Hanımın Çiftliği''nden sonra bir Orhan Kemal eseri olan 72. Koğuş’u 
			izleyeceğiz ama televizyonda değil sahnede...
			Bu sezon Hanımın Çiftliği dizisinden sonra yine bir Orhan Kemal 
			eseri olan 72. Koğuş’u izleyeceğiz ama televizyonda değil sahnede... 
			Sadri Alışık Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu, cezaevinde geçen 72. 
			Koğuş’un kadrosu ise sürpriz isimlerle şaşırtıyor. 2002 Dünya 
			güzelimiz Azra Akın cezaevinin en güzel mahkumu Fatma’yı; diziler ve 
			sinemadan sonra tiyatroya ilk kez adımını adacak olan şarkıcı Yavuz 
			Bingöl Rizeli Rıza Kaptan’ı; oyuncu Kerem Alışık ise Rıza’yı 
			kandıran kötü adam Berbat karakterini canlandıracak. Günün en az 
			6 saatini bir arada geçiren ekip, bu önemli eseri sahneye 
			koyacakları için heyecandan yerinde duramıyor...
			Tiyatroda para yok ama biz sanat için bir araya geldik
			Yavuz Bingöl ve Azra Akın’ın ilk tiyatro deneyimi olacak... 
			Zorlanıyor musunuz ya da heyecanlanıyor musunuz?
			Yavuz: Çok keyifli gidiyor...
			Azra: Tabii ki heyecanlandığım anlar oluyor, zor anlar da oluyor 
			ama işin içinde olunca zaten bunlar çok normal. Sonuçta keyifli 
			geçiyor, değişik bir enerjimiz var ekip olarak.
			Daha önce tanışıyor muydunuz yoksa ilk defa mı bir araya 
			geldiniz?
			Kerem: Biz Yavuz’la epey eski arkadaşız. Azra’yla yeni tanıştık 
			ama sanki birbirimizi hep tanıyor gibiyiz.
			
			Nasıl başladı proje?
			Kerem: Çok hoş oldu. Bir gün ben buradan çıktım, aşağıya doğru 
			yürürken sokakta Yavuz’la karşılaştım. Öpüştük, koklaştık “Ne 
			yapıyorsun?” derken Yavuz’un ilk lafı “Kerem ben çok tiyatro yapmak 
			istiyorum, yok mu bu sene bir oyun?” oldu. Çok enteresan, biz 
			annemle bir gün önce “Nafile Dünya oyununda Yavuz oynasa” diye 
			konuşmuştuk. Birbirimizden tamamen habersiz, böyle konuştuk; ertesi 
			gün Yavuz’la karşılaştık, Yavuz böyle dedi. “Sen ne diyorsun ya?” 
			dedim. Sonra düşündük “Yavuz oynayacaksa geçen sene de sahneye 
			koymayı düşündüğümüz 72. Koğuş’taki Kaptan Rıza’yı oynasın” dedik. 
			Kaptan’ın insanlığı, sıcaklığı, samimiyeti, paylaşımcı olması 
			Yavuz’un kendi karakteriyle müthiş derecede örtüşüyor. Aslında benim 
			kendime düşündüğüm bir roldü ama ona çok yakışacağını düşündüm.
			Yavuz: Kerem de Rıza’nın insani yönünü taşıyan bir insan. Kendi 
			rolünü bana verdi şimdi kötü karakteri oynuyor.
			Kerem: Kim hangi karakteri oynarsa oynasın çok keyif aldığımız; 
			içimizdeki duyguları bir ağızdan söyleyebileceğimiz bir oyun.
			Yavuz: Müzisyen yanım olduğu için müziklerini de ben yapıyorum. Çok 
			türkü var; her şeyiyle çok güzel örtüştü benimle. Sonra Fatma’yı 
			aramaya başladık...
			Yani Azra Akın’ı... Nasıl buldunuz?
			Kerem: Güzellikle... Öyle çok güzel lafı var ki Fatma için... 
			72. Koğuş’un bütün mahkumlarının dilinde güzel Fatma var. Cezaevinin 
			en güzel kadını. Bir tanışma ortamında da onun bu işi müthiş bir 
			disiplinle, ciddiyetle ve inanarak; emeği, çabayı, çalışmayı göze 
			alarak, bunun arkasında duracağını gözlerinden, hislerinden, 
			sözlerinden anladık ve başka birini düşünmedik. Fatma’yı da bulmuş 
			olduk.
