Ana Sayfa

İnternette Orhan Kemal


Emek (02.06.1998)

Adnan Özyalçıner

 

ORHAN KEMAL, bir yazı emekçisiydi

Orhan Kemal, büyük bir kentin yoksul mahallelerinin insanları, fabrika işçileri, Anadolu’dan büyük kente göçmek zorunda kalan “gurbet kuşları” gecekondular, toprak adamları, ırgatları anlattığı yaşamının ardından 19 öykü, 27 roman, 2 oyun, ayrıca anı, inceleme, röportaj dallarında birer kitap olmak üzere tam 51 kitap bıraktı.

Toplumcu gerçekçi öykücülüğümüzün ustalarından Orhan Kemal, 15 eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970 ‘te gezi için gittiği Bulgaristan’da hastalanarak tedavi altına alındığı Sofya’da öldü. 56 yaşında aramızdan ayrılan Orhan Kemal, verimli bir yazar olarak, ardından 19 öykü,27 roman,2 oyun,ayrıca anı,inceleme,röportaj dallarında birer kitap olmak üzere tam 51 kitap bıraktı.

Ölümünün 28. Yılında saygıyla andığımız Orhan Kemal, 30 yıllık kısa sayılabilecek yazarlık yaşamında kitaplaşmış 51 yapıtı dışında dergilerdeki eleştiri ve yazıları ile gazetelerdeki notlarıyla bir yazı işçisi, sanat emekçisidir.

Orhan Kemal hayata işçi olarak atılmış bir yazardır. Adana’dan İstanbul’a beş parasız geldiğinde, uzun yıllar yaşadığı Haliç kıyısındaki Cibali’ de ahşap bir eve yerleşmiştir. Haliç kıyıları İstanbul’ un işçi mahalleridir. Yoksul insanların yaşadığı, dar loş sokakların bulunduğu Bizans kalıntısı yerlerdir. O zamanlar tütüne giden kızlar, sabah karanlığı bu sokaklardan geçerlerdi. En büyük fabrikadan derme çatma atölyeye kadar sanayi kesiminin büyük bir bölümü bu kıyıda yaşıyordu.

Kalafat yerleri buradaydı. Odun kömür depoları kıyı boyunca sıralanırdı. Meyve ve sebze hali biraz ötede, Unkapanı’nda bulunuyordu. Keresteciler, kum, çakıl depoları sırt sırta dururdu. Fabrikalarla atölyelerin bacalarından gece gündüz tüten dumandan sürekli is içinde gibiydi daracık sokaklar.

Hızarların vızıltılı sesleri ile kalafat yerlerinden yansıyan tak-tuklar, gece gündüz bitmek tükenmek bilmezdi. Kum, kereste, odun, kömür, meyve ve sebze yüklü motorların iniltili pat patları, fabrikaların tiz düdükleri, Haliç vapurlarının boğuk sesleri birbirine karışırdı. Bu gürültülü pıtırtılı yoldan geçen hurda otobüslerin “tekmil vidaları laçkalaşmaktan” gıcırdardı.

İşte büyük kentin bu yöresinde yaşamaya başlayan Orhan Kemal, yazı emekçisi olarak işçiliğini sürdürecektir. O artık yoksulların, işsizlerin yazarıdır. Üstelik parasızlığı, yoksulluğu, işsizliği yaratanların kimler olduğunu ve onları karşısına alan bir yazardır. Kısacası Orhan Kemal, işçi sınıfının işçisi kalmayı bilmiş bir yazarımızdır.

“Aydınlık gerçekçi” bir yazar

Büyük kentin yoksul mahallelerinin insanlar, fabrika işçileri, Anadolu’dan büyük kente göçmek zorunda kalan “gurbet kuşları”, gecekondular, toprak adamları, ırgatlar Orhan Kemal’in öykü ve romanlarının baş kişileridir. Deneyini kendine geçirdiği bütün onulmaz acıların, yoksunlukların, haksızlıkların, gelip geçici sevinçlerin derin mutsuzlukların, bir anlık mutlulukların izlerine, konuların günlük olaylardan alındığı roman ve öykülerde rastlarız. Gene de en derin acı ve mutsuzlukları yaşayan bu insanlar,en horlanmışından en itilmişine kadar insanlık onurunu hiçbir şeyle değişmezler. Namuslu ve yüreklidirler. Yenilgiye düşmezler. Onların horlanmalarına, itilmelerine, işsiz, yoksul, parasız kalmalarına neden olanlarsa her türlü onursuzluğu ,küçüklüğü gözlerini kırpmadan yaparlar. Satarlar. Satılırlar. Burjuva, kapitalist, toprak ağası takımının ortak özelliğidir bu, Orhan Kemal’in “aydınlık gerçekçilik” diye nitelediği, gerçeğe bakışında umudu elden bırakmayan yöntemin ana çizgisi budur işte.

Dış gözleme önem verirdi

Orhan Kemal’in öykü ve romanlarında karşılıklı konuşmalar ağırlık kazanır. İlk bakışta kolaycı bir yöntem gibi görünen bu yazış biçimi aslında kişilerini davranışlarıyla çizmeyi yeğleyen Orhan Kemal ‘in dikkat edilmesi gereken en önemli özelliğidir. Çünkü anlattığı kişilerle, olaylarla bütünleşir bir durum. Orhan Kemal, karşılıklı konuşmalarla bir durumu, bir davranışı, bir çelişkiyi belirlemede ustaca kullanmıştır bu yöntemi.

Orhan Kemal, öykü ve romanlarında anlattığı yoksul insanlar, işçiler, ırgatlar gibi yazı emekçisi olarak durup dinlenmeden çalışmıştır. Yalnız kalemi ile geçinmeyi seçen bir yazar olduğundan öykü, roman, oyun, senaryo, gazete yazıları, notlar, eleştiri gibi hemen her türde eser vermiştir.

En büyük, en tanınmış gazete ve dergilerden en küçüklerine kadar yayın alanı bulduğu her yerde yazmıştır. Emeğinin tam karşılığını alamadığı, eksik aldığı, hiç alamadığı, aldatıldığı sömürüldüğü olmuştur. O zaman aç kalmıştır. Evine ekmek götürememiştir. Ama yazarlığından ödün vermeyi aklından geçirmemiştir. İnsanlık ve yazarlık onurunu her şeyin üstünde tutmayı bilmiştir. Onun için okurunu aldatmamıştır hiç. Sapmamış. Saptırmamıştır.

Yeniliğe açıktı

Her has işçi gibi işinin tutkunuydu Orhan Kemal de. Bir gün bile yazı yazmayı aksatmadı. Son gününe kadar yazdı. Hatta son olarak gittiği hastalanarak öldüğü Bulgaristan’a bile oradan göçenlerin romanını yazmak içi araştırma yapmaya gitmişti. Orhan Kemal bir yandan geçimini sağlamak için aralıksız yazmayı sürdürürken bir yandan da çok önem verdiği edebiyat sanatında olan bitenle, yeniliklerle, ilerlemelerle yakından ilgilenirdi. Bütün genç yazarları, yeni çıkan dergileri ilgi ile izlerdi.

Bütün bunlar, Orhan Kemal’in toplumcu gerçekçi öykü ve romancılığımız içindeki özgün yerini ve önemini açıkça belirtmektedir.


info@orhankemal.org