| 
									   
									
									Hayatı 
									boyunca yazmayı kendine iş edinen ve  42 
									esere imza atan Orhan Kemal büyük sıkıntılar 
									çeken yazarlarımızdan biri. Yazdığı her şeyi 
									yaşayan ve sonra kendi birikimleri ve hayal 
									gücüyle tekrar yoğuran Orhan Kemal özellikle 
									köyünden kopup gelmiş işçilerin romanlarıyla 
									ve muhteşem üslubuyla tanınır. Murtaza ve 
									72. Koğuş en bilinen eserlerindendir. O 
									yazdığı her romanına kendinden bir şeyler 
									katmayı asla ihmal etmez. Topluma ayna 
									tutmayı en iyi başaran yazarımız yaşadığı 
									dönemde yeterince anlaşılamamış ve ekonomik 
									zorluklar içinde yazmak zorunda kalmış. 
									
									Orhan 
									Kemal’in ölüm yıldönümü olan 2 Haziran’da 
									onu bir nebze olsa da hatırlamak için 
									Cihangir’deki Orhan Kemal Müzesi’nde oğlu 
									Işık Öğütçü’den dinledik babasını. Kendisi 
									bir hayli dertliydi. Müzeye olan 
									ilgisizlikten yakınan Işık Öğütçü kendi 
									imkanlarıyla babasına nasıl sahip çıktığını 
									anlattı. Yurtdışında Orhan Kemal’e olan 
									ilgiden, babasına ait kitapları ve notları 
									nasıl derlediğinden, Orhan Kemal’in nasıl 
									bir baba olduğuna kadar her şeyi konuştuk.  
									
									Sizce Orhan 
									Kemal nasıl bir babaydı? 
									
									Biz hep 
									ekonomik sıkıntılar içinde büyüdük.Ben de 
									bir  baba olduğum için onu şimdi daha iyi 
									anlıyorum. Parasız bir babanın 
									psikolojisini, sevdiklerinin ihtiyaçlarını 
									karşılayamamanın verdiği sıkıntıyı hayatı 
									boyunca çekti. Ben  hep babamdan bisiklet 
									istiyordum. Oysa istediğim bisikleti bana 
									ancak 3 yıl sonra alabildi. Şimdi kendimle 
									kıyasladığımda çocuğumun isteklerini 
									imkanlarım dahilinde kısa sürede 
									gerçekleştiriyorum.  
									
									
									İsteklerinizin gerçekleşmesi için çok uzun 
									zaman beklemek sizi üzüyor muydu? 
									
									Aile olarak 
									babama  karşı  çok anlayışlı davrandık. Bize 
									bir çikolata alması bile dünyalara bedeldi. 
									Bize olan sevgisini fazlasıyla  gösteren 
									biriydi. Hatta annemi hep kızdırırdım .”Sen 
									beni dövüyorsun ama babam hiç dövmüyor” 
									diye. O da böyle konuştuğum için bana 
									kızardı tabii. Her zaman babam sevgi 
									doluydu. Bu sadece bize karşı değil herkese 
									karşı böyleydi. İnsanları çok severdi. Böyle 
									bir düşünce yapısına sahip olan bir insanın 
									nasıl bir baba olduğunu siz düşünün artık… 
									
									Müzenin 
									açılışı için neden 2000 yılına kadar 
									beklediniz? 
									
									Ekonomik bir 
									takım nedenlerden dolayı denebilir.Babam 
									öldükten sonra dostlar arasında  konuşulan 
									hep bu müze fikriydi. Oturduğumuz evlerden 
									hiçbiri müze olmaya uygun değildi. 1997’de 
									bu binaya geçtiğimizde ilk aklıma gelen 
									burayı müze yapma fikri oldu.   
									
									Eylül 2000’de 
									 müzeyi açtık. Tüm telif haklarını, Orhan 
									Kemal Roman Armağanını müzenin çatısı altına 
									aldık. Böylelikle bütün çalışmalarımızı 
									 Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde yürütüyoruz.
									 