			
			“Çok heyecanlıyım, korkuyorum”
			“Bu heyecanla ayakta duruyoruz”
			Teklif ilk geldiğinde ne düşündünüz?
			Azra: Küçük yaşta tiyatroyla tanıştım. Okulda birinci sınıftan 
			itibaren tiyatro dersleri vardı. Liseye kadar tiyatroda oynadım. 
			Sonra bir şekilde hayat aktı ve karşıma başka şeyler çıktı. Ama 
			Türkiye’ye geldiğimden beri hep aklımda, hayallerimde tiyatro vardı. 
			Disiplin, kendimi geliştirebileceğim, bir şeyler öğrenebileceğim bir 
			alan istiyordum. Bu yüzden tiyatro gibi daha iç içe, daha uzun 
			sürecek bir çalışma istedim. Çok heyecanlıyım.
			-Korkuyor musunuz ilk defa böyle bir oyunun içinde yer alacağınız 
			için?
			Azra: Tabii ki korkuyorum. 
			-Bir risk aldınız belki de... Yavuz Bingöl ve Azra Akın ilk kez 
			tiyatroda rol alacak. Eleştiri de alabilirsiniz...
			Kerem: Zaten Sadri Alışık Tiyatrosu yetenekli insanlara bu şansı 
			vermek isteyen bir tiyatro. Yavuz ve Azra’da durum farklı, onlar 
			zaten oyunculuk yapmışlar ama tiyatroyu ilk defa yapıyorlar. 
			Oyunculuk duyguyla yaptığınız bir iş. Teknik anlamda farklılıklar 
			taşısa da sonuçta oyunculuk yapıyorlar. Ben de yönetmenimiz de 
			onlarda bu çalışma gayretini gördükten sonra risk diye bir şey 
			kalmıyor. Televizyon ve sinema da sanatın bir dalı ama tiyatronun 
			heyecanı çok farklı. Onu tadacaklar. “Korkuyor musunuz?” dediniz, 
			benim de onlardan bir farkım yok. Ben de çok korkuyorum. Yeni 
			başlıyormuş gibi heyecanlıyım. Ama bizi de ayakta tutan şey bu 
			heyecan.
			“Hanımın Çiftliği’nde başrol istemedim oyunculuğun er meydanına 
			çıktım”
			Neden tiyatroda oynamak istediniz?
			Yavuz: Dizi ve sinemada oyunculuğun ayrı bir zevki var ama 
			tiyatro bu işin er meydanı. Başka bir disiplin tiyatro işi. İnsan 
			günlük hayatta, başka boyuta atlamak gibi, başka bir ortam arıyor; 
			başka ilişkiler, başka bir heyecan... Hanımın Çiftliği başrolü 
			benden döndü. Ama ben turnelere çıkmayı özledim, mesela konserler 
			için giderdik, yolculuklar, arkadaşlıklar, şarkılar, 
			türküler olurdu. O sıcak ilişkileri, 
			ortamları özledim.
			Orhan Kemal’in bir eseri olan Hanımın Çiftliği’nde başrolü 
			istememişsiniz ama yine bir Orhan Kemal eseriyle buluştunuz... Niye 
			istememiştiniz?
			Yavuz: Televizyondaki işleri genelde para kazanmak için yaparız. 
			Aylarca Adana’nın sıcağında çalışacaksanız, oraya hak ettiğim parayı 
			alarak gitmek isterdim, kısmet olmadı. 
			72. Koğuş kısmet oldu ama buradan parasal anlamda değil sanatsal 
			anlamda tatmin oluyorum.
			Sinema filminde Rıza’yı Kadir İnanır oynamıştı
			Orhan Kemal 1967’de 72. Koğuş oyunu ile Ankara Sanatseverler 
			Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçildi. Oyun beyazperdeye de 
			aktarılmış Yavuz Bingöl’ün oynadığı Kaptan Rıza’yı Kadir İnanır 
			canlandırmıştı. Oyunun prömiyeri 8 Kasım Pazar günü Beşiktaş 
			Belediyesi’nin düzenlediği festival kapsamında Akatlar Kültür 
			Merkezi’nde yapılacak. 72. Koğuş’un yönetmeni Kemal Başar oyunun 
			politik bir oyun olduğuna dikkat çekiyor. Başar “Orhan Kemal’in II. 
