Yerinde gözlemleriyle karakterlere can vermiş Orhan Kemal, 
			zamanlar üzeri edebiyatçılardan. ‘Hanımın Çiftliği’ dizisinin 
			bugünlerdeki popülerliği de bunun en büyük kanıtı. 
			 Bu usta kalemin, 
			bir zamanlar yolu Unkapanı’na düşmüş. Buradaki 11 yıllık serüvenine 
			tanık olmak üzere yola çıktık.
			  
			
			Orhan 
			Kemal, asıl adıyla Mehmet Raşit Öğütçü, İstanbul’a adımını ilk 
			olarak 1951 yılında atıyor. Önceleri, Tarlabaşı’nda bir arkadaşının 
			evinde kalıyor. Daha sonra 1954 ile 1966 yılları arasında 
			Unkapanı’na kiracı olarak yerleşiyor. Cibali’de bulunan bu semt, 
			incir ağaçlarıyla dolu. İki katlı evlerin ağırlıkta olduğu bu yerde, 
			yıkılacakmış gibi duran ahşap yapıların ardı arkası kesilmiyor. 
			Köşedeki pembe detaylı iki katlı ahşap ev, Orhan Kemal’in yaklaşık 
			11 yıl boyunca ikamet ettiği yer. Küçük oğlu Işık Öğütçü’ye göre o 
			yıllar, yoksullukla geçmiş. Orhan Kemal’in ‘Konstantin’ adını 
			koyduğu fareler mutfaklarının çökmesine sebep olmuş. Üst katta 
			soldaki oda, onun çalışma odası. Daktilosuyla burada nice 
			kitaplarını kaleme almış. Dile kolay, yaklaşık 11 yılını verdiği bu 
			evin ona getirileri çok. 
			Yazlık sinema semtin en popüler yeriymiş, Orhan Kemal’in çocukları 
			da buranın en has müdavimleri. 
			O zamanlar, eski Tekel tütün fabrikası da Unkapanı’nın bir nevi 
			kalbi sayılıyormuş. Fabrika düdükleri, vardiya bitiminde sokakta 
			soluğu alan işçiler, civarın gündelik manzaralarından. Adana’da 
			çırçır fabrikasında çalıştığı günlere istinaden, bunlar Orhan 
			Kemal’e hiç de yabancı değil kuşkusuz. Tekel fabrikasının, yerinde 
			şimdilerde Kadir Has Üniversitesi var. 
			Pazartesi günleri kurulan pazar hikâyelerinin ise yeri ayrı. 
			Özellikle Orhan Kemal’in eşi Nuriye Hanım, ürünleri daha ucuza satın 
			almak için geç saatlerde pazarda soluğu alıyor. Orhan Kemal’in 
			önemli alışkanlıklarından biri ise her sabah Unkapanı’ndan 
			Cağaloğlu’na yürümek. 
			 Orhan Kemal’in yaşadığı yıllarda, bu semtte, yaşam, sıkı 
			arkadaşlıklara dayanıyor. Lokantacıdan tutun Orhan Kemal’in rakısına 
			buz kesen bakkal Hüseyin’e kadar herkes Orhan Kemal’in hayatında 
			derin izler bırakmış. Fakir semtlerdeki değişimi anlattığı ‘Devlet 
			Kuşu’nda kente göçü kaleme aldığı ‘Gurbet Kuşları’nda, bu izlerin 
			ipuçlarını bulmak pekâlâ mümkün. Gönül Kıvılcım’ın bir yazısından 
			edindiğimiz bilgiye göre, Orhan Kemal ile diğer dört mahalleli 
			komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle hapse girince, Hüseyin 
			Bey, 35 günün ardından kurtulmaları şerefine, sokağın göbeğinde, 
			rakılı büyük bir ziyafet vermiş. O günleri hatırlayan bir mahalleli 
			olayı şöyle anlatıyor: “Ellerinde hoparlör bangır bangır komünizmden 
			konuşmuşlardı. Menderes zamanıydı…” 
			Fikret Otyam’ın ‘Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektupları’ adlı 
			kitabında bahsi geçen olaylar Orhan Kemal’in tüm yönlerini ortaya 
			koyan cinsten. Hem bir baba, hem bir koca hem de bir fikir insanının 
			ne kadar duygusal olduğunu kitaptaki anılarından görme şansınız var. 
			Zaten Orhan Kemal’in eserlerinde de karakterleri aracılığıyla bunu 
			kolaylıkla anlarsınız. Kitaplarındaki cümlelerin resmettiği 
			kişilerin bize bu denli tanıdık gelmesi ya da cümlelerden fırlayıp 
			hemen yanı başımızda belirmesi, içimizden biri hissini vermesi belki 
			de Unkapanı’ndaki, Fener’deki bizi anlatmasındandır. 
			  
			 
			 
			 
			Yazarı daha yakından tanımak, Ara Güler tarafından çekilmiş 
			fotoğraflarını, kitaplarının orijinal ilk baskılarını, özel 
			eşyalarını görmek için Cihangir’de bulunan Orhan Kemal Müzesi’ne bir 
			uğrayın. Hafta içi ve cumartesi 09.00-18.00 arasında açık, pazar 
			günleri kapalı. Giriş ücretsiz. 
			(0212) 292 92 45 Akarsu Caddesi 30, Cihangir 
   |