| 
			 
			 Bu 
			akşam seyircisiyle buluşmasının ilk gününde ,Orhan Kemal in aynı 
			adlı eserinden uyarlanmış 72.Koğuş oyununu izlemek için Atacan Sanat 
			Merkezi'ndeydim.Daha önce başka sanatçılar tarafından sahnelenmiş 
			olduğunu bilsem bile ilk kez izlediğim için kıyaslama yapamayacağım 
			ama çok başarılı ve etkileyici buldum.Kemal Başar'ın yönettiği 
			oyunun kadrosunda Yavuz Bingöl,Azra Akın,Nihat Nikerel,Can 
			Kahraman,Serhat Özcan,Yusuf Atala,Fuat Onan,Tuncer Yenice,Ömer 
			Duran,Yıldırım Gücük,Ayhan Anıl,İlknur Soydaş ve Kerem Alışık 
			vardı.20 kişilik kadrosuyla 7 kasımdan ,20 Aralığa kadar farklı 
			salonlarda sergilenecek oyunu İstanbul' da yaşayan tiyatroseverler 
			kaçırmamalı.Gerçekten bir emek ve çalışmanın ürünü olduğu belli oyun 
			içinde,zaman zaman Yavuz Bingöl ün yumuşak ve etkileyici sesiyle 
			yorumladığı şarkıları da çok çok güzeldi.Bu oyunla Kerem Alışık 
			hakkında edindiğim önyargımı da değiştirdim ve çok başarılı 
			buldum.Demek ki sahnede izlemeden ,özel hayatıyla ilgili haberlere 
			bakarak, ne yaptığını görmeden bir sanatcı hakkında hüküm vermemek 
			lazımmış.Oyunun ağırlığını taşıyanlardan biri olan Kerem 
			Alışık,cezaevinin kumar düşkünü düzenbazı rolünü iyi 
			giyinmiş.İzlerken gerçek kişiliğiyle sahnede olduğu kanısını çok 
			güçlü hissettirdiğine göre iyi bir oyuncu bence.Oyun süresince,saf 
			ve temiz sevgiden tutun da ,hilekarlık,çıkarcılık,mertlik,yoksunluk 
			vs.. gibi hayatın içinden bir çok duyguyu ifade eden sıfatları 
			yakıştırabileceğimiz insan türlerini bu kadar başarılı şekilde bir 
			araya toplayan Orhan Kemal in yazarlığının ustalığına şapka 
			çıkarmamak mümkün değil.Bir eseri tiyatroda aynı keyifle olabilecek 
			kadar sahneye koyan oyunculara da tabii ki!Sanat,özellikle tiyatro 
			yaşantımıza ve toplumumuza ayna tutan ruhsal bir besin kaynağı.Ne 
			yazık ki biz bu besin kaynağımıza yeterince sahip çıkmıyor 
			kolllamıyoruz.Ona rağmen, buna gönül veren bu işe adanmış 
			sanatçılarımız var olduklarını kanıtlama mücadelesinden vazgeçmeden 
			imkanları zorlayarak da olsa sürdürüyorlar bu işi bu yönüyle 
			düşününce hakikaten zor bir işi başarıyorlar.Oyun çıkışında,bu 
			oyunun,Anadolu yakasının gözbebeği salonlarından,Maltepe Yayla Sanat 
			Merkezi nin kapalı olmasından dolayı,burada oynandığını duyduğumda 
			üzüldüm.Umarım geçici süreliğine bir kapanıştır. Oyunun kısaca 
			öyküsünü Erdoğan Tokatlı uyarlamasının tanıtımında geçen bir 
			internet sayfasından alıntılıyorum. ''72. Koğuş' un mahkumlarından 
			Ahmet Kaptan, bileğine güçlü, mert bir adamdır. Mertliğinin yanı 
			sıra saf bir dünyası olan Rizeli genç, bir gün hapishane müdürünün 
			odasına çağrılır. Çok sevdiği anası, Ahmet Kaptan' a 150 Lira 
			göndermiştir. O dönemin koşulları içinde, yani 1940' lı yıllarda bu, 
			hatırı sayılır bir paradır. Ahmet Kaptan, paranın bir kısmıyla 
			koğuşta kendine ranza ve döşek alır. Gariban mahkum arkadaşlarına da 
			yardım eder. Koğuşa soba kurdurur, karınlarını doyurur. Ancak, 
			mahkumlardan cezaevinin uyanık meydancısı Bobi, Ahmet Kaptan' ın 
			paralarına gözünü dikmiştir. Kumar oynamasına ikna eder. Bu arada da 
			Ahmet Kaptan' ın kadınlar koğuşundaki Fatma' ya tutkunluğunu 
			bildiğinden yeni bir oyun kurar. Rizeli' nin çamaşırlarını Fatma' ya 
			yıkatır. Kızın ona sevgisinden söz eder durur. Fatma' nın ağzından 
			yazdığı uyduruk ve sahte mektuplarla yüreğindeki sevdayı iyice 
			tutuşturur. Böylece de saf Rizeli' nin paralarını yavaş yavaş 
			çekmeye başlar. Bir yandan 2. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürüp 
			giderken öte yandan ortalığı korkunç bir kış bastırır. Kaptanın 
			kumarda şansı döner, tüm elindeki avucundakileri yitirir. Yatağını, 
			ranzasını, giysilerini, herşeyini kumarda Bobi' ye kaptırmıştır. 
			Genç adam bu aptalca şanssızlığı yüzünden garibanların acıma dolu 
			bakışları altında ezilmektedir. Hele tutkunu olduğu Fatma' nın bir 
			başka cezaevine nakledildiğini öğrenince tam çılgına döner. Ahmet 
			Kaptan, bir kavga sırasında camları kırılan o pencerenin önünden bir 
			türlü ayrılamaz olur. Odun alacak parası da kalmamıştır ve kırık 
			camlı o pencerenin önünde, Fatma' yı düşlerken bir sabaha karşı 
			donarak ölür.''   |