| 
			  
			 
			Değerlerimizin ve değerli insanlarımızın değerlerini yaşarken 
			bilemediğimiz gibi, öldükten ya da yok olduktan sonra da 
			bil(e)miyoruz. Işığa kavuşanlarımızın cenaze törenlerinde nutuklar 
			atılır, belki birkaç ay ya da yıl daha anılır ve yazılır, ondan 
			sonra unutulur gider. Bu kısır döngünün böyle olmasında kişilerden 
			çok ülkede siyasi, ekonomik ve sanatsal ortamda uygulanan yöntem ve 
			yaklaşımlar etken olmaktadır. Kültürel belleği yok eden yönetimlerin 
			bilinçli ya da bilinçsiz yaklaşım ve eylemleri sonucu bellekler 
			iğdiş ediliyor. Konunun bu yanından çok özüne eğilelim. 
			 
			Mersin Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, kendi öz çabalarıyla, 
			gösterişsiz ve yalın bir anma toplantısı düzenledi, 15 Eylülde, ünlü 
			yazarlarımızdan Orhan Kemal’in 95inci doğum gününde. Bu sade 
			toplantıyı ve Orhan Kemal’i de sade bir yaklaşımla dillendirmeye 
			çalışalım. 
			 
			Saygı duruşundan ve Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’nün gönderdiği 
			duygu ve bilgi dolu mektubun okunmasından sonra, MGC Başkanı, 
			“Sadece gazetecilik alanında değil, edebiyat alanındaki 
			değerlerimize de sahip çıkıyoruz,” diyerek anlamlı bir ileti 
			gönderdi çevreye. Mersin ve Adana’dan davet edilen dört konuşmacı 
			Orhan Kemal’in farklı yönlerini öne çıkaran konuşmalar yaptılar, 
			örnekler verip, bu az katılımlı toplantıyı özde kalabalıklaştırıp 
			yücelttiler. Orhan Kemal ve onun gibi değerler hiç değilse doğum ya 
			da ölüm yıldönümlerinde anılmalı ki, onların değerlerine değer 
			katılsın. 
			 
			O, yoksul olmasına karşın, duyarlı bir yurttaş olarak topluma hep 
			insancıl yaklaşmıştır. Belki bu nedenle onun öykü ve romanları 
			genelde ekmek ve cinsiyet üzerine kurgulanmıştır. Toprak ağalığına 
			karşı hem yazılı hem sözlü bir savaş vermiştir. Gerçek şu ki, eğer 
			bu toprak ağalığı olmasaydı ya da toprak reformu yapılabilmiş 
			olsaydı, Türkiye’de ne Köy Enstitüleri kapatılabilirdi ne de 
			bugünlerin ana konusu, sözde ‘Kürt Açılımı’ ya da ‘Demokrasi 
			Açılımı’ diye bir geyik muhabbeti insanlarımızı sersem ederdi. Biraz 
			da konuşmacılara kulak verelim: 
			 
			“Devlet Kuşu ve Gurbet Kuşları romanlarına ‘sanayileşme süreci’ 
			yansımış. Acaba bu süreç mi neden oldu köyden (ve kasabadan) kente 
			göçü?. (Memleketin efendisi) Köylüleri işçi olmaya mı zorladı acaba? 
			Çehov, Gogol, Istrati gibi yazarlardan etkilenmiş gibi ki 
			ürünlerinde onların kokusu hissedilir. Romanlarında bir dağınıklık, 
			bir fazlalık görülse de öyküleri sıkı dokuludur. Şiirle başladı, 
			öyküleriyle ünlendi. Fransızca öğrendi. Ustası Nazım’ın önerisiyle 
			öğretmenlik de yaptı. İnsanlara doğruları ve hakları, bilgiçlik 
			taslamadan, ‘edebiyat’ yapmadan anlatmıştır.” 
			 
			‘Bekçi (Murtaza), Kaçak, 72. Koğuş, Üç Tekerlekli Bisiklet,Bu Şehrin 
			Belalısı, Avare Mustafa, Meyhanecinin Kızı, Tersine Dünya, …’ sinema 
			ve sahneye de taşınmış ünlü romanlarındandır. Bereketli Topraklar 
			Üzerinde, Kanlı Topraklar, Hanımın Çiftliği, Vukuat Var gibi 
			romanları öteki dillere aktarılıp dünya okurlarına da sunulmalıdır, 
			eğer yapılmadıysa. Çünkü o, hemen bütün roman ve öykülerinde kadını 
			ve hele çocukları öne çıkarmaktadır. 
			 
			Türkiye’yi ve onun yakın tarihini bir edebiyatçı gözüyle 
			değerlendirdiği için belki Orhan Kemal çok önemli bir Cumhuriyet 
			dönemi yazarıdır. Ülkemizde son yıllarda özlemini duyduğumuz 
			‘birlik’, ‘dirlik’, ‘düzenlik’ içinde olmamızı vurgular hep, 
			“kimlikleri, bir ayrışma yerine birleşme unsuru olarak görmüş ve 
			yapıtlarına da yaşamına da yansıtmıştır.” Çukurova’nın etnik 
			(insanlık) yapısına, bu kimliklerin dil ve kültür özelliklerine 
			yapıtlarında yer vermiştir. 
			 
			Ölümünden sonra, iyi ki ailesi onun adına bir ‘Roman Armağanı’ 
			yarışması geleneği oluşturmuş. Yalınlığı, içtenliği, insanın gönlüne 
			dokunabilme yetisi onu ölümsüz yapmıştır. Yoksul gelmiş, yoksul 
			yaşamış ve yoksul gitmiş Orhan Kemal’i gönül zenginliğiyle anarken, 
			onu ve ürünlerini sevenleri, Seyranî’nin bir sözüyle selamlayalım: 
			 
			“Kimi helâl rızkı yiyip içmiyor.” 
			 
			 
			 
 
  |