| 
			   
			
			“Her gün boğuşmak gerekir ekmekle”  
			Orhan Kemal  |  
        
          | 
            
			 |  
        
           |  
        
          
			
				
					
					 
					Orhan Kemal Devrimci, komünist yazarlarımızdan Mehmet Raşit 
					Öğütçü’nün yani Orhan Kemal’in yaşamı geçim derdiyle ve bu 
					derde neden olanlara karşı mücadele etmekle geçmiş. 
					  
					15 Eylül 1914’te Adana-Ceyhan’da doğdu. 1931’de babasının 
					siyasi nedenlerden dolayı Suriye’ye kaçmasıyla orta 
					öğrenimini yarıda bırakıp, Suriye’ye gitti. Orada 
					bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Bir yıl sonra yurda 
					dönüp, Adana’nın çırçır fabrikalarında işçi olarak çalıştı. 
					Bir süre katiplik de yaptı. 1937’de de bir çırçır 
					fabrikasında işçi olan Nuriye ile evlendi. Dört çocuğu 
					vardır. İkincisinin adını Nazım koymuştur. 
					 
					Hapis yılları 
					1938’de Niğde’de askerliğini yaparken, “Maksim Gorki ve 
					Nazım Hikmet kitapları okumak”, “yabancı rejimler lehinde 
					propaganda ve isyana muharrik” suçundan 5 yıl hapis cezasına 
					mahkum edildi. 1940’ta, Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmetle 
					tanıştı. Nazımla tanışmak onu toplumcu görüşlerle, şiir 
					yerine öykü ve roman yazan Orhan Kemal yaptı. 1943’te 
					serbest bırakıldı. 
					 
					Adana’ya dönüp hamallık ve amelelik yaptı. 1950’den itibaren 
					geçimini kitap ve makale yazarak sağladı. 1966’da da bir 
					ihbar üzerine “hücre çalışması, komünizm propagandası” 
					yaptıkları gerekçesi ile iki arkadaşıyla tekrar tutuklandı. 
					Bir ay sonra serbest bırakıldı. Orhan Kemal’in dediği gibi, 
					“Her gün çalışmak, her gün yazmak, her gün boğuşmak gerekir 
					ekmekle. Bu ara halktan yana olduğum için de çok güç bir 
					fatura ödetirler.” 
					 
					Önce Ekmek 
					Kitaplarında İşçi, yoksul, sen, ben, biz, kendi, ekmek ve 
					hak savaşı veren herkes, hepimiz vardık. Kitapları da yaşamı 
					gibi Orhan Kemal’in.  
					 
					Kitaplarından:  
					“Grev’deki Sarı Mehmet” 
					“Sen, bana ekmek veriyorsun ha! Sen kimsin de bana ekmek 
					vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum 
					onu. Bana ekmek veriyormuş!.. Ben çalışmayayım da sen bana 
					ekmek ver… Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz 
					bedavadan!” 
					 
					“Dert Dinleme Günü” 
					Dokumacı Kemal Dokuzcanlı, dayanamadı: 
					“ ‘Büyük tüccar, büyük çiftçi, büyük fabrikatör benim küçük 
					derdimi ne bilecek? Onlar kendi dalgalarında, ben kendi 
					dalgamdayım.’ dedi.”  
					 
					Ve “Önce Ekmek” dedi Orhan Kemal. Sanatının amacını da 
					“İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme 
					çabası adına sanat.” şeklinde tarif etti. 
					 
					Haziran 1970 
					Veda ederken de “…eşe dosta selam. İnandığım doğruların 
					adamı oldum, böyle yaşadım karınca kararınca. Bu doğruların 
					savaşını daha çok sanatımda yapmağa çalıştım. Kursağıma 
					hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” der. (1 
					haziran 1970 Sofya Devlet Hastanesi) Bulgaristan Yazarlar 
					Birliği'nin çağrısıyla gittiği Sofya'da 2 Haziran 1970’te 
					yaşamını yitirir. 
					 
					Evet Orhan Kemal, kursağımıza, hakkımız olmayan bir tek 
					kuruş dahi girmemiştir; ancak hakkımız olan da girmiyor. 
					Grevler devam ediyor ve hala önce ekmek diyerek bıraktığınız 
					yerden “hakkımız için” mücadeleye devam ediyoruz. | 
				 
			 
			 |    |