Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Emek (3 Haziran 1979)

Fakir Baykurt

 

Orhan Kemal unutulur mu?

Eksik olmasın, Işıl Işık sadece bana değil, pek çok insana anımsattı. Orhan Kemal ölümsüzlüğe geçeli 27 yıl oluyor. Bir geziye çıkmıştı Bulgaristan’ da, yazacağı özyaşamsal romanla ilgili incelemeler yaparak, Sovyetler Birliği’ ne geçecekti. Orada basılan kitaplarının yazı haklarını alacaktı. Sovyetler paralarını korumak için dışarıya ödeme yapmıyordu. Gidip orada harcamak gerekiyordu. Büyük yazar Sofya’ da hastalandı. Zaten o bir hastalık koleksiyonuydu. Milletvekili Abdülkadir Bey’in oğluydu, ama Kemali Bey emekçilerden yana Ahali Partisini kurduğu için Suriye’ye sürgüne gönderildi. Orhan Kemal’in çocukluğu Suriye’ de geçti.

Yurda dönüp askerliğini yaparken “Nazım Hikmet”in kitaplarını okumaktan tutuklandı.

5 yıl ceza giydi. Üç buçuk yıl Bursa’da Nazım Hikmet’in cezaevinde yattı. Önceleri şiir yazıyordu. Nazım ona ders verdi öyküye romana geçti. Sefillikle geçen çocukluk ve delikanlılıktan sonra zor koşullarda askerlik, ardından cezaevi yılları, onun dayanıksız duruma düşen ciğerlerini çürüttü. Yanı sıra başka hastalıklar buldu.

Adana’da yazarak geçinmesi olanaksızdı. Polis baskısı dayanılmaz olmuştu. Çocuk çocuğu toplayıp İstanbul’a göçtü. Kaleminden başka yaslanacak yari yoktu. Kira, kömür, kör boğaz: durmadan yazdı. Öyküler, flim senaryoları, röpörtajlar, romanlar... İstanbul’ a gelirken çantasında öykülerinden başka özyaşamsal küçük romanları, Babaevi, Avare Yıllar, Cemile, bir de Bereketli Topraklar Üzerinde romanının taslağı vardı. Bunları çok aşan yapıtlarını o hay huy içinde verdi.

Eleştirmenlere göre en göz alıcı romanı Murtaza' dır. Balkanlar’ dan göçüp gelmiş bir fabrika bekçisinin acı gülünç portresidir bu. Kendine ve sınıfına yabancılaşmış Murtaza, fabrika sahibinden muhasebeciye kadar herkesi amiri bilir ve sıkı disiplin içinde, ”ciğer paresi” evladına bile acımadan görevini yapar. Beyni militer, islam ahlak anlayışı dolu, anlaşılmaz bir görev sever. Beklediği fabrikanın işçisi olan öz kızının ölümüne yol açar. Amirim dediği patronlar zor gününde tanımaz bile. Acı gerçeği zamanında göremez ne yazık. Bu aşırı görev sever, acı gülünç tip, belki bu türden davranışlarıyla “murtazacılık” diye, bilincini bulamamış bir işçi tipinin karakteristiğini sergiler. İnsan romanı okuyup bitirdiği zaman o zavallının acısından uzun süre kurtulamaz.

İşçilerimiz sadece bunu değil, onun birbirinden güzel bütün öykülerini, romanlarını okuyarak Murtazalaşmaktan ve hep Murtaza kalmaktan kendilerini kurtarmalıdır. ”Bereketli Topraklar Üzerinde” romanı gıpta edilecek kadar güzel bir romandır. Proleterleşemeyen topraksız köylünün durumunu bu kadar aydınlık bir gerçekçilik ile veren romanımız azdır. Öyküleri ise birbirinden aydınlık ve güzeldir. Son yıllarda, oynandığı sahnelerde ilgiyle izlenen oyunlar yazdı. Bunlar daha önceki yapıtlarının tiyatroya uyarlanmasıdır çoğunlukla.

Özellikle kadın işçi okurlar için Cemile romanını anmak ve önermek isterim. Okuyup üstüne seminer düzenlenmeli; kurtuluşa giden ışığın yolunu bulmaya çalışılmalıdır. Devrimciler arasında sadece ideoloji anlatan temel kitapları okuyup başka kitap kapağı kaldırmaktan vazgeçmeyi, zaman yitirir diye roman, öykü okumayı nedense zararlı saymayı, ben sağaltılması bir kültür hastalığı olarak görürüm. Okumadan olur mu? Onları sadece okumakla kalmayıp birlikte seminer düzenleyip tartışmayı da gerekli görürüm.

Eleştirmenler, onun geçim zorluğu nedeniyle çok yazmaktan ötürü yapıtlarının gerekli yazınsal, özden yoksun olduğunu söylemek isterler. Çok üreten yazarlar için bu yargıyı doğrulayacak gevşek dokulu yapıtlar genellikle vardır. Orhan Kemal çok yazdı, ama belirli bir düzeyin altına düşmedi. Yapıtlar arasında hala aşılmayan, uzun süre aşılmayacak olanlar vardır. Bütün bunlar kadar önemli bir özelliği de, sınıfından yana tutarlı, onurlu bir yazar olarak kalmayı başarmasıdır. Geçinmek için kalem ürünlerini sattı, ama kalemini satmadı. Bu yanıyla örnek bir yazardır ustam.


info@orhankemal.org