| 
			
			
			  
			 Hep 
			söylerim, sinema tıpkı televizyon, radyo, mektup, telefon gibi bir 
			kitle iletişim aracıdır. Bir yerden bir yere, bir zamandan ötekine, 
			bir beyinden ya da bir yürekten diğerine haber taşır. Bu nedenle 
			'ulak' filmleri daha çok severim. Galasında izlediğim 72. Koğuş da 
			işte böyle bir filmdi. Orhan Kemal'i okumayan, 72. Koğuş'u tiyatroda 
			izlemeyenler için 40'lı yıllarda cezaevlerinde yaşanan olaylar 
			'şaşırtıcı' olmalıydı. İnsanların bir tavuk kemiği için birbirini 
			ezdiği, mahkumların Nazi toplama kamplarındaki gibi kar altında 
			çırılçıplak soyulup hortumla yıkandığı sahneler, kimilerine 
			'abartılı' gelebilir. Ama iyi bilinmeli ki 'Gestapo' insanın içinde, 
			derinlerde bir yerde daima yaşar. Bir Hitler çıkar, onu tetikler... 
			Orhan Kemal şanssızmış... Allah bir daha hiçbir yazara böyle bir 
			dram yazmayı nasip etmesin... Filme gelince: Sinemaya uyarlanması 
			zor bir yapım olmasına rağmen emek yoğun bir çalışma ile işin 
			üstesinden gelmişler. Bir 'zaman sıçraması' dışında... Kadının 
			hamileliğinin 4'üncü ayında dışarıda kar yağıyor. 5 ay sonra doğum 
			yaptığında dışarısı yine karlı... Yer, Doğu Beyazıt değil, 
			İstanbul... Nasıl oluyorsa? Yapımcılığı üstlenen Yavuz Bingöl-Kerem 
			Alışık ikilisinden daha çoook iş çıkacağa benzer. İnşallah filmin 
			gişesi, onların yüreğine cesaret aşılayacak kadar tatmin edici olur. 
			Galadan sonra Hülya Avşar'ın yanına gittim. "Sinemada bir başka 
			oluyorsunuz" dedim. "Perdeyi çok özlemişim" dedi. Ama bana göre bu 
			rol Hülya'ya yetmemiş. Sanki her karede "Daha, daha" der gibi bir 
			hali vardı. Ama doğum sahnesinde mutluluk ve hüznü yüzünde 
			birleştirdiği bir an vardı ki, Mona Lisa'yı anımsamamak elde 
			değildi. Yavuz Bingöl iyi oyuncu. Ama kendini tekrarlama tehlikesine 
			çok yaklaştı. Yeni proje kabul ederken, bu kez izleyiciyi şaşırtmayı 
			denemeli. Kerem Alışık'ın her bakışı, her gülüşü, omuzlarını eğip 
			her külhan duruşu bana muhterem babasını anımsatıyor. O nedenle 
			Kerem konusunda hiç objektif olamıyorum. Onu her gördüğümde gözüme 
			inen buğu, oyunculuğunu kritik etmemi engelliyor. Ve Civan Canova... 
			Yine mükemmel, yine kusursuz... Eğer Türkiye'de değil de İtalya'da 
			doğup büyümüş olsaydı, şimdi ondan "5 Oscar ödüllü ünlü İtalyan 
			oyuncu Giovanni Genova" diye bahsediyor olacaktık... Türk 
			sinemasında 'ürün yelpazesinin' giderek genişlemesinden son derece 
			mutluyum. 72. Koğuş ise bu yelpazenin uçlarında gezinen ve mutlaka 
			izlenmesi gereken bir yapıt. Özellikle 'insanlığın en dip noktasını' 
			görmek isteyenler için... 
  |