| 
			
			
			
			  
			 
			 
			 Orhan 
			Kemal’in ünlü eseri, ikinci kez filme çekildi. Gidip hâlâ 
			izlemediyseniz, kaçırmayın derim. Sinema adına fazlasıyla iz 
			bırakacak sahneler var. Oyuncular A’dan Z’ye hepsi de çok başarılı. 
			Ve onları önceki gece, hastalığı nedeniyle gelemeyen Hülya Avşar 
			dışında Genç Bakış’ta konuk ettik. Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü 
			de vardı. Ama programın ilk saatlerinde filmden çok, Yavuz 
			Bingöl’ün, Ermenilerden Özür Diliyoruz Kampanyası’na katkısı 
			tartışıldı.  
			İşte Maltepe Üniversitesi’nde gerçekleşen programdan satır başları: 
			 
			Yavuz Bingöl 
			- Siz hiç haklı durumdayken kimseden özür dilemediniz mi? Annemin 
			halası Ermeniler tarafından katledilmiş. Hem de göğüs uçları kesilip 
			tecavüz edilerek. Ben de ailesinde bu acıyı yaşamış biri olarak 
			yeter artık arkadaş bu mesele bitsin ben özür diliyorum dedim. Özür 
			dilemek basit bir iştir. 
			- Ermenilerden özür diliyoruz kampanyası şöyle başladı; 
			Avustralya’da Ermeni bir profesör ve Ermeni arkadaşlar toplandılar 
			ve onlar da bizden özür dileyeceklerdi. Ermeni diasporası bizim gibi 
			bu işim bitmesini isteyen insanları istemiyor. Onlar da kendi 
			profesörlerine tehdit telefonları ettiler, Kars’ta, Erzurum’da 
			katledilmiş olan Türklerden özür dilenmesini engellediler.  
			- Ayrıca biz o metinde “soykırım” demedik. Soykırımı da asla kabul 
			etmem. O kampanya artık bu sorunlarla gündem meşgul edilmesin diye 
			yapılmış çok iyi niyetli bir işti. Basın tarafından çok abartıldı, 
			başka bir noktaya sürüklendi. Ben bu meseleyi iyi açıklamamış 
			olabilirim, sizleri incittiysem tabii ki Türk halkından özür 
			dilerim. Benim orkestramda bir Azeri, iki Ermeni arkadaş var. Hrant 
			Dink öldürüldüğü zaman ben o Ermeni müzisyen arkadaşlarımın yüzüne 
			bakamadım.  
			- 100 yıldır bu ülkede Ermeni sorunu kuşaktan kuşağa yayılıyor, 
			anlatılıyor. Kızım bana bir gün baba bu Ermeni meselesi nedir? Dedi. 
			Cevap veremedim. Bu ülkede savaş kan gözyaşı yetti artık. 
			Türkiye’nin geçmişteki karanlık tarihine bakın.  
			- Ben siyasi bir kişilik değilim. Sadece bu ülkede barıştan 
			kardeşlikten yanayım. Bu memlekette kardeş kardeşi vurmasın, PKK 
			olayı bitsin, Ermeni meselesi çözülsün istemez misiniz? Ben 
			Kars’taki sınır kapısı açılsın şehrin refah düzeyi yükselsin 
			istiyorum. Kendi memleketim için mücadele ediyorum. Aslında o özür 
			benim orkestramda çalışan iki Ermeni arkadaşımdan, mahallemde oturan 
			Ermeni arkadaşımdan özürdür. Ben iyi niyetli bir insanım. Dürüst ve 
			namusluyum. İnandığımı yaparım.  
			- Başka filmler de yapabilirdik ve çok da iyi para kazanırdık. 
			Kerem’in de benim de masamızda onlarca komedi, romantik komedi 
			senaryosu var. Ama bunlar zaten yapılıyor. Çok da iyi yapan 
			arkadaşlar var. Biz yatırdığımız parayı alamadık henüz. Böyle 
			olacağını biliyorduk, bundan da çok şikâyetçi değiliz. İnsan onurunu 
			anlatmak istedik.  
			 