									
									Babanızın 
									izinde yürümeyi hiç düşünmediniz mi? 
									
									Aileye bir 
									kahraman yeter. O kuşağın bütün yazarları, 
									çok sıkıntı çektiler. Hem siyasi hem de 
									ekonomik anlamda. Yazar bir babanın oğlu 
									olarak hangi koşullarda yaşadıklarına tanık 
									oldum. Yazarlığın para getirmediğini  
									istisnalar dışında bilinen bir şey. O 
									nedenle mühendis olarak hayata atılıp aile 
									düzenimi oturtmaya çalıştım. Para kazanmayı 
									tercih ettim. Tabi para kazandıktan sonra 
									 nasıl kullandığınızda çok önemli. Bizi 
									belli bir yaşımıza kadar türlü sıkıntılarla 
									büyüten, adam eden anne ve babamı yaşatmak 
									benim boynumun borcu.  
									
									
									 Orhan 
									Kemal’in geçim sıkıntısı nedeniyle çok fazla 
									yazdığı ve kendini tekrarladığını söyleyen 
									eleştirmenlerin babanızı ne kadar 
									anladığını  düşünüyorsunuz? 
									
									“Önemli Not” 
									kitabı onlara güzel bir cevap aslında. Babam 
									bu kitapta  bu eleştirilere cevap veriyor. 
									 “Ben bu kadar yazıyorum ama neden bu kadar 
									yazıyorum diye kimse merak etmiyor.”diyor. 
									
									Anlayamazlar 
									çünkü eleştirenlerin ekonomik sıkıntısı yok 
									herhalde. Babamın ise hiçbir zaman düzenli 
									maaşı ve ay sonunu getirecek bir geliri 
									olmadı. Senaryolarını çok düşük rakamlara 
									yazardı. Çünkü tencerenin bir şekilde 
									kaynaması lazımdı evimizde. Babamın 
									kitaplarının editörlüğünü yapıyorum, o 
									nedenle yapılan eleştirilerin haksız 
									olduğunu kendim görüyorum. Her kitabını en 
									az 15 kere okudum. Şu an da 42 ayrı kitap 
									var ve biribirine benzer hiçbir kitabını 
									göremezsiniz.  
									
									O dönemin 
									yazarları cümleler ve kelime sihirbazları. 
									Kıskanıyorum onları. Babamda asla konu 
									sıkıntısı çekmezdi. Herhangi bir izlenimini 
									hemencecik yazardı. Roman tekniğini bilerek, 
									her şeyden önemlisi de roman yazma işini 
									severek ve inançla yapıyordu. Yoksa bu kadar 
									ekonomik sıkıntının olduğu bir edebiyat 
									dünyasında niye yazsın ki…  
									
									Babanızın 
									 Bursa Cezaevinde Nazım Hikmetle geçirdiği 
									dönemde Nazım Hikmet ona şiir değil roman 
									yazmasını tavsiye etmiş. Orhan Kemal bunun 
									üzerine  roman, senaryo, piyes, öykü gibi 
									birçok alanda yazılar yazmış. Sizce babanız 
									hangi alanda daha başarılı… 
									