			Dünya Savaşı’nın ülkeyi kasıp kavurduğu bir dönemde, 18 yaşındaki 
			genç Cumhuriyet’in yokluklarla boğuştuğu 1941 yılında Bursa 
			Cezaevi’nde yaşadığı ortamı anlattığı ’72. Koğuş’ adlı eseri, 
			evrensel bir yapıt. Olanca yalınlığı ve gerçekçiliğiyle çizdiği 
			portrelerle ve bozuk düzene yaptığı vurguyla insanı çarpıyor. 
			Oyuncularımızın hepsi çok yetenekli. Azra Akın neden daha önce 
			tiyatro yapmamamış, çok iyi bir oyuncu” diyor.
			
			“Karadeniz şivesi çalışıyorum ama bazen Diyarbakır şivesine kayıyor”
			Kaptan Rıza rolü için Karadeniz şivesiyle konuşacaksınız değil 
			mi?
			Yavuz: İlk kez... Ben türküleri de yöresel şiveleriyle söylemem. 
			Düzgün Türkçe’yle söylemeye çalışırım. Karadeniz türküleri de 
			söyledim ama onları da şiveli söylemedim. Şimdi burada Karadeniz 
			şivesiyle konuşuyorum, okuyup ezberliyorum, sadece ezberle bitmiyor 
			tabii... Ne kadar güzelmiş, kulağa hoş gelen bir şeymiş. 
			Yönetmenimizle çalışıyorum tek tek... Bazen Diyarbakır şivesine 
			kayıyor. Birbirine çok benziyor aslında, araya Diyarbakır şivesi 
			karışıyor...
			Oyun neyi anlatıyor?
			Kerem: Şu an dünyada yaşanan her şeyi, Türkiye’de oluşan bir sürü 
			şeyin 72. Koğuş’taki halleri... İki ayrı kutbun hikâyesi. İyiliği 
			kaptan temsil ediyor, diğer taraftaki kötülüğü de ben temsil 
			ediyorum.
			Yavuz: Yıl 1941, 2’nci Dünya Savaşı başlamış, ekmek karneyle 
			satılıyor. Cezaevindeyiz, cezaevi dışında inanılmaz zor bir hayat 
			var, içerideki zorluğu siz tahmin edin. Gerçekten hayvanlar gibiyiz 
			orada...
			Azra: İnsan hakları yok ve insan haklarının olduğundan haberleri 
			de yok. Kaybolmuş insanların hikâyesi.
			Yavuz: Paranın hem her şey olmadığı hem de her şey olduğu bir yer 
			aynı zamanda. Kaptan’ın annesi cezaevine para gönderiyor. Her şey 
			değişiyor.
			Kerem: Parayla birlikte cezaevindeki bütün dengeler, insanların 
			bakış açısı değişiyor. Ama bozulmayan bir şey var: Kaptanın 
			insanlığı. Para varken de aynı gözle bakıyor hayata, para yokken 
			de... “Öyle insanlar var” diyor Orhan Kemal.
			Yavuz: Düşlerinin peşinde koşan insanların azaldığını ve köşeyi 
			nasıl dönerim diye düşünen insanları anlatıyor. Kaptan Kemal 
			düşlerinin peşinde giden bir insan. Düş kuruyor; para önemli değil, 
			para geliyor insanlarla paylaşıyor. Ama günümüz insanlarına 
			bakıyorsunuz düşlerinin peşinde koşan insanlar yok artık, köşeyi 
			nasıl dönerim diyenler var.
			‘Bu oyundan kazanacaklarımız her şeyden daha değerli’
			Bu yüzden mi Hanımın Çiftliği yerine yerine tiyatroyu seçtiniz? 
			Tiyatrodan para kazanabiliyor musunuz?
			Kerem: (Gülüyor) Tiyatro para kazanma sanatı değil. Dizi de 
			yapacağız, sinema da... Bu tiyatro yapmamızı engelleyecek bir durum 
			değil. Tiyatro başka bir alanda, tamamen sanatsal bir hadise 
			yaşatmak ve bir şeyler söyleyebilme adına yaptığımız bir şey.
			Yavuz: Şimdi tiyatroda “Arkadaş ben şunu isterim bunu isterim” 
			deme şansın yok. Hele Orhan Kemal’in bu oyununda oynarken hiç yok! 
			72. Koğuş’tan alnımın akıyla çıkarsam ve uzun yılar oynarsam benim 
			için paradan çok daha büyük bir şey.
			Kerem: Tiyatroya verilen emeğe herkesin şapka çıkarması gerekir. 
			Çünkü ekonomik boyutu yok.
			Azra: Böyle bir oyunda oynamak hayatımızda hep kalır, onu bizden 
			kimse alamaz. Bu başka bir zenginlik...