| 
               
			
			
			Değeri bilinmeyen yazar Orhan Kemal anıldı 
			   |  
        
          | 
            
			 |  
        
           |  
        
          
			
				
					
					
					
						
							| 
							
							
							
							
							  
							Orhan Kemal, ölümünün 39. yılında Orhan Kemal Kültür 
							Merkezi tarafından, Beyazıt Orhan Kemal Halk 
							Kütüphanesi’nde düzenlenen bir etkinlikle anıldı.
							 
							Orhan Kemal, ölümünün 39. yılında Orhan Kemal Kültür 
							Merkezi tarafından, Beyazıt Orhan Kemal Halk 
							Kütüphanesi’nde düzenlenen bir etkinlikle anıldı. 
							Orhan Kemal roman ödülü’nün Zülfü Livaneli’ye 
							verildiği törende, Yaşar Kemal’den Müjdat Gezen’e, 
							Salih Kalyon’dan Tahsin Yücel’e birçok kişi Orhan 
							Kemal’i konuşmalarında anlattı. 
							Tahsin Yücel, Osman Şahin, İnci Aral, Semih Gümüş, 
							Refik Durbaş, Özdemir İnce ve A.Kemali Öğütçü’den 
							oluşan Seçiciler Kurulu tarafından “toplumsal 
							sorunlara gerçekçi yaklaşımını fantastik bir 
							anlatımla yansıtmadaki başarısı nedeniyle” bu yıl 
							38’incisi düzenlenen Orhan Kemal Roman Armağanı’na 
							“Son Ada” adlı kitabıyla değer görülen Zülfü 
							Livaneli’ye de ödülü verildi… 
							İlk olarak Orhan Kemal Halk Kütüphanesi müdürü Ayten 
							Şan söz aldı. Şan, gerek Orhan Kemal’in gerekse 
							Zülfü Livaneli’nin aydın olmanın bedelini fazlasıyla 
							ödeyen, çilesini çeken ve emekleriyle kazanan iki 
							büyük sanatçı olduğunu belirtti. 
							Orhan Kemal Kültür Merkezi adına konuşan Işık Öğütçü 
							ise duyarlı her sanatçının yaşadığı zor koşullardan 
							söz ederek “Zülfü Livaneli’ye Orhan Kemal Armağanı 
							vererek sıkıntılarını bir nebze unutturduğumuzu 
							temenni ediyorum. Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz 
							‘Orhan Kemal törenlerinin kadrolu konuşmacısı’ 
							Türkel Minibaş’ı da saygıyla anıyorum” dedi. 
							DOLUDİZGİN YAZDI 
							Nebil Özgentürk de “Sanatçısına, bestecisine, 
							yazarına yazarken-düşünürken acı çektiren ülkenin 
							insanlarına merhaba!” diyerek başladı sözlerine ve 
							şöyle devam etti: “Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’in 
							kitaplarıyla büyüdüm. Bir süre sonra da Zülfü 
							Livaneli’nin kitaplarıyla tanıştım. Bugün çok 
							sevdiğim bu insanlarla bir arada olduğum için de 
							mutluyum.” 
							Seçici kurul adına konuşan Tahsin Yücel de Orhan 
							Kemal’in hep “doludizgin” yazdığını belirtti. 
							Orhan Kemal ile 1961’de tanıştığını, aralarında 
							ağabey-kardeş ilişkisi olduğunu belirten Müjdat 
							Gezen ise Orhan Kemal’den dinlediği bir anıyı 
							paylaştı: “Orhan Kemal ve Nâzım’ın aynı hapishanede 
							yattığı günler. Günlerini futbol oynayarak da 
							değerlendiriyorlar. Orhan Kemal, Nâzım’dan daha iyi 
							futbol oynuyor tabii. Top da sık sık hapishane 
							dışına kaçıyor. Dışarıdaki nöbetçiye bir paket 
							sigara atıyorlar, karşılığında da top geliyor. O 
							zamanın topları bugünkü gibi değil. Sırım dediğimiz 
