Ana Sayfa

Vatan - Beril Özcan - 10 Ekim 2009

 

TİYATRODA PARA YOK AMA SANAT İÇİN BİRARAYA GELDİK

 

Hanımın Çiftliği''nden sonra bir Orhan Kemal eseri olan 72. Koğuş’u izleyeceğiz ama televizyonda değil sahnede...

Bu sezon Hanımın Çiftliği dizisinden sonra yine bir Orhan Kemal eseri olan 72. Koğuş’u izleyeceğiz ama televizyonda değil sahnede... Sadri Alışık Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu, cezaevinde geçen 72. Koğuş’un kadrosu ise sürpriz isimlerle şaşırtıyor. 2002 Dünya güzelimiz Azra Akın cezaevinin en güzel mahkumu Fatma’yı; diziler ve sinemadan sonra tiyatroya ilk kez adımını adacak olan şarkıcı Yavuz Bingöl Rizeli Rıza Kaptan’ı; oyuncu Kerem Alışık ise Rıza’yı kandıran kötü adam Berbat karakterini canlandıracak. Günün en az 
6 saatini bir arada geçiren ekip, bu önemli eseri sahneye koyacakları için heyecandan yerinde duramıyor...

Tiyatroda para yok ama biz sanat için bir araya geldik

Yavuz Bingöl ve Azra Akın’ın ilk tiyatro deneyimi olacak... Zorlanıyor musunuz ya da heyecanlanıyor musunuz?

Yavuz: Çok keyifli gidiyor...

Azra: Tabii ki heyecanlandığım anlar oluyor, zor anlar da oluyor ama işin içinde olunca zaten bunlar çok normal. Sonuçta keyifli geçiyor, değişik bir enerjimiz var ekip olarak.

Daha önce tanışıyor muydunuz yoksa ilk defa mı bir araya geldiniz?

Kerem: Biz Yavuz’la epey eski arkadaşız. Azra’yla yeni tanıştık ama sanki birbirimizi hep tanıyor gibiyiz.


Nasıl başladı proje?

Kerem: Çok hoş oldu. Bir gün ben buradan çıktım, aşağıya doğru yürürken sokakta Yavuz’la karşılaştım. Öpüştük, koklaştık “Ne yapıyorsun?” derken Yavuz’un ilk lafı “Kerem ben çok tiyatro yapmak istiyorum, yok mu bu sene bir oyun?” oldu. Çok enteresan, biz annemle bir gün önce “Nafile Dünya oyununda Yavuz oynasa” diye konuşmuştuk. Birbirimizden tamamen habersiz, böyle konuştuk; ertesi gün Yavuz’la karşılaştık, Yavuz böyle dedi. “Sen ne diyorsun ya?” dedim. Sonra düşündük “Yavuz oynayacaksa geçen sene de sahneye koymayı düşündüğümüz 72. Koğuş’taki Kaptan Rıza’yı oynasın” dedik. Kaptan’ın insanlığı, sıcaklığı, samimiyeti, paylaşımcı olması Yavuz’un kendi karakteriyle müthiş derecede örtüşüyor. Aslında benim kendime düşündüğüm bir roldü ama ona çok yakışacağını düşündüm.

Yavuz: Kerem de Rıza’nın insani yönünü taşıyan bir insan. Kendi rolünü bana verdi şimdi kötü karakteri oynuyor.

Kerem: Kim hangi karakteri oynarsa oynasın çok keyif aldığımız; içimizdeki duyguları bir ağızdan söyleyebileceğimiz bir oyun.
Yavuz: Müzisyen yanım olduğu için müziklerini de ben yapıyorum. Çok türkü var; her şeyiyle çok güzel örtüştü benimle. Sonra Fatma’yı aramaya başladık...

Yani Azra Akın’ı... Nasıl buldunuz?

Kerem: Güzellikle... Öyle çok güzel lafı var ki Fatma için... 
72. Koğuş’un bütün mahkumlarının dilinde güzel Fatma var. Cezaevinin en güzel kadını. Bir tanışma ortamında da onun bu işi müthiş bir disiplinle, ciddiyetle ve inanarak; emeği, çabayı, çalışmayı göze alarak, bunun arkasında duracağını gözlerinden, hislerinden, sözlerinden anladık ve başka birini düşünmedik. Fatma’yı da bulmuş olduk.