			Kerem Alışık  
			- 72. Koğuş, bir edebi eseri sinemaya uyarlamak adına zor bir işti. 
			İlk yapımcılığımızdı, başka türleri de deneyebilirdik. Ama 
			sanatçının toplumsal gerçekçi yanını bir şekilde toplumla 
			paylaşması, bir yaraya parmak basması gerek. O yüzden 72. Koğuş’u 
			seçtik. Bu büyük bir riskti ama biz göze aldık. Söyleyecek sözü olan 
			bir film yaptık. 
			- Biz ticaretten çok anlayamayan iki ortağız. İşin daha çok sanatsal 
			kısmıyla boğuşuyoruz. Gişe, hasılat filan çok bilmiyoruz. Müdürümüz 
			olmasa çoktan batar giderdik herhalde.  
			- Açlık sahnelerinden önce Yavuz; oruç tutar gibi kimse yemek 
			yemesin ki sahneyi yaşayıp haşmetini verelim dedi. Tamam dedik.  
			- 40’lı yıllarda insanlar sabun yapıldı, donarak öldü ya da yakıldı 
			ve bir sürü insan da buna sessiz kaldı. Bazen sessiz kalmak suç 
			işlemekten daha beter bir suç.  
			- Şu anda aslında dünya da 72. Koğuş. Ülkeler bazında da bir yanda 
			ezenler bir yanda ezilenler var. Üç kuruşu paylaşan Ahmet kaptanlar 
			da üç kuruşa arkadaşını satan “Berbatlar” da şu anda bu dünyanın 
			içinde var.  
			- 7 yaşında beri bana sen Sadri Alışık’ın oğlu musun diye her 
			sorduklarında “Hayır ben Kerem Alışık’ım” dedim. Hayatımı bu söz 
			üzerine kurdum.  
			 
			Songül Öden 
			- Sanatın bilinçlendirmek gibi bir görevi var. Dünya sanatla 
			gelişecek güzelleşecek.  
			- 72 Koğuş’ta suçsuz olduğu halde idama mahkûm edilen çok genç bir 
			kadını canlandırıyorum. Bizim ülkemiz idamlar konusunda sınıfta 
			kalmış bir ülke. Başbakanını idam etmiş. Keşke bu ülkede 20 yaşında 
			çocuklar idam edilmeseydi. Dünyayı değiştirmek isteyen, bir şeyler 
			yapmaya çalışan gençler keşke öldürülmeseydi. O yüzden üniversiteli 
			arkadaşlarımın bütün özgürlüklerini ayakta alkışlıyorum. Sonsuz 
			derecede anlayışla bakıyorum.  
			 
			Işık Öğütçü  
			- Sanatçının hakkını vermek gerek. Ben peşin hükümle başladım filmi 
			izlemeye. Sıkılırım dedim. Ama sıkılmadım. Çok büyük bir heyecan ve 
			keyifle izledim. Gerçekten dört dörtlük bir iş çıkmış.  
			- 1954 kışında Fener’de iki odalı bir evde yakacak yok, yiyecek yok. 
			Bu koşullarda annem babam ve 3 çocuk yaşıyor. Annem ve kardeşlerim 
			üşümemek için çok erken bir saatte yatağa giriyorlar. Hatta yerdeki 
			kilimi alıp üzerlerine örtüyorlar. Babam da kaç zamandır aklında 
			olan 72. koğuş hikâyesini yazmak istiyor ve oturuyor sabaha kadar 
			sadece bir gaz ocağının sıcaklığıyla 72. Koğuş’u yazıyor. Sonra 
			sabah bunu ev halkına okuyor. Alıyor bu hikâyeyi ve Cağaloğlu’ndaki 
			bir dergiye götürüyor. Hayali, öyküyü satıp eve yiyecek, ısınacak 
			bir şeyler getirmek. Ama eser çok müstehcen bulunduğu için 
			yayımlanmıyor. Babam eve gelip: “Yahu serde erkeklik var yoksa 
			oturup hüngür hüngür ağlayacağım” diyor. Sonra eser yayımlanıyor ve 
			bugün 22. baskıda, 2 kez filmi yapıldı yüzlerce kez sahnelendi.  
			Programın geniş özetini ve videosunu egitimajansı.com’da 
			bulabilirsiniz. 
			Özetin özeti: Türkiye’de güzel şeyler de oluyor.
  |