| 
																	
																	Semaver 
																	Kumpanya bu 
																	yıl 
																	kuruluşunun 
																	beşinci 
																	yılını 
																	kumpanyasının 
																	kendi adını 
																	taşıyan bir 
																	oyunla 
																	kutluyor. 
																	Semaverkumpanya 
																	adını 
																	taşıyan 
																	oyunun 
																	içinde yer 
																	alana 
																	Murtaza 
																	oyunundan 
																	kısa bir 
																	bölüm beni 
																	geçmişe 
																	götürdü. 
																	
																	Orhan 
																	Kemal’in 
																	Murtaza 
																	oyununun 
																	sahnelendiği 
																	döneme. 
																	Oyun, 
																	günümüz 
																	Türkiye’sinde 
																	kangrenleşmiş 
																	olan bir 
																	takım 
																	sorunların o 
																	dönemde 
																	nasıl ilk 
																	sinyallerini 
																	verdiğini, 
																	toplumdaki 
																	sınıf 
																	ayrımını, 
																	sıradan 
																	insanları 
																	umutları, 
																	çaresizlikleri, 
																	hayal 
																	kırıklıkları 
																	ve hayatları 
																	üzerinden 
																	anlatıyor. 
																	Tüm 
																	zamanların 
																	oyunlarından 
																	bir olarak 
																	kabul 
																	edilebilecek 
																	ve 
																	güncelliğini 
																	asla 
																	yitirmeyecek 
																	olan oyunu, 
																	Murtaza’yı, 
																	Orhan 
																	Kemal’i ve 
																	Murtaza’ya 
																	hayat veren 
																	Semaver 
																	Kumpanyayı 
																	bir kez daha 
																	anımsamak ve 
																	anımsatmak 
																	istedik. 
																	Çünkü 
																	Murtaza’nın 
																	kimliğinde 
																	eski ile 
																	yeni, doğru 
																	ile yanlış, 
																	geçmiş ile 
																	modern 
																	kavramları 
																	farklı 
																	açılardan 
																	bir kez daha 
																	irdeleniyor. 
																	Murtaza tam 
																	da geçiş 
																	dönemi 
																	yaşayan bir 
																	ülkenin 
																	kendini 
																	bulma 
																	macerasında, 
																	yitirdikleri 
																	ile 
																	kazanımları 
																	arasındaki 
																	savruluşların 
																	bir 
																	hikayesidir.
																	 
																	
																	
																	“Gördüm 
																	kurs, aldım 
																	sıkı terbiye 
																	amirlerimden, 
																	sen de 
																	görseydin 
																	kurs, 
																	alsaydın 
																	amirlerinden 
																	sıkı 
																	terbiye, 
																	böyle cayıl 
																	cayıl 
																	konuşmaz 
																	idin” diyor 
																	Murtaza. 
																	Yanlışlara 
																	tahammülü 
																	olmayan 
																	tavrıyla. 
																	Kafası çok 
																	mu kızdı, 
																	kendi 
																	bildiğince 
																	resti 
																	çekiyor. 
																	“Yukarda 
																	Allah, 
																	Ankara’da 
																	devlet ve 
																	hükümet, 
																	burada da 
																	ben”. Hadi 
																	bakalım, 
																	kolaysa 
																	karşı çıkın, 
																	işine 
																	tutkuyla, 
																	ölesiye 
																	bağlı olan 
																	bu adama. 
																	Orhan 
																	Kemal’in 
																	ölümsüz 
																	eseri 
																	Murtaza, 
																	Işıl 
																	Kasapoğlu’nun  
																	yönetiminde, 
																	Semaver 
																	Kumpanyası’nda 
																	harika bir 
																	müzikalle 
																	bir kez daha 
																	hayat 
																	buluyor. 
																	Günay 
																	Ertekin’in 
																	sahneye 
																	uyarladığı 
																	Murtaza’yı 
																	kendine has 
																	bir tiyatro 
																	dili ile 
																	canlandıran 
																	Tansu 
																	Biçer’le 
																	Murtaza 
																	üzerine uzun 
																	soluklu bir 
																	söyleşi 
																	yaptık. 
																	İlkin 
																	bekçilerin 
																	“kralı” 
																	Murtaza ile 
																	başladık 
																	söze, sonra 
																	Murtaza’nın 
																	hayata 
																	bakışını, 
																	dönemin 
																	siyasi 
																	yaklaşımı 
																	ile 
																	toplumdaki 
																	değişimleri 
																	konuşurken 
																	laf döndü 
																	dolaştı 
																	Bulutsuzluk 
																	Özlemi’ne 
																	Nejat 
																	Yavaşoğullarının 
																	yaptığı 
																	oyunun 
																	müziklerini 
																	geldi ve 
																	oradan da 
																	Dario Fo 
																	uyarlaması 
																	olan meşhur 
																	fabrika 
																	sahnesine. 
																	