“Çok heyecanlıyım, korkuyorum”

“Bu heyecanla ayakta duruyoruz”

Teklif ilk geldiğinde ne düşündünüz?

Azra: Küçük yaşta tiyatroyla tanıştım. Okulda birinci sınıftan itibaren tiyatro dersleri vardı. Liseye kadar tiyatroda oynadım. Sonra bir şekilde hayat aktı ve karşıma başka şeyler çıktı. Ama Türkiye’ye geldiğimden beri hep aklımda, hayallerimde tiyatro vardı. Disiplin, kendimi geliştirebileceğim, bir şeyler öğrenebileceğim bir alan istiyordum. Bu yüzden tiyatro gibi daha iç içe, daha uzun sürecek bir çalışma istedim. Çok heyecanlıyım.
-Korkuyor musunuz ilk defa böyle bir oyunun içinde yer alacağınız için?
Azra: Tabii ki korkuyorum. 
-Bir risk aldınız belki de... Yavuz Bingöl ve Azra Akın ilk kez tiyatroda rol alacak. Eleştiri de alabilirsiniz...

Kerem: Zaten Sadri Alışık Tiyatrosu yetenekli insanlara bu şansı vermek isteyen bir tiyatro. Yavuz ve Azra’da durum farklı, onlar zaten oyunculuk yapmışlar ama tiyatroyu ilk defa yapıyorlar. Oyunculuk duyguyla yaptığınız bir iş. Teknik anlamda farklılıklar taşısa da sonuçta oyunculuk yapıyorlar. Ben de yönetmenimiz de onlarda bu çalışma gayretini gördükten sonra risk diye bir şey kalmıyor. Televizyon ve sinema da sanatın bir dalı ama tiyatronun heyecanı çok farklı. Onu tadacaklar. “Korkuyor musunuz?” dediniz, benim de onlardan bir farkım yok. Ben de çok korkuyorum. Yeni başlıyormuş gibi heyecanlıyım. Ama bizi de ayakta tutan şey bu heyecan.

“Hanımın Çiftliği’nde başrol istemedim oyunculuğun er meydanına çıktım”

Neden tiyatroda oynamak istediniz?

Yavuz: Dizi ve sinemada oyunculuğun ayrı bir zevki var ama tiyatro bu işin er meydanı. Başka bir disiplin tiyatro işi. İnsan günlük hayatta, başka boyuta atlamak gibi, başka bir ortam arıyor; başka ilişkiler, başka bir heyecan... Hanımın Çiftliği başrolü benden döndü. Ama ben turnelere çıkmayı özledim, mesela konserler için giderdik, yolculuklar, arkadaşlıklar, şarkılar, 
türküler olurdu. O sıcak ilişkileri, 
ortamları özledim.

Orhan Kemal’in bir eseri olan Hanımın Çiftliği’nde başrolü istememişsiniz ama yine bir Orhan Kemal eseriyle buluştunuz... Niye istememiştiniz?

Yavuz: Televizyondaki işleri genelde para kazanmak için yaparız. Aylarca Adana’nın sıcağında çalışacaksanız, oraya hak ettiğim parayı alarak gitmek isterdim, kısmet olmadı. 
72. Koğuş kısmet oldu ama buradan parasal anlamda değil sanatsal anlamda tatmin oluyorum.

Sinema filminde Rıza’yı Kadir İnanır oynamıştı

Orhan Kemal 1967’de 72. Koğuş oyunu ile Ankara Sanatseverler Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçildi. Oyun beyazperdeye de aktarılmış Yavuz Bingöl’ün oynadığı Kaptan Rıza’yı Kadir İnanır canlandırmıştı. Oyunun prömiyeri 8 Kasım Pazar günü Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği festival kapsamında Akatlar Kültür Merkezi’nde yapılacak. 72. Koğuş’un yönetmeni Kemal Başar oyunun politik bir oyun olduğuna dikkat çekiyor. Başar “Orhan Kemal’in II. Dünya Savaşı’nın ülkeyi kasıp kavurduğu bir dönemde, 18 yaşındaki genç Cumhuriyet’in yokluklarla boğuştuğu 1941 yılında Bursa Cezaevi’nde yaşadığı ortamı anlattığı ’72. Koğuş’ adlı eseri, evrensel bir yapıt. Olanca yalınlığı ve gerçekçiliğiyle çizdiği portrelerle ve bozuk düzene yaptığı vurguyla insanı çarpıyor. Oyuncularımızın hepsi çok yetenekli. Azra Akın neden daha önce tiyatro yapmamamış, çok iyi bir oyuncu” diyor.