									Babam “Ben 
									bir şairin şiirini okur, üslubunu kapar 
									aynısını yazardım” diyor. Nazım Hikmet’in 
									şiirlerini okuduktan sonra da aynısını 
									yapıyor. Nazım Hikmet de kızıyor tabi. Ama 
									yine de Nazım Hikmet babamın yazdığı bazı 
									şiirleri de  beğenmiş ve “ bunları sakla, 
									birgün yayınlarsın” demiş. Hatta “Yazmak 
									Doludizgin”de bütün o şiirler var. 
									Şiirleriyle ilgili bir anımı anlatayim.1951’de 
									ailece İstanbul’a gelmeden önce kendi 
									kitaplarını bir arkadaşına  saklaması için 
									vermiş. Muhakkak  gelip alacağını söylemiş. 
									Yıllar sonra o kitapları bana getirdiler. 
									İçinde kendi el yazması  notları ve şiirleri 
									vardı. Bunları okuduk. Derleme yaparken 
									ablama yazdığı bir şiiri buldum. Haberimiz 
									bile yoktu böyle bir şiirin varlığından…  
									Babamın yazdığı daha birçok şey bir takım 
									yerlerde duruyor. Bunları araştırmak, 
									derlemek benim çok hoşuma gidiyor. Bunlar  
									gelecekte araştırmacılar için iyi bir kaynak 
									oluşturacaktır. Babamın 93 tane şiirini 
									derledim. Böylelikle Nazım Hikmet’in 
									 tavsiyesini yerine getirdim. Tabi ki bana 
									sorarsanız babamı roman ve hikayeciliğe 
									yerleştiririm. 
									
									“Önemli Not” 
									kitabında yarım kalmış eserlerini yayınlamak 
									nereden aklınıza geldi? 
									
									“Murtaza ve 
									93 Harbi” babamın yarım kalmış eserleriydi. 
									Özellikle 93 Harbi’ni  tamamlamayı çok 
									istiyordu. Elinde çok fazla doküman vardı. 
									Dedemden de kalan birçok bilginin ışığında 
									yazacaktı Türkiye’nin panoramasını…Birinci 
									Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı’da yaşamış, 
									Türkiye’nin geçirdiği bütün siyasi 
									çalkantılara tanıklık etmiş biri olarak… 
									
									Son dönemde 
									“Yaprak Dökümü”, “Sinekli Bakkal” gibi 
									romanlar dizilere çevrilmeye başlandı. Çok 
									da talep görüyor insanlar tarafından. Siz 
									hem babanızın daha çok tanınması hem diğer 
									kitaplarının merak edilmesi hem de Orhan 
									Kemal’in hatırlanması açısından herhangi bir 
									romanın dizi olmasını ister miydiniz? 
									
									Onun bütün 
									romanları  film ve dizidir. Zaten çok fazla 
									teklif geliyor. Önümüzdeki sezon “Gurbet 
									Kuşları”nı ekranlarda göreceğiz. Bunun gibi  
									birkaç proje daha var. Ben bu duruma  çok 
									sıcak bakıyorum. Çünkü görsel olarak sinema 
									ve TV dizileri Orhan Kemal’in sıcaklığını 
									tekrar hissettirip,r  okumasına vesile 
									olacaktır.  
									
									
									Orhan Kemal ne kadar okunursa o kadar  yaşar 
									ve gelecek kuşaklara taşınır.  Orhan Kemal  
									sadece Türkiye’nin değil dünyanın çok önemli 
									kültür  mirasıdır. 
									
									Yaşar Kemal 
									der ki; “Orhan Kemal Büyük bir romancı 
									olarak vardır. Ve bir gün biz ve dünya 
									insanları onu bütün ayrıntıları ile 
									göreceğiz” der. Ben de buna inanıyorum.  
									
									Babanızla 
									ilgili yeni projeleriniz var mı? 
									 
									
									1970 yılına 
									kadar ki sürede babam ve babamın eserleri  
									ilgili yapılan eleştirileri toplayıp bir 
									kitap haline getirmeyi düşünüyorum.  Çok 
									uzun zamandır üzerinde çalıştığım karşılıklı 
									mektupları da yayınlamak istiyorum. Bir yere 
									kadar geldim fakat hala kaçırdığım mektuplar 
									olabilir diye projeyi bekletiyorum. 
									
									100 yaşına 
									geldiğinde ona bir fotoğraf albümü yapmak 
									istiyorum, çünkü elimde çok fazla fotoğraf 
									var. Böylelikle Orhan Kemal hayranları 
									gerçek bir kaynağa sahip olacaklar. 
									