																	
																	SDK
																	– 
																	Murtaza 
																	karakteri 
																	için neler 
																	söyleyebiliriz? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– Murtaza 
																	milli 
																	duyguları 
																	çok 
																	gelişmiş, 
																	kraldan çok 
																	kralcı, 
																	doğrucu, her 
																	zaman 
																	dürüst, yeri 
																	geldiğinde 
																	işgüzar, 
																	kendini 
																	işine körü 
																	körüne 
																	adamış olan 
																	bir 
																	karakter. 
																	Konunun 
																	başında 
																	belirttiğiniz 
																	o meşhur iki 
																	replik, 
																	Murtaza’nın 
																	kendisini 
																	nasıl 
																	tümüyle 
																	işine 
																	adadığının 
																	bir 
																	göstergesi. 
																	İşi, 
																	Murtaza’nın 
																	hayata 
																	tutunma 
																	biçimi. 
																	Ayrıca, had 
																	safhada 
																	milliyetçi 
																	bir yönü de 
																	var. Bu da, 
																	göçmen 
																	olmasından 
																	kaynaklanıyor. 
																	Yani, 
																	vatanından 
																	uzakta oluşu 
																	onu aşırı 
																	bir 
																	milliyetçi 
																	olmasına 
																	neden olmuş. 
																	Zaten, 
																	“kurtardı 
																	bizi çan 
																	seslerinden, 
																	kavuşturdu 
																	ezanı 
																	Muhammediyeye 
																	tez elden” 
																	diye bir 
																	lafı var. 
																	Sonra, 
																	savaşa 
																	katılmış ve 
																	vatan için 
																	ölmüş 
																	kahraman bir 
																	Kakavan 
																	dayısı. 
																	Dayısı ile 
																	çok 
																	övünüyor. 
																	Şöyle diyor 
																	“Bilirsin, 
																	dolaşır 
																	damarlarımda 
																	kimin kanı?” 
																	Yani bir 
																	vatan için 
																	ölmenin ne 
																	kadar önemli 
																	olduğunu 
																	biliyor ve 
																	bu da ona 
																	diğer 
																	insanlara 
																	göre bir 
																	üstünlük 
																	sağlıyor. 
																	Sonra, aşırı 
																	dürüst biri 
																	Murtaza. Ve 
																	bu yönüyle 
																	de övünüyor. 
																	Göçmen 
																	olarak 
																	kendisine 
																	orada 
																	bıraktığı 
																	mallar için 
																	soru 
																	sorulduğunda 
																	dürüst cevap 
																	veriyor. 
																	Diğer 
																	göçmenlerin 
																	yaptığı gibi 
																	yalan 
																	söyleyerek 
																	fazladan mal 
																	istemediği 
																	için de 
																	dürüstlüğü 
																	ile ön plana 
																	çıkıyor. Bu, 
																	Murtaza’nın 
																	kendini 
																	görme 
																	biçimi.
																	 
																	
																	
																	SDK 
																	– Orhan 
																	Kemal’in 
																	Murtaza’sı 
																	artık soyu 
																	tükenen çok 
																	özel bir 
																	tip. Neden 
																	bu kadar 
																	“titizleniyor”? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	- Aslında, 
																	Murtaza da 
																	daha iyi bir 
																	hayat 
																	istiyor. 
																	Fakat, bu 
																	hayatı 
																	sağlayacak 
																	ne maddi 
																	olanağı var 
																	ne de 
																	yeterli bir 
																	donanımı. O 
																	da çıkış 
																	noktası 
																	olarak 
																	kendini 
																	tümüyle 
																	işine adıyor 
																	ve işine 
																	sahip 
																	çıkıyor. Ve 
																	insanları bu 
																	yönde 
																	değerlendirmeye 
																	başlıyor. 
																	Mesela 
																	hırsızı 
																	tanıyor. 
																	Baktı mı 
																	adamı 
																	gözünden 
																	anlıyor. 
																	Adam, öbür 
																	bekçi 
																	tarafından 
																	serbest 
																	bırakılırken, 
																	Murtaza ise 
																	“o bavul 
																	sana ait 
																	değil” diyor 
																	ve hırsızı 
																	yakalıyor. 
																	Aslında, 
																	işini de çok 
																	iyi yapıyor 
																	ama insan 
																	ilişkilerinde 
																	nerede 
																	durması 
																	gerektiğini 
																	bilmiyor 
																	olması onu 
																	mahvediyor. 
																	
