| 
			   
			Emeğin öykücüsü ve romancısı: 
			 
			Orhan Kemal 
   |  
        
          | 
            
			 |  
        
           |  
        
          | 
			
			
			
			
			
			 |  
        
          
			 
			 
			 Orhan 
			Kemal, - asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü - 2 Haziran 1970'de öldü. Onun 
			dünyadan ayrılışının üzerinden 40 yıl geçti. Ailesindeki ismiyle 
			Raşit Kemalî, yazınımızdaki adıyla Orhan Kemal, yapıtlarıyla yine 
			aramızda. 
			 
			 
			Nihat TAYDAŞ 
			 
			 
			Orhan Kemal, yazma alıştırmalarına oyun denemeleriyle başlar. 
			Yazarın 1964'te Samsun'da basılan haftalık gazete Çaltı'da, Mahmut 
			Kadiroğlu'nun ilk sorusuna verdiği yanıt şöyledir: 
			 
			- 'Ne romancı, ne de şair olmak elimizdedir. İnsan ya romancı 
			doğmuştur ya da doğmamıştır. Şair için de öbür sanatçılar için de bu 
			böyle' diyor Suut Kemal Yetkin. Siz ne dersiniz? 
			 
			- Kesin konuşmalardan çokluk kaçınırım. Bence deneyler önemlidir. 
			Başka bir deyimle bu iş bende nasıl olmuştur? Önceleri tiyatro 
			yazmak, daha doğrusu denemekle işe başladım. Sonra şiirler yazdım. 
			Daha sonra hikâye, ardından roman, şimdi gene tiyatro oyunları. 
			Galiba önce 'sanatçı' doğuluyor, sanatın türleri sonra.' (Orhan 
			Kemal Anlatıyor, Mahmut Kadiroğlu) 
			 
			 
			TİYATRODAN ŞİİRE,ŞİİRDEN ÖYKÜYE 
			 
			 
			Yazar, tiyatronun ilk göz ağrısı olduğunu, bir kez daha açıklar. 
			Orhan Kemal, 1964 yılının sonlarında, Fahir Onger'e gönderdiği 
			mektupta şunları yazar: '(...) İlk heyecan, ilk yaratma çabası bende 
			piyesle başlar... Şiirden çok önce... O sıralar ortaokul birinci 
			sınıfta öğrenciydim. Adana'da Asri sinemada Raşit Rıza grubunun 
			oynadığı Othello'yu, sinema teşrifatçısı bir arkadaşın beni biletsiz 
			içeri sokmasıyla kulis arkasından seyrettim. Bana etki etti. Şehir 
			tiyatrosunu, Halkevi oyunlarını, daha başka tiyatroları izlemeğe 
			başladım. Hatta o yıllardan sonra tam dokuz oyun yazdım. Onların ne 
			olduğunu şimdi hatırlamam.' ('Orhan Kemal'in Edebiyata Girişi 
			Üzerine Notlar', Fahir Onger, Cumhuriyet Sanat, Temmuz 1970) 
			 
			Orhan Kemal, delikanlılığa adım atışının ilk yıllarında dokuz oyun 
			yazdığını açıklamış mektubunda. Yazarın yazdığı ve yaşama gözlerini 
			yumduktan sonra, yapıtlarından oluşturulan oyunların toplamı ondur! 
			(Son olarak, 2007'nin Kasımı'nda Orhan Kemal'in Tersine Dünya adlı 
			romanını, Mustafa Gültekin tiyatroya uyarladı. Tersine Dünya, 
			İstanbul-Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda Turgay Kantürk'ün 
			yönetiminde sahnelendi.) 
			 
			Orhan Kemal'in şiirleri, 1939 yılında dergilerde yayımlanır. 1940'da 
			Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanıştıktan sonra durum değişecek 
			ve Orhan Kemal öyküye yönelecektir. 
			 
			Orhan Kemal ile Nâzım Hikmet'in buluşması şöyle: 'Mehmet Raşit 
			Öğütçü (Orhan Kemal), 1938 yılında 'komünizm propagandası suçu' ile 
			beş yıl ağır hapse mahkûm edilir ve 1939'da Bursa Cezaevi'ne konur. 
			1940 yılının Aralık ayı başlarında Nâzım Hikmet, yatmakta olduğu 
			Çankırı Cezaevi'nden Bursa'ya gönderilir. Nâzım Hikmet'in isteği ve 
			hapishane idaresinin izni ile ikisi aynı odada (ya da koğuşta) 
			kalmaya başlarlar. Bu beraberlik Orhan Kemal'in tahliye olacağı 1943 
			Eylül'üne dek sürer.' (Orhan Kemal'in gün ışığına çıkmayan 
			günlüklerini ve şiirlerini, Tekin Yayınevi, Yazmak Doludizgin adıyla 
			20002'de okurlara sundu.) 
			 
