yerli film örneğinden 
			sonra, yazar, Charlie Chaplin’in ‘Şehir Işıkları’ filminin 
			senaryosunun da bir kısmını örnek olarak aktarıyor. Orhan Kemal, 
			Türk sinemasının, konu ve estetik olarak evrensel çizgiye gelmesi 
			gerektiğinden yanadır. Bu açıdan, yerli ve yabancı sinemadan 
			başarılı bulduğu bu iki örneği aktarıyor. 
			 
			Orhan Kemal’in çok da üzerinde durulmayan senaristlik yönünü ortaya 
			koyan bu kitap, anlatımı ve söylemek istediğini net bir şekilde 
			ortaya koyması açısından önemli. Günümüzün sinema öğrencileri ve 
			okuyucularının bu kitabı keyifle okuyacağına eminim. Yazıya son 
			vermeden önce, Orhan Kemal’in senaryoculuğu üzerinde birkaç söz 
			söylemek isterim. Orhan Kemal, kimi kaynaklarda yüzlerce senaryo 
			yazdığını ve öykü- roman alanında gösterdiği başarıyı bu alanda 
			göstermediğini açıkça ifade eder. Yazarın yazdığı senaryolar 
			hakkında elimizde net sayı yok. Zira, muhalif bir babanın oğlu 
			olması birçok senaryoya imza atmasını engellemiştir. Fakat, 
			Yeşilçam’ın sanatı reddeden ortamı içinde, yazarın senaryoculuğa 
			sadece ‘ekmek parası’ gözüyle baktığı da kesindir. Bu, bizce Orhan 
			Kemal’in sinema konusundaki tutumunu değersizleştirmiyor. Aksine, 
			bulunduğu düzenin içinde, olması gereken doğruları her fırsatta dile 
			getirmiştir. Kitabın, döneminde dikkat çektiğini ve sinema 
			yazarlarının, tarihçilerinin kaynakçalarında yer verdiğini de 
			belirtelim.  |