																	
																	SDK 
																	– Çok 
																	abartıyor 
																	değil mi? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– 
																	Kesinlikle. 
																	İnsanları 
																	bunaltıyor. 
																	Üzerine 
																	vazife 
																	olmayan 
																	şeylere 
																	karışıyor. 
																	Mesela bir 
																	kahveye 
																	girip “siz 
																	niye kağıt, 
																	tavla 
																	oynuyorsunuz 
																	da kurs 
																	görmüyorsunuz” 
																	diyerek en 
																	olmadık lafı 
																	söylüyor. 
																	Sonra, gece 
																	geç saate 
																	kadar ışığı 
																	açık olan 
																	gecekonduların 
																	kapısını 
																	çalıp 
																	“gecenin bu 
																	saatinde 
																	neden 
																	yatmıyorsunuz?” 
																	diye 
																	soruyor. 
																	Kendine göre 
																	haklı 
																	açıklamaları 
																	da var ama 
																	tabii bunu 
																	bizim kabul 
																	etmemiz 
																	mümkün 
																	değil. 
																	“Erken 
																	yatmayan 
																	vatandaş, 
																	kalkamaz 
																	erken. 
																	Kalkar ise 
																	almamış olur 
																	uykusunu” 
																	diyor. Ama 
																	bu açıklama, 
																	Murtaza için 
																	çok 
																	mantıklı.
																	 
																	
																	
																	SDK 
																	- Aslında 
																	işi ile 
																	duyguları 
																	arasında 
																	gelgitler 
																	yaşıyor 
																	diyebilir 
																	miyiz? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	-  
																	Murtaza’nın 
																	bir de kızı 
																	var. 
																	İstemeden de 
																	olsa 
																	öldürdüğü 
																	kızı. Ama 
																	daima işi 
																	ile ailesi 
																	arasında 
																	sıkışıp 
																	kalıyor. 
																	Hatta oyunun 
																	finali de bu 
																	çok önemli 
																	tercihi 
																	vurgulayan 
																	biçimde sona 
																	eriyor. 
																	Ailesine 
																	vermek 
																	isteyip de 
																	veremediği 
																	şeyleri 
																	işinde 
																	başarılı 
																	olursa 
																	verebileceğini 
																	düşünüyor.
																	 
																	
																	
																	SDK 
																	– Bir 
																	noktada 
																	kendi sonunu 
																	kendi 
																	hazırlıyor 
																	denebilir 
																	mi? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– Tabii, 
																	bunu 
																	söyleyebiliriz. 
																	Murtaza’nın 
																	oyunda son 
																	bir tiradı 
																	var. Orada 
																	çok önemli 
																	şeyler 
																	söylüyor 
																	Murtaza. 
																	Olmak 
																	istediği 
																	fakat 
																	olamadığı ve 
																	sahip 
																	olamayacağı 
																	şeyleri 
																	anlattığı  
																	bir tirad 
																	bu. “Ben de 
																	bilirim 
																	yaşamasını, 
																	ama ne 
																	fayda” 
																	diyor. 
																	Çaresizliğini, 
																	hayallerini 
																	anlattığı, 
																	içini 
																	döktüğü ve 
																	oyunun en 
																	önemli 
																	bölümlerinden 
																	biri. 
																	