“Karadeniz şivesi çalışıyorum ama bazen Diyarbakır şivesine kayıyor”

Kaptan Rıza rolü için Karadeniz şivesiyle konuşacaksınız değil mi?

Yavuz: İlk kez... Ben türküleri de yöresel şiveleriyle söylemem. Düzgün Türkçe’yle söylemeye çalışırım. Karadeniz türküleri de söyledim ama onları da şiveli söylemedim. Şimdi burada Karadeniz şivesiyle konuşuyorum, okuyup ezberliyorum, sadece ezberle bitmiyor tabii... Ne kadar güzelmiş, kulağa hoş gelen bir şeymiş. Yönetmenimizle çalışıyorum tek tek... Bazen Diyarbakır şivesine kayıyor. Birbirine çok benziyor aslında, araya Diyarbakır şivesi karışıyor...

Oyun neyi anlatıyor?

Kerem: Şu an dünyada yaşanan her şeyi, Türkiye’de oluşan bir sürü şeyin 72. Koğuş’taki halleri... İki ayrı kutbun hikâyesi. İyiliği kaptan temsil ediyor, diğer taraftaki kötülüğü de ben temsil ediyorum.

Yavuz: Yıl 1941, 2’nci Dünya Savaşı başlamış, ekmek karneyle satılıyor. Cezaevindeyiz, cezaevi dışında inanılmaz zor bir hayat var, içerideki zorluğu siz tahmin edin. Gerçekten hayvanlar gibiyiz orada...

Azra: İnsan hakları yok ve insan haklarının olduğundan haberleri de yok. Kaybolmuş insanların hikâyesi.

Yavuz: Paranın hem her şey olmadığı hem de her şey olduğu bir yer aynı zamanda. Kaptan’ın annesi cezaevine para gönderiyor. Her şey değişiyor.

Kerem: Parayla birlikte cezaevindeki bütün dengeler, insanların bakış açısı değişiyor. Ama bozulmayan bir şey var: Kaptanın insanlığı. Para varken de aynı gözle bakıyor hayata, para yokken de... “Öyle insanlar var” diyor Orhan Kemal.

Yavuz: Düşlerinin peşinde koşan insanların azaldığını ve köşeyi nasıl dönerim diye düşünen insanları anlatıyor. Kaptan Kemal düşlerinin peşinde giden bir insan. Düş kuruyor; para önemli değil, para geliyor insanlarla paylaşıyor. Ama günümüz insanlarına bakıyorsunuz düşlerinin peşinde koşan insanlar yok artık, köşeyi nasıl dönerim diyenler var.

‘Bu oyundan kazanacaklarımız her şeyden daha değerli’

Bu yüzden mi Hanımın Çiftliği yerine yerine tiyatroyu seçtiniz? Tiyatrodan para kazanabiliyor musunuz?

Kerem: (Gülüyor) Tiyatro para kazanma sanatı değil. Dizi de yapacağız, sinema da... Bu tiyatro yapmamızı engelleyecek bir durum değil. Tiyatro başka bir alanda, tamamen sanatsal bir hadise yaşatmak ve bir şeyler söyleyebilme adına yaptığımız bir şey.

Yavuz: Şimdi tiyatroda “Arkadaş ben şunu isterim bunu isterim” deme şansın yok. Hele Orhan Kemal’in bu oyununda oynarken hiç yok! 72. Koğuş’tan alnımın akıyla çıkarsam ve uzun yılar oynarsam benim için paradan çok daha büyük bir şey.

Kerem: Tiyatroya verilen emeğe herkesin şapka çıkarması gerekir. Çünkü ekonomik boyutu yok.

Azra: Böyle bir oyunda oynamak hayatımızda hep kalır, onu bizden kimse alamaz. Bu başka bir zenginlik...

 


info@orhankemal.org