			Orhan Kemal'in öykülerini tek tümcede anlatmam istense, şu sözleri 
			söylerim: 'Orhan Kemal'in öyküleri, emekten yana olan öykülerdir.' 
			Öykü, rahatsızlıktan doğar. Yaşamı değiştirmeyi amaçlamayan öykü 
			yoktur. Öykü, gerek insanın içinde, gerek dışında yaşanan çatışmayı 
			ortaya koyar, çelişkiyi gösterir. Öykünün yazanı, anlatıcısı, 
			anlatılanı, anlattığı insandır. 
			 
			1940'lı yılların ortalarından başlayarak 1950'li, 1960'lı yıllarda 
			ürün veren Orhan Kemal, halkın arasından çıkan biri olarak 
			kapitalizmin ilkelliği karşısında onurunu koruma ve tutunma savaşımı 
			veren 'küçük insanın' öykülerini yazar. 
			 
			Başlangıçta kendi yaşam deneyimlerinden, yakın çevresinden kesitler 
			sunan Orhan Kemal, sonra olaylara ve topluma, bilimsel dünya 
			görüşünün odağından bakarak önemli bir açılım getirir sanatına. 
			Kenar mahalle insanları, özellikle İstanbul'un 'lümpen' diye 
			sıfatlandırmaya kalkıştığımız kişileri, fabrika işçileri, 
			Anadolu'dan tarlasından kopup büyük kente gelmiş 'Gurbet Kuşları', 
			gecekondu insanları; yazarın kişilerini oluşturur. Orhan Kemal, 
			deneyimlerinin de etkisiyle onları içten yansıtır. Sevgiyle yaklaşır 
			onlara. Sevgiyle yaratır. Bu nokta, sanatıyla kişiliğinin, 
			kahramanlarıyla kendi yazgısını birleştiren Orhan Kemal'in yazma 
			eylemindeki gelişim doğrultusunu da belirler. Bu onun için kişisel 
			bir seçmeden çok, sanatsal ve estetik tavır alıştır. Öykülerinde 
			olsun, romanlarında ve oyunlarında olsun, öne çıkan tavır, 
			gerçekliğin bütün boyutlarıyla kavranıp yansıtılması, olaylara 
			bilimsel açıdan yaklaşılmasıdır. 
			 
			Orhan Kemal'in kalemiyle yaşamını kazanma serüveni içinde oyun 
			yazarlığı, öykücülükten ve romancılıktan sonra gelir.  
			 
			Yazar, İstanbul'a (Asım Bezirci'ye göre yazar, 17 Nisan 1950'de eşi 
			ve çocuklarıyla Adana'dan İstanbul'a göç eder.) yerleştiği 1950'den 
			sonra, geçim kaygısı ile romanların yanı sıra senaryolar yazmış, 
			senaryo yazma üzerine kitap da yayımlamıştır. Orhan Kemal'in Senaryo 
			Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar (Elif Yayınları, 1963) 
			adlı yapıtı, kuru bir teknik kitap olmayıp konusunu bütün yönlerden 
			ele alan bir incelemedir. (Bu inceleme, yazarın Murtaza ve Yörük Efe 
			adlı senaryoları eklenerek yeniden basıldı: Senaryo Tekniği ve 
			Senaryolar, Orhan Kemal, hazırlayan: Işık Öğütçü, Tekin Yayınevi.) 
			 
			Işık Öğütçü, babasının Murtaza adlı romanının süreği olarak 
			tasarlayıp bitiremediği Murtaza 2'yi, Orhan Kemal'in 
			tamamlayamadığı, 93 Harbi romanı ve çeşitli tarihlerde çeşitli 
			konular hakkında yazdığı düzyazılarını da Önemli Not! Tamamlanmamış 
			Yapıtlar ve Seçilmiş Düzyazılar adıyla yayımladı.  
			 
			 
			TOPLUMSAL VE TARİHSEL BİR YAZIN SÜRECİ 
			 
			 
			'Genel bakış' açısından incelediğimizde, Orhan Kemal'in öykücülüğünü 
			romancılığından, romancılığını oyun ve senaryo yazarlığından ayırmak 
			olanaksız. Çünkü romanlarında ya da öykülerinde olsun, karşımızda 
			hep bir geçiş sürecinin toplumunu buluruz. Öykü ve romanlarının 
			merkezi, geçiş sürecinin çalkantılarını, acılarını, alt üst 
			oluşlarını yaşayan Türkiyeli insanların serüveni oluşturur. 
			Türkiye'de kapitalizmin gelişmesi, tarımda kapitalist ilişkilerin 
			ilerlemesi, makineleşme, makineleşmenin doğurduğu sorunlar, bunların 
			halkın bilincinde bıraktığı etki, köyden kente göç. Halk 
			yardakçılığına düşmeden, yalın ve içten söyleyişle evrensel 
			boyutları içinde verilir Orhan Kemal'in ürünlerinde. Orhan Kemal'e 
			bu olanakları, gerçekliğin 'bilimsel dünya görüşünün kılavuzluğunda 
			kavranarak yansıtılması' sağlar.  
			 