																	
																	SDK 
																	– Oyun, tam 
																	geçiş 
																	dönemini 
																	Demokrat 
																	Partinin 
																	seçildiği 
																	dönemi de 
																	yansıtıyor. 
																	Demokrat 
																	Parti 
																	iktidarı ve 
																	yönetim 
																	anlayışı bu 
																	oyuna nasıl 
																	yansıyor? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– Biz bu 
																	oyunda, 
																	insandan 
																	yola çıktık. 
																	Yani, direk 
																	olarak 
																	oyunda, 
																	devlet ve 
																	sistem 
																	eleştirisi 
																	yapmıyoruz. 
																	Bu, zaten 
																	oyunun ana 
																	temasında 
																	var. Biz 
																	sadece bu 
																	durumu 
																	ortaya 
																	koyuyor ve 
																	bu durumun 
																	insanlar 
																	üzerinde 
																	yarattığı 
																	etkiyi 
																	görüyoruz.  
																	Mesela, 
																	Murtaza ve 
																	ailesi, 
																	fabrikadaki 
																	diğer 
																	işçiler, 
																	Murtaza’nın 
																	kardeşi, fen 
																	müdürü, 
																	fabrikanın 
																	sahibi, üst 
																	sınıfın 
																	temsilcileri. 
																	İnsanları 
																	anlatıyoruz. 
																	Murtaza, o 
																	dönem, 
																	insanları 
																	nasıl 
																	etkiledi 
																	sorusu 
																	üzerinden 
																	yola çıkan 
																	bir oyun. 
																	Oyunda, her 
																	insanın 
																	kendi 
																	sebepleri 
																	var. Mesela, 
																	en çarpıcı 
																	örnek iş 
																	başında 
																	uyuyan 
																	“azgın ağa” 
																	gibi. “Evet, 
																	uyurum, 
																	uyumam sana 
																	ne” diyor. 
																	Onun da 
																	açıklaması 
																	şu.” Ben, 
																	Cemal 
																	Paşa’nın 
																	emrinde 
																	Yemen’de, 
																	Suriye’de, 
																	Trablusgarp’da 
																	savaşırken 
																	siz 
																	neresiydiniz? 
																	Evet, uyurum 
																	sana ne” 
																	diyor. Onun 
																	da kendince 
																	mantıklı 
																	açıklaması 
																	bu. Aslında, 
																	Murtaza’nın 
																	ya da 
																	kolağası 
																	Hasan’ın 
																	söylediği ve 
																	savunduğu 
																	şeyin 
																	dışında bir 
																	şey 
																	söylemiyor 
																	ama seçtiği 
																	yöntemler 
																	farklı. 
																	Diğer 
																	işçilerin de 
																	sebepleri 
																	var. 12 saat 
																	aralıksız 
																	çalışan 
																	işçilerin 
																	kaytarmaması 
																	ve işlerine 
																	bağlı 
																	olmaları 
																	diye bir şey 
																	söz konusu 
																	olamaz. 
																	Mesela, Nuh 
																	anlatıyor 
																	“Hastam var. 
																	Markalarımı 
																	bozdurmak 
																	isterim, 
																	bozduramam. 
																	Vezneye bir 
																	yazı gelmiş. 
																	Markalar, 
																	fabrikanın 
																	kooperatifi 
																	dışında 
																	kullanılamaz 
																	diye 
																	markalarımı 
																	bozmazlar. 
																	Ben parasız 
																	hastamı 
																	hastaneye 
																	götüremem” 
																	diyor.
																	 
																	
																	
																	SDK 
																	– Oyunun bir 
																	de müzikal 
																	özelliğinden 
																	bahsedebilir 
																	miyiz? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	- Tam 
																	anlamıyla 
																	müzikal 
																	denemez 
																	belki ama 
																	müzik 
																	kalitesi çok 
																	yüksek bir 
																	oyun. Çünkü 
																	oyunun 
																	müziklerini, 
																	Bulutsuzluk 
																	Özlemi’nden 
																	Nejat 
																	Yavaşoğulları 
																	yaptı. Ben 
																	de bu işe, 
																	bir katkıda 
																	bulunacağım 
																	dedi. Bu 
																	müzikler 
																	tümüyle, 
																	oyun için 
																	özel olarak 
																	bestelendi. 
																	Şarkıların 
																	sözlerini 
																	Yavuz Pekman 
																	yazdı. 
																	Sözlerin 
																	seçiminde 
																	çok dikkatli 
																	davrandı. 
																	Nejat 
																	Yavaşoğulları 
																	da bu güzel 
																	sözleri en 
																	iyi biçimde 
																	müzikal 
																	olarak nasıl 
																	ifade ederiz 
																	dedi ve 
																	şarkıları 
																	besteledi. 
																	Ve sonra da 
																	geldi ve 
																	günlerce 
																	bizimle 
																	birlikte 
																	çalıştı. 
																	Sadece 
																	bestelemekle 
																	kalmadı 
																	aranjesini 
																	de yaptı. 
																	Mesela, sen 
																	burada 
																	darbuka ile 
																	gir, sen 
																	burada 
																	flütle 
																	beraber çal 
																	diyerek 
																	bütün 
																	enstrümanların 
																	nerede ve 
																	nasıl 
																	çalacaklarını 
																	da ayarladı. 
																	Darbuka, 
																	gitar, yan 
																	flüt çalan 
																	arkadaşlarımız 
																	da sahne 
																	üzerinde 
																	canlı bir 
																	orkestra 
																	oluşturuyorlar. 
																	Enstrümanları 
																	çalan 
																	arkadaşlarımız, 
																	müzikal 
																	olarak çok 
																	profesyoneller. 
																	Mesela 
																	oyunda 
																	Sibel, 
																	darbukasını 
																	konuşturuyor. 
																	 
