Ana Sayfa

Gaziantep Hakimiyet - Mustafa ASLAN - 14 Nisan 2008
 

 

KÖTÜ YOL






Orhan Kemal, Kötü Yol adlı yapıtından, dünden bugüne uzanan bir köprüde gezinti yaptığımızda nasıl bir değişim yaşadığımızı görüyoruz. Nasıl mı?

Romanın temel kahramanlarından birisi olan çamaşırcılık yapan Ayşe kadın’dır. Bir oğlu bir kızı olan kadın eşini yıllar önce yitirmiştir. Geçimini zar zor sağlamaktadır. Kadının rakibi ya da ekmeğini elinden almaya çalışan çamaşır makinesidir. Bunun altında yatan neden ise yıkayacağı çamaşırın azalması, müşteri kaybıdır. Ekmeğini kaybedeceğinden korkmaktadır. Çamaşır makinesine karşı duyduğu korkunun altında da, aç kalma korkusudur.

“… Ta kocasının zamanından beri bitmek bilmeyen, ne zaman biteceği de belli olmayan çamaşırlar! Bu çamaşırlar bitmemeliydi. Bu çamaşırlar biterse, rızkları da bitebilirdi. Son zamanlarda ortalığı sarıp duran çamaşır makinelerine bunun için kızıyor, bu “gavur icadı”ndan korkuyordu. Kirli bir yatak çarşafına sarılı kirli çamaşırların yükü altında ne zaman evinin yolunu tutsa, aklında hep bu”gavur icatları!” Memlekete ne diye sokmuşlardı sanki bunları? Eskiden ne iyiydi! Geceleri bütün pencereleri aydınlık, kocaman zengin konaklarından haber haber üstüne gelirdi de, bin ricadan sonra nazla bir “peki” çıkardı ağzından. Gidince de, kolları dirseklerine kadar altın bilezikli, güler yüzlü hanımlar ta kapıdan karşılarlardı.” (s.5)



KONAKLARDAN APARTMANLARA

Kadın konakların yerine yükselen apartmanlara çok kızmaktadır. Birer birer yıkılan konakların yerine yapılan apartmanlarda ise sıcak ilişkiler yoktur. Ataerkil aileden çekirdek aileye giden yoldur bu. Herkes evinin içinde dışarıyla ilgilenmemektedir. Bugün apartmanlarda, ölüp, kokusu çevreyi rahatsız ettikten sonra haberi olmaktadır, karşı komşusunun. Kadına göre, ne değişiklik olmuşsa bu memlekette “Alman harbi”yle (2. Paylaşım Savaşı) olmuştur.

Apartmanlar soğuk yüzlüdür, konaklar gibi sıcacık değildir. Börek tepsileri fırınlara gönderilmemektedir. Herkes evindeki fırınında pişirmektedir yiyeceğini. Tatması için, fırından dönen tepsiden fakir fukaraya verilmemektedir.

“Ne olmuşsa Alman harbinden sonra olmuştu bu memlekette! Bir zamanların bin ricadan sonra gittiği, tüm pencereleri aydınlık, zengin konakları birer ikişer uçmuş, yerlerini apartmanlar almıştı. Apartmanları sevmiyordu. Eski zengin konakları yumuşak yüzlüydü, ekmeği bol, lafı tatlı. Apartmanlarsa asık yüzlüydüler. Üstelik içlerinde kocaman “gavur icatları” taşıyor, çamaşır yıkamakla geçinmeye çalışan fakir fukaranın ekmeğini ellerinden alıyorlardı.” (s.5)



“POPSTAR”LARIN ÖNCESİ

Günümüzde televizyon kanallarının birçoğu gençleri ünlü etme vaadiyle yarışmalar düzenliyor. Bu yarışmalara büyük kentlerden katılanlar olduğu gibi, küçük yerlerdeki gençlerimizde yoğun ilgi göstermektedir. Ünlü olduklarında bol paraya kavuşacaklarını düşündükleri için çırpınıp duruyorlar. (Bu nasıl olacaksa…)

Bunun için bu tür yarışmaların ön elemeleri Anadolu’nun belli kentlerinde yapılmaktadır, önce. Kızların ya da “ünlü” olma heveslilerinin artık İstanbul’a kaçmalarına gerek kalmadı.

Orhan Kemal özellikle Kötü Yol ve Yalancı Dünya adlı yapıtlarında, Anadolu’nun küçük yerleşim birimlerinde yaşayan, aktrist olma heveslisi kızlardan söz eder.

Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanındaki Nuran küçük bir kentte yaşayan bir çamaşırcının kızıdır. Kafaya İstanbul’a gidip aktrist olmayı koymuştur. O zaman, yüzlerce televizyon kanalı bir yana televizyon yayını olmadığı için “popstar” türü yarışmalarında olması düşünülemezdi.

“Ağabeyiyle aynı şirkette çalışan Şoför Reşat bir gün, ‘Sende bu güzellik olduktan sonra film artisti bile olursun!’ demişti. Haksız mıydı? Görüyordu ağabeyinden gizli, zaman zaman kaçamak gittiği sinemalarda film artistlerini. Nereleri güzeldi sanki ondan? Hiç de bile.” (s.13)



KIZLAR, POPSTAR VE EVDEN KAÇMAK

Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanında onu aktrist yapacağını söyleyen birinin sözlerine kanarak evden kaçar Nuran.

“-…Sen film yıldızı olup binler, on binler, yüz binler kazanacaksın. Seni o mevkiye ben getireceğim. Benim İstanbul’da tanıdığım çok film şirketi var. Anladın mı Nuran? Seni ben yükselteceğim. Öyle yükselecek, öyle yükseleceksin ki başta ağabeyin, sonra annen, daha sonra arkadaşların şaşacaklar. Hele arkadaşların, hasetten kendi kendilerini yiyecekler!” (s.59)



Artık Nuranlar İstanbul’da yıldız olmak için evden kaçmıyor. Kimi ana-babalar kendi elleriyle götürüyor, “Popstar “yarışmalarına. Ama onları Orhan Kemal’in Kötü Yol’da belirttiği koşullarından daha kötü durumdalar. Neden mi? Televizyon kanalları sayesinde büyük bir sektör ortaya çıkmıştır. Yeni yüzler birkaç aylığına hatta günlüğüne parlatılıp elde edilebilecek yarar sonrasında çöpe unutulmaktadırlar. Birkaç ay sonra anımsayan kimse kalmıyor. Ya gelecekte?

Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanı hızlı aksiyonu beraberinde toplumdaki değişimleri de vermektedir. Dün-bugün arasındaki köprüyü daha rahat kurmamızı sağlayacak yapıtlardan birisidir. Hızla geçen zamanın her şeyi nasıl da değiştirdiğini çevremize bakarak görmemizi sağlayacak bir yapıt.

*Orhan Kemal, Kötü Yol, 8. Basım, Everest yayınları-İstanbul


 


info@orhankemal.org