			Öykülerinde ve romanlarında Anadolu insanının yaşamından kesitler 
			yansıtmayı önceleyen Orhan Kemal'in yazınsal birikimi, Çukurova 
			(Adana) gerçeğinden büyük kent (İstanbul) gerçeğine uzanan, 
			tarihsel-toplumsal bir süreci, yani toplumumuzun yaklaşık 70 yıllık 
			dönemini kapsar.  
			 
			Onun bize sunduğu, birikim, iki evrede değerlendirilebilir: İlk 
			dönem ürünlerinde, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını konu edinir. 
			Yaşadığı ortam, coğrafya, tanıklıkları, imlediğim ürünlerine ağar. 
			Bunlarda özyaşamsal öğeler ağır basmış da olsa, özellikle 
			Adana-Çukurova gerçekliğindeki 'küçük insan'ın serüvenine tanık 
			oluyoruz. Cemile romanı, onun sonraki romanlarının ilk örneğidir 
			neredeyse. Hem izlekler, hem de bakış açısının sağlamlığı açısından. 
			 
			İkinci dönem, Orhan Kemal romancılığının nirengi noktasıdır. 
			Adana'daki toprak ve fabrika işçilerinin, Çukurova insanının 
			gerçeklerini dile getirdiği Murtaza (1950), Bereketli Topraklar 
			Üzerinde (1954), Eskici ve Oğulları (1962) ile Vukuat Var (1958), 
			Hanımın Çiftliği (1961), Kanlı Topraklar (1963) üçlüsünde 
			Çukurova'nın ekonomik-toplumsal gerçeklerinden hareketle yansıttı. 
			Romancılığının omurgasını oluşturan bu romanları, bir anlamda, 
			Türkiye'nin toplumsal değişim dönemine tanıklığı getirir. Orhan 
			Kemal'in yansıttığı süreç, Türkiye'de kapitalizmin filizlendiği 
			dönemdir. Bir yanıyla tarımda makineleşme, öte yanıyla da köyden 
			kente göç olgusunun başladığı dönemdir. 
			 
			Yazarın yazınsal kimliği, ikinci dönemin bu dönemecinde var olur. O, 
			köyden, kırsal kesimden gelen bir yazar değildir elbette. Tarım ve 
			sanayi kentinden büyük kente göçen biridir. Tıpkı serüvenlerini 
			anlattığı insanlar gibidir, o da İstanbul'a gelip Eyüp'e yerleşir. 
			'Varoş' denilen kenar mahallede yaşayan insanların yakınındadır. 
			Büyük kentte tutunmaya çalışan 'küçük insan'ların büyük dünyasını da 
			şu ürünleriyle sergiler: Suçlu (1957), Devlet Kuşu (1958), Gâvurun 
			Kızı (1959), Küçücük (1960), Gurbet Kuşları (1962), Sokakların 
			Çocuğu, Mahalle Kavgası (1963), Bir Filiz Vardı (1965), Müfettişler 
			Müfettişi, Yalancı Dünya, Evlerden Biri (1966), Arkadaş Islıkları, 
			Sokaklardan Bir Kız (1968), Kötü Yol (1969).  
			 
			Orhan Kemal'in toplumsal değişim süreçlerine tanıklığı ve 
			katılımını, üç temel nokta üzerinde değerlendirebiliriz. Bunun 
			birincisi tarihselliktir. Bu, sınıf bilincini de içerir. Yazın 
			dünyasına baktığımızda, Orhan Kemal'in sınıf bilincinden hareket 
			eden bir yazar olduğunu görüyoruz. İkinci temel nokta ya da boyut 
			ise toplumsallıktır. Bu da tanıklık ve katılım sürecini içeriyor. 
			Yazarın sözlerini anımsayalım: '(...) Tanık olmak namusluluktur, 
			hakim sınıfla birlik olmamaktır. Karşı devrimci olmamaktır. Ama 
			yeter şart değildir. Tanıklığı aşabilmek ise teorik hazırlanmada 
			kalmayıp hayatı insanlarla birlikte yaşamakla mümkündür.' Son boyut 
			ise bireyselliktir. Yansıtılanlarda insan gerçekliğinin bütün 
			boyutlarını görüyoruz. Yazar, insanı dışsal gerçekliğiyle değil, 
			bütün gerçekliğiyle yansıtmayı amaçlar.  
			 