																	
																	
																	SDK 
																	– Fabrika 
																	bölümünde, 
																	işçilerin 
																	hayali 
																	makinelerle 
																	çalıştıkları 
																	sahne çok 
																	çarpıcı. 
																	Makinelerin 
																	işleyişini 
																	anlatan ve 
																	neredeyse, 
																	dans 
																	motiflerini 
																	anımsatan 
																	hareketlerin 
																	tasarımı 
																	kime ait? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– Fabrika 
																	sahnesini 
																	yine bizden 
																	bir 
																	arkadaşımız 
																	yaptı. 
																	Hareketlerin 
																	tasarımı, 
																	benim karım 
																	Naile 
																	karakterini 
																	oynayan 
																	Aylin 
																	Çalap’a ait. 
																	Fabrika’daki 
																	o 
																	hareketlerin 
																	çıkış 
																	noktası, 
																	Dario Fo’nun 
																	bir fabrika 
																	işçisinin 
																	bir gününü 
																	anlattığı 
																	oyunudur. 
																	Fakat Aylin 
																	hareketleri 
																	geliştirerek 
																	ve eklemeler 
																	yaparak 
																	Murtaza’ya 
																	uyarladı. 
																	Fabrika’yı 
																	çok iyi 
																	yansıtan ve 
																	herkesin de 
																	çok 
																	beğendiği 
																	bir bölüm 
																	oldu. 
																	
																	
																	SDK 
																	– Murtaza, 
																	içeriği 
																	bakımından 
																	gerçek bir 
																	dram fakat 
																	oyun ilk 
																	bölümde, 
																	müzikal 
																	yapısıyla 
																	zengin bir 
																	gülmece 
																	unsurunun 
																	kullanıldığı 
																	yüksek 
																	tempolu bir 
																	bölüm 
																	sunuyor. 
																	İkinci 
																	bölümde ise 
																	dramatik 
																	yapı ağır 
																	bastığı için 
																	birinci 
																	bölüme 
																	nazaran 
																	oyunun 
																	temposunun 
																	düşmesinden 
																	hiç tedirgin 
																	olmadınız 
																	mı? İki 
																	perde 
																	arasındaki 
																	dengeyi 
																	nasıl 
																	sağladınız? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer- 
																	Bizim bu 
																	oyunda çıkış 
																	noktamız, 
																	gülünsün, 
																	eğlenilsin 
																	ama trajik 
																	yapı da 
																	kaybedilmesin 
																	oldu. Oyun, 
																	bir 
																	işgüzarlığın 
																	kişiyi nasıl 
																	trajik bir 
																	sona 
																	getirebileceğini  
																	anlatıyor. 
																	Bu nedenle, 
																	dengeyi 
																	kurarken çok 
																	dikkatli 
																	davranmaya 
																	çalıştık. 
																	İlk perde de 
																	müzikal yapı 
																	ve gülmece 
																	unsuru ağır 
																	basıyor. Ama 
																	oyunun 
																	orijinal 
																	yapısından 
																	kaynaklanan 
																	trajediyi de 
																	yansıtmamız 
																	gerekiyordu. 
																	İkinci perde 
																	de fabrika 
																	sahnesinden 
																	itibaren 
																	oyun zaten 
																	ağırlaşmaya 
																	başlıyor. 
																	Hikaye 
																	örgüsü 
																	fabrika 
																	sahnesine 
																	gelince, 
																	replikler de 
																	sertleşiyor. 
																	Sonra, 
																	bakkala 
																	gidişi ve 
																	mahalleli 
																	ile yaşadığı 
																	sert 
																	tartışmalar, 
																	fabrikadaki 
																	kavga derken 
																	ikinci 
																	bölümde 
																	komik olacak 
																	hiçbir şey 
																	yaşanmıyor. 
																	 
																	
																	
																	SDK 
																	– Oyunun 
																	sahne 
																	tasarımı da 
																	çok ilginç. 
																	Eski Vita 
																	tenekelerinin 
																	içinden 
																	çıkan 
																	lambalar, 
																	tepeden 
																	sarkan su 
																	kovaları ve 
																	içlerinden 
																	geçen 
																	lambalar 
																	gibi 
																	buluşlar ve 
																	sahne 
																	üzerindeki 
																	kullanımları 
																	da çok 
																	etkileyiciydi. 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– Sahne 
																	tasarımı ve 
																	dekor Sema 
																	Öztaş’a ait. 
																	Basit 
																	malzemelerle 
																	doğal ve 
																	müthiş bir 
																	atmosfer 
																	yaratılabildiğinin 
																	bir kanıtı. 
																	Sade bir 
																	sahne 
																	tasