| 
			 İNCELEME 
			  
			 
			"Orhan Kemal'in yazdığı her hikayenin, romanın veya gazete yazısının 
			içeriği zengin olay, duygu ve karakterlerin hayatla olan bağı 
			şaşırtıcı derecede renklidir. İster çocuklar geçsin içinden, isterse 
			herhangi bir köylünün yeni geldiği kentte kendi dışında her şeyle 
			boğuşması anlatılsın, her sayfasında keyifli ve umutlu bir yazar 
			çıkar karşımıza." Mehmet Nuri Gültekin, doktora çalışmasından 
			düzenlediği 'Orhan Kemal'in Romanlarında Modernleşme, Birey ve 
			Gündelik Hayat' adlı kitabında böyle diyor Orhan Kemal için. 
			'Murtaza', 'Hanımın Çiftliği', 72. Koğuş' gibi Türk edebiyatının 
			köşe taşları olarak tanımlanabilecek başyapıtların yazarı Orhan 
			Kemal'in biçemine yayılan renkli ve katmanlı anlatım, Orhan Kemal 
			yapıtlarının süreğen biçimde yeniden sınıflandırılmasını, yeni 
			sınıflandırmalar yoluyla da yazarın yeniden okunmasını sağlar. Yazın 
			yapıtlarının toplum yaşamını yansıttığı gerçeğine dayanarak Mehmet 
			Nuri Gültekin, bir toplumbilimci gözüyle Orhan Kemal'in romanlarını 
			modernleşme, birey olma ve gündelik hayat bağlamlarında yeniden 
			sınıflandırıyor. 
			Çağdaşlaşma ve Türk romanı 
			Türk romanı, çağdaşlaşmayı Tanzimat döneminden yani 1870'li 
			yıllardan bu yana ele almaktadır. Osmanlı-Türk aydını çağdaşlaşmanın 
			sancılarını öncelikle kentte algılamış, İstanbul çevresinde görülen 
			Batıcılık ve Osmanlıcılık uzlaşmazlığını söze dökmüştür. Çağdaşlaşma 
			sorununun Türk romanında köy odaklı ele alınışı ise cumhuriyet 
			dönemine kalır. 
			 
			1950'lere kadar cumhuriyet dönemi köy romanlarında ise belirgin 
			biçimde Kemalist Aydınlanma düşüncesi etkindir; idealist 
			öğretmenler, doktorlar, kaymakamlar köylülerle çağdaşlık savaşımı 
			içine girerler. Orhan Kemal, cumhuriyet dönemi romancılarının 
			genellikle kürsüden seslenen yaklaşımının ötesine geçerek halkın 
			içinden konuşur; Gültekin'in deyişiyle Orhan Kemal, kırsal 
			bölgelerdeki "kapitalist pazara eklemlenmekte olan, makine-leşen 
			tarımsal olgulan ve toprak ilişkileri' 'ni anlatır. Böylece Orhan 
			Kemal kırsal bölgelerde oluşan yeni sosyal sınıflara okurun 
			dikkatini çekmeyi başarır. Türkiye'nin çağdaşlaşma talihinde hep 
			'yaban' olarak görülmüştür Anadolu. Çağdaş değerler, çok uzaklardaki 
			Anadolu köylüsüne ırak kalmıştır. Anadolu köylüsü, kadını ve 
			erkeğiyle iş bulmak üzere yine Gültekin'in deyişiyle ' 'hem de bütün 
			varlıklarıyla" 1950'lerde akınlar halinde kente gelmeye başlamıştır; 
			dolayısıyla ıraklar, hazırlıksız biçimde yakın olmuştur. Köyden 
			kente göçen insanların birey olma kavgaları, toprak sahiplerinin 
			yerini alan fabrika patronlan ile köylüler arasında doğan yeni sınıf 
			çatışmaları, çalışmayı öğrenen kadınlar, yoksul çocuklar ve tüm bu 
			karmaşadan filizlenen gündelik yaşanü Orhan Kemal'in romanlarının 
			odağında yer alır. 'Orhan Kemal'in Romanlarında Modernleşme, Birey 
			ve Gündelik Hayat'la Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinin halk ve aydın 
			değişkenleri yeniden tartışmaya açılıyor. Orhan Kemal'in romanlarını 
			mercek altına alan Mehmet Nuri Gültekin, cumhuriyet tarihimizle 
			başlayan çağdaşlaşma serüvenimizde yaşadığımız kayıplan-mıza ve 
			kazançlarımıza ilişkin belleğimizi tazeliyor, gözümüzden kaçanların 
			altını çiziyor. 
			 
			ORHAN KEMALİN ROMANLARINDA MODERNLEŞME BİREY VE GÜNDELİK HAYAT, 
			Mehmet Nuri Gültekin, Everest Yayınları, 2011, 274 sayfa, 14 TL  |