Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Ardıç Kuşu Sanat Edebiyat Dergisi - Haziran 2002

Muzaffer Uyguner

 

ORHAN KEMAL ÖYKÜCÜLÜĞÜNE KISA BİR YAKLAŞIM

Türk öykücülüğünde Orhan Kemal'in önemli bir yeri vardır. Varsıl ailenin çocuğu olarak 1914 yılında doğan ve 1970 yılında ölen Orhan Kemal, siyasal nedenlerle sürgüne giden babasının bu durumu yüzünden yoksulluğa dönüşen bir ortam içinde büyümüş; birçok zaman çalışarak geçim kaynaklarının ve olanaklarının artırılması uğrunda çaba harcamıştır. Beyrut'taki geçim savaşından, ekmek kavgasından sonra Adana'ya dönmüş ve orada da fabrikalarda çalışmış; bütün ömrü boyunca didişmiş; ömrünün uzun bölümünü de kalem emekçisi olarak geçirmiş, geçimini bu yolla sağlamıştır. Bu nedenle, emekçiler yanında yer almıştır öykülerinde. Emekçiler sınıfının alınyazısı ve geleceği ile ilgilenmiş ve bunlara yararlı olabilmek için çalışmıştır. Öykülerinde işçilerin, esnafın, küçük memurların oturduğu yörelerde yaşayan insanların yaşam savaşımını öyküleştirmiştir. Toplum içinde çocukların, genç kızların durumunu, kötülüğe itilişini gözlemlerine dayanarak öykülerine katmıştır.
Orhan Kemal, yazın dünyamızda öyküleri ve romanları ile tanınmıştır. Ama, yazın yaşamına ilkin şiirle girmiştir. Daha sonraları oyunlar ve senaryolar da yazmıştır. Yayınlanan ilk öyküsü "Balık" adını taşır ve 1940 yılında Yeni Edebiyat dergisinde çıkmıştır ortaya.

Öykülerinde, ekmek ardında koşan insanın yaşamını ortaya koymuştur. Öykü kitaplarından Ekmek Kavgası'nda yer alan ve aynı adı taşıyan öyküsünü ilk örneklerden biri olarak anmayalım. Bu gibi konuları işlemiş birçok öyküsü vardır. Orhan Kemal'in öykülerinde, çalışan insanlar önemli bir yer tutar. Romanlarında aynı koşutluğu buluruz. Fabrikalarda güç koşullarda çalışan işçiler, işçi kadınlar geniş yer tutar öykülerinde. Bu öyküleri bircik bircik sayma gereği yok elbette. "Bir Ölüye Dair" öyküsü, çalışmak zorunda kalan bir kadının ne zorluklar içinde yaşam savaşı verdiğini gösteren bir öykü olarak anılabilir. Orhan Kemal, sinemalarda çalışan bazı artistlerin nasıl tuzağa düşürüldüklerini de ele almıştır;"yavru" adlı öyküyü bu arada anabilirim. Bu öyküde Yeşilçam Sokağı'ndaki olumsuzlukları gösterir bize. Onun öykülerinde küçük memurların çeşitli durumdaki yaşantıları da karşımıza çıkar.

Ezilip horlanan ve zamanı gelince horoz-lanan küçük memurların, işçilerin, ırgatların karşısında ise ezenler, horlayanlar yer alır. Öykülerinde çocuklar da büyük yer tutar. Çocukların çoğu çalışan, üretim yapan ve ailelerine ekmek taşıyan kişilerdir. Bunlar arasında ırzına geçilenler, çeşitli suçlara itilenler, yoksul ana babaların yaşamını paylaşanlar ve az ceza yiyeceği için yalanla suçu üzerine alanlar çoktur. Sözgelimi, bir orman yangınını üstlenen bir çocuğun öyküsünü buluruz "Çocuk Ali" adlı öyküde. Tutuklarevi ve içkievleri ile ilgili birçok öyküsü vardır Orhan Kemal'in. İçinde yaşadığı bu yerlerin izdüşümü tam olarak yansır bu öykülerinde. Sayrılarevi üzerine bir iki öyküsünün bulunduğunu da belirtmek isterim.

Orhan Kemal'in öykülerinde konuşmaların büyük yeri vardır. Konuşmalar, onun vermek istediği zıtlıkları, ikiliği ortaya koyan; kişilerin iç dünyasını, ruhsal yaşamını açıklayan, kişilerin iç dünyasını bir burgu gibi derinlerine girerek ortaya çıkaran bölümlerdir. Orhan Kemal, özellikle, yan tutmadığı bu konuşmalarda kişinin kimliğini, içsel yaşamını ortaya koymaktadır. Öykülerinde yabancı sözcükler, hele Batı kökenliler pek azdır. Onun öykülerinde yerel sözcüklere çok rastlarız. Fakir Baykurt'un bir yazısında belirttiği gibi, "yazma ve anlatımda geçerli ilkeleri hiç hafife almadan, dili iyice inceltmek ve arıtmak, batan yazarlık yaşamı boyunca Orhan Kemal'in başlıca çalışmalarından biri olmuştur."

Öykülerindeki giriş, düğümleme ve sonuç bölümlemesi vardır. Bu uygulamasını özellikle Ömer Seyfettin öykücülüğüne bağlayabiliriz. Öyküleri, çoğunlukla, öykünün oluşacağı çevre ve ortamın birkaç kalın ve kısa çizgiyle belirtilmesi ya da öykü kişisinin kısaca betimlemesi ile başlar. Öykülerin sonuç bölümü, giriş bölümünden daha kısadır.

Önceleri, özyaşamına dayanan öykülerinin ekseni, sonraları gene kendisi olmuştur, denilebilir. Ancak, sonraki öykülerinde onun kendi özyaşamı eritilmiştir. Mustafa Baydar ile yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti:"Hayatımın eserlerime tesir ettiğine şüphe yok. Zaman zaman düşünürüm; on altı yaşımdan itibaren ekmeğimi kazanmak zorunda kalmasaydım ne olurdu? Belki de herhangi bir memur olur, dümdüz bir hayat sürerdim"(Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar, s.114), O zaman, zengin bir gözlemlemeden yoksun kalır, yapıtları ya değişik durumları yansıtır ya da yapıt bile veremezdi.

Orhan Kemal'in öyküleri; değişik kurgulamaları ve toplumumuzun belirli kişilerini ortaya koymaları bakımından, dilinin yalınlığı yönünden öykücülüğümüzde önemli yeri olan öykülerdir.


info@orhankemal.org