			Orhan Kemal, öykülerinde ve romanlarında yalın bir anlatımı, 
			karşılıklı konuşmalara dayanan bir biçimi yakalamıştır. Bu yolla 
			uzun uzun ruh çözümlemeleri yapmak yerine, karşılıklı konuşturarak 
			kahramanlarının ruhsal durumlarını ortaya koyduğu gibi, karakter 
			yapılarını da belirtir. Öykülerini kurgularken karşılıklı konuşma 
			biçimini benimseyen Orhan Kemal'in bu tutkusu, onun tiyatro tutkusu 
			ile özdeştir. 
			 
			Öykü kitaplarının iki katından fazla roman yazmış olmasına karşın, 
			yazarın sanatına damgasını vuran öykücülüğüdür. Bununla Orhan 
			Kemal'in romancılığının göz ardı edildiği sonucuna varılmamalı. 
			Unutulmamalı ki gerçekçi edebiyatın köşe taşları olan romanların 
			çoğu yine Orhan Kemal'in kaleminden çıkmıştır. Bir Bereketli 
			Topraklar Üzerinde romanı, edebiyatımızın yüz akıdır. 
			 
			 
			KAYNAKLAR 
			 
			 
			Orhan Kemal, Yayıma Hazırlayan: Asım Bezirci, Tekin Yayınevi, 
			genişletilmiş 2. Basım: Temmuz 1984, İstanbul, s.13, 18, 25, 27. 
			 
			Orhan Kemal'in Gerçek Yaşamı, Kemal Sülker, Varlık, sayı: 909, 
			Haziran 1983, s. 10. 
			 
			Orhan Kemâl Anlatıyor, Mahmut Kadiroğlu, Çaltı (Haftalık Siyasi 
			Toplum Gazetesi), sayı: 83, 16 Kasım 1964, s.2. 
			 
			Hikâye Yazarı Orhan Kemal, Hikmet Altınkaynak, Yazko Yayınları, 
			1983, İstanbul, s.14, 15. 
			 
			Ölümünün 12. Yılında Tiyatro Yazarı Olarak Orhan Kemal ve İlk Dönem 
			Oyunları, Tahir Özçelik, Sanat Edebiyat '81 (Aylık Siyasi Dergi), 
			sayı: 15, 1 Ağustos 1982, ss. 38-42. 
			 
			Orhan Kemal'in Oyunları, Nihat Taydaş, Cumhuriyet Kitap, sayı: 817, 
			13 Ekim 2005, ss.10-13. 
			 
			Bir Roman Yazmak, Selim İleri, Cumhuriyet, 8 Şubat 2000, s.6. 
			 
			Orhan Kemal'in Hikâyeciliği, Fahrettin Demir, Aydan Aya, De 
			Yayınevi, sayı: genel dizi 22, Haziran 1984, s. 58,59. 
			 
			Son Bir Yanıt, Akdeniz (Yazın Seçkisi), sayı: 5, Şubat 1984, s. 32. 
			 
			Orhan Kemal'i Anımsarken, Feridun Andaç, Cumhuriyet, 24 Mayıs 2001, 
			s. 15. 
			 
			Yeniden Keşfin Heyecanı, M. Sadık Aslankara, Cumhuriyet, 15 Eylül 
			2004, s.14. 
			 
			Vazife Sırasında Orhan Kemal, Özdemir İnce, Radikal Kitap, sayı: 56, 
			12 Nisan 2002, s.6. 
			 
			Orhan Kemal Yeni Hikâyecilere Cevap Veriyor, Osman S. Arolat, Ant, 
			sayı: 147, 21 Ekim 1969, s. 15. 
			 
			Halka Sırtını Dönmeyen Öyküler, Zafer Doruk, İmgelem, sayı: 15, 
			Şubat-Mart 2006, s. 32. 
			 
			Ölümünün 50. Yılında Belgelerle Reşat Nuri Güntekin, M. Fatih 
			Kanter, İnkılâp Kitabevi, İstanbul 2006, s. 31. 
			 
			Orhan Kemal'in 'Ekmek Kavgası', Adnan Özyalçıner, Evrensel, 5 
			Haziran 2000, s.8. 
			 
			Dünya Tersine Dönse Ne Olur?, İbrahim Yakut, Radikal Genç, sayı: 40, 
			13 Kasım 2007, s.19. 
			 
			Şiirde Gösterge İzcileri, Mahmut Temizyürek, Radikal Kitap, sayı: 
			342, 5 Ekim 2007, s.13. |  
        
          | 
			 
			   |    |