72-kogus.jpg

       1940′lar, Türkiye’nin “Kıtlık Yılları” yaşanmakta. “İnsanların Ekmek Karneli Zor Günler” dediği dönemin içinde bir hapishane koğuşu. 72. Koğuş diye adlandırılıyor ama herkes onun gerçek adının “Adembaba Koğuşu” olduğunu biliyor. Adembaba diyorlar çünkü o koğuşta kalanların Adem Baba’dan daha fazla sahip oldukları hiçbirşey yok. Ne paraları var, ne sigaraları, ne üstünde yatacakları bir yatakları ne de bir sobası olmaan koğuşlarında kendilerini hiç olmazsa kış mevsiminin ayazından koruyacak bir pencere çerçeveleri ve camları. Onlar adı üstünde “Adembabalar”.

      Hikaye esas Adembabalrdan biri olan Ahmet Kaptan’a Rize’deki yaşlı annesinden 150 lira gelmesi ile başlar. “Gelen para kardaşlıklarda ortaktır” diyen Ahmet Kaptan ve çevresinde ondan faydalanmaya çalışan Adembabaların hikayesinde yalnızlığı, çaresizliği, parasızlığı ve çıkarcılığı gösteriyor bize Orhan Kemal. Neden gösteriyor bunları bize peki?

      “Bütün bunların hikayesini yazacaksın değil mi Orhan?”

     “Yazacağım Üstad. Herkes görecek 72. Koğuşun hikayesini”.

      İşte böyle söz veriyor Orhan Kemal “Üstad” diye hitab ettiği Nazım Hikmet’e tam da birlikte uzun zaman geçirdikleri hapishaneden Nazım Hikmet çıkmak üzereyken. Bir Adanalı olarak Orhan Kemal’i ayrıca taktir etmem de son derece doğaldır sanırım.