									Orhan 
									Kemal’in kitapları şu an hangi ülkelerde 
									yayımlanıyor? 
									
									Babamın 
									sağlığında kitapları eski Sovyetler Birliği 
									ülkelerinde defalarca yayınlandı. 1960’larda 
									İtalya’da, 70’lerde Fransa’da, 80’lerde 
									Almanya’da kitabı çıktı. 2000’den sonra 
									TEDA’yla yurtdışı projeleri hız kazandı. Şu 
									an Yunanistan ve İsrail’de ‘Baba Evi’ yine 
									Yunanistan’da ‘Avare Yıllar’ ve ‘Dünya Evi’ 
									kitapları çıktı. Suriye’de ‘El Kızı’ 
									yayınlandı. Mısır’da ‘Cemile’ yayınlanacak. 
									Sırada İtalya, İspanya, Makedonya var. 
									Haziran ayında İngiltere’de kitabı çıkacak. 
									Bu Türk edebiyatı için çok önemli çünkü 
									İngiliz dilindeki  okuyucu ilk kez Orhan 
									Kemal okuyacak. Bu Türk insanının tanınması 
									ve iki kültürün yakınlaşması için bir 
									fırsat. Kitapta Orhan Pamuk’un bir önsözü 
									olacak. 
									
									Orhan Kemal 
									Roman Armağanı’nın amacına ulaştığını 
									düşünüyor musunuz? 
									
									İlk başta 
									armağanı oluşturan üyeler hem Orhan Kemal’i 
									yaşatmak hem de ödülü kazanan yazarı teşvik 
									edip daha iyi eserler vermesini sağlamak 
									için bu büyük ödülü düşünmüşler. Her ölüm 
									yıl dönümünde verilen bu armağan artık 
									geleneksel hale gelmiş, 2000 yılından sonra 
									da kurumsal bir hüviyete bürünmüştür. 
									Böylece en prestijli ödüllerden biri 
									olmuştur. Hem Orhan Kemal anılmakta hem de 
									armağanı kazanan yazara ödülü verilmektedir. 
									Ödülün maddi karşılığı olmayan sadece 
									altın-gümüş plaketimiz var. Ama armağanın 
									arkasında önemli bir isim var.Her yıl ödüle 
									katılmak için onlarca yazar ve yayınevi 
									başvuruyor. Bu da armağanın çok saygın 
									olduğunun bir göstergesi. 37 yıl da buraya 
									geldiğine göre bir 37 yıl daha gider diye 
									düşünüyorum.  
									
									Orhan Kemal 
									müzesinde neler sergileniyor? 
									
									Burada 
									babamın 70 tane fotoğrafı, ilk basım 
									kitapları, kitapların içinde anneme  
									imzaladığı kitaplar var. Onun hakkında 
									yazılan kitaplar ve tezler var. İlk 
									yayımlanan kitapların bir kopyası mevcut. 
									Birebir çalışma odası var. Masası, 
									kitapları, yadigar daktilosu, battaniyesi… 
									Dedemle ilgili bir köşe de mevcut. 
									Kitapları, İstiklal madalyası… 
									
									Müzeye ilgi 
									nasıl? 
									
									Okul 
									öğrencileri ve ziyaretçilerin gezdiği, 
									kültür dağarcıklarına pek çok şey 
									ekledikleri mütevazı bir müze burası. Burada 
									tüm Türk insanının hak sahibi olduğu, bir 
									kültür adamının görkemli müzesi burası.Bir 
									gün müzenin kapısından Taksim’e kadar kuyruk 
									oluşacağını hayal ediyorum. Halkımız gerçek 
									sanatçısına mutlaka bir gün sahip 
									çıkacaktır. Buna inanıyorum. Ne zaman olur 
									bilemem. Hayallerimiz değil midir bizi 
									yaşatan...  
									
									  
									  
									
									                                                                           
									                 Zeynep GÜNAY 
									   |