ORHAN KEMAL'DE 
            BEREKETLİLİK ÇAĞRIŞIMLARI
            
            
            Yoğunluk 6. 
            Sayı--2007
             
            Bu iki şairimiz yanında 
            “bereketli”liğiyle öne çıkarabileceğimiz romancımız, 1914'te doğan 
            ve Orhan Raşit imzasıyla şiir yazarak edebiyat dünyasına giren Orhan 
            Kemal, Bursa Cezaevi’nde tanıştığı Nâzım Hikmet’le romana yöneldiği 
            için de bu iki şairimizle bir “bütünlük” oluşturmaktadır. Bilindiği 
            üzere ilk Meclis’te milletvekilliği ve Adalet Bakanlığı da yapmış 
            olan Abdülkadir Kemali’nin oğlu olarak, babasının Ahali Partisi’ni 
            kurduğu ve sol bir çizgi izlediği yıllarda Adana’da çıkardığı Toksöz 
            gazetesindeki yönetimi eleştiren yazısı nedeniyle Beyrut’a kaçması 
            üzerine Adana’da zor günler geçiren Orhan Kemal’in çizgisi de 
            halktan yana biçimlenmeye başlar.
            Eleştirmen Fahir Onger, 
            onunla ilgili bir incelemesinde Orhan Kemal’i çok güzel 
            değerlendirir : “Kişiliğini pekiştiren ve onu edebiyata iten 
            etmenler, çok yanlı ve çok çeşitlidir. Babası avukat, gazeteci, 
            birinci dönem Kastamonu mebusu, Ahali Fırkası Lideri Abdülkadir 
            Kemali Bey, annesi öğretmen… Ünlü ve aydın bir ailenin çocuğudur 
            Orhan Kemal. Çocukluğundan ilk gençlik yıllarına aile çevresinden 
            aldıklarıyla erişir. Kişiliğini etkileyen çizgilerden birisi budur, 
            ikincisi, bunun tam karşıtı bir yaşamın sert koşullarıyla savaşmak 
            zorunluluğu. Üçüncüsü sanat ve yazı yazmak eğilimi. Dördüncüsü 
            sevmek heyecanı, beşincisi bütün bu birikimin anlatıma dönüşmesini 
            sağlayan rastlantı… Bursa Cezaevi’nde Nâzım Hikmet’le tanıştıktan 
            sonra serbest nazımla yazılan şiirlerden öykü ve romana 
            geçiş…”(3)
            Güzelduyu, romanın 
            içerik ve kurgusu kadar dili ve anlatım biçimlerinde de üst düzeyde 
            olmalı. Bu bakımdan yoksullukla mücadele etmiş, özellikle 
            İstanbul’da bulunduğu 1950'li yıllarda Cumhuriyet’te tefrika edilmek 
            üzere yazdığı romanlarda dili çok özenli olmayan Orhan Kemal’in 
            “bereketli”liğine dair, Amik Kültür Sanat Dergisi Yazı işleri Müdürü 
            Duran Yaşar’ın anlattığı bir notu aktarmak istiyoruz. Şair ve 
            araştırmacı-yazar Nurer Uğurlu’dan okuduğunu vurgulayarak, Orhan 
            Kemal’e ilişkin şöyle diyor: “Bir gün Malatya’da bir fabrikada 
            çalışmak amacıyla evini oraya göçürmüş. Yerleştikleri ev soğuk ve 
            kendileri çok yorgun olduğu halde, yorgana sarınarak romanını 
            yazmaya devam etmiş. Biz olsaydık, o yorgunlukla hemen uykuya 
            geçerdik. Orhan Kemal öyle yaptığı için, bugün edebiyatımızın 
            ustalarından biridir, bizim yerimiz ise 
            geridedir.”
            Orhan Kemal, zor 
            günlerin insanıdır ve Fikret Otyam’a yazdığı bir mektupta “Bayram 
            seyran gelince çocuklara, torunlara maskara olmak da var galiba. Ben 
            harçlık bulamıyorum ki başkalarına hayrım dokunsun!” diyecek kadar 
            zorluklara göğüs germiştir.