							bir iple dikiliyor. Şişirilen kısımda da meme diye 
							tabir edilen bir bölüm oluyor. Orası da tam 
							kapanmıyor. Bir gün cezaevi müdürü top oynamayı 
							yasaklıyor. Çünkü ‘Nâzım bir mesaj yazarak topun tam 
							kapanmayan yerine koyuyor, top dışarı kaçtığında 
							dışarıdaki mesajı alıyor, yerine kendi mesajını 
							koyuyor’ diye düşünüyor.”  
							Tiyatro sanatçısı Salih Kalyon da Orhan Kemal’in 
							cenazesi sırasında yaşadığı bir olayı anlattı: 
							“Orhan Kemal’in cenazesinde inşaat işçileri de 
							vardı. Bir inşaatın yanından geçiyorduk. İnşaatta 
							çalışan işçiler tabutun yanındaki arkadaşlarına 
							işaretlerle ‘kimin cenazesi’ diye sordular. Bir 
							arkadaşları ‘Hani hep kahveye gelir, bizimle uzun 
							uzun konuşurdu ya Orhan ağabey, Orhan ağabey…’ 
							deyince bütün işçiler ellerinde ne varsa bırakıp, 
							gelip tabuta omuz verdiler.” 
							BABA DOSTU YAŞAR KEMAL 
							Özyeğin Üniversitesi öğretim görevlisi Çimen Erkol 
							ise Orhan Kemal’in yapıtlarının hem yerel hem de 
							evrensel özellikler taşıdığını belirtti. 
							Orhan Kemal’in cezaevi arkadaşı Nâzım Hikmet’in 
							adını verdiği oğlu Nâzım Öğütçü de ‘baba dostu’ndan 
							söz etti: “2006’da annem Nuriye Öğütçü’yü yani 
							Cemile’yi kaybettik. 1970’te babamı… Biraz daha 
							geriye gidelim. Unkapanı’ndayız. Radyo ‘Nâzım 
							Hikmet’i kaybettik’ dediğinde babam hıçkıra hıçkıra 
							ağlıyordu. 1951’de Nâzım’ın Kadıköy’deki evindeydik. 
							Yoğurtçu Parkı’na gitmiştik birlikte. Münevver Hanım 
							ve arabasında Memet de vardı. 1948’de Adana’daki 
							evimizdeyiz. ‘Baba dostu’, babamla saatlerce 
							konuşmuş, okuyup söyleşmişlerdi. O ‘baba dostu’ 
							Yaşar Kemal’di… Onunla aynı çatı altında olmaktan 
							gurur duyuyorum.” 
							Nâzım Öğütçü’den sonra ‘baba dostu’ Yaşar Kemal söz 
							aldı. Orhan Kemal için konuşmanın zor olduğunu, 
							çünkü eleştirmen olmadığını belirten Yaşar Kemal, 
							“Orhan Kemal sadece ülkemizin değil, dünyanın sayılı 
							yazarlarından birisi. Bizden başka bunu herkes 
							biliyor. Niçin bu kadar düşünce fakiriyiz? Murtaza 
							bir Rus, Fransız, İspanyol yazarın yapıtı olsaydı en 
							az Don Kişot kadar önemli bir kitap olurdu. Orhan 
							Kemal’in değeri anlaşılmadı. Şikayetçiyim. Çocukları 
							olmasaydı Orhan Kemal’i kim bilirdi? Orhan Kemal 
							anlaşıldığı zaman Türkiye, Türkiye olur” dedi. 
							Son olarak bu yılki ödüle değer görülen Zülfü 
							Livaneli söz aldı. Livaneli, yazarlığın bir 
							usta-çırak ilişkisi olduğunu belirterek şunları 
							söyledi: “Biz şanslı kuşaktık. Orhan Kemal, Sait 
							Faik, Yaşar Kemal gibi ustalarımız vardı. 
							Kitaplarımın halk katında ilgi görmesi, yabancı 
							dillere çevrilmesi tabii ki gurur verici... Edebiyat 
							uzmanlarınca ödüle değer görülmesi de onur verici…” 
							Tören, Yaşar Kemal’in Zülfü Livaneli’ye ödülünü 
							vermesiyle son buldu.
  | 
						 
					 
					 | 
				 
			 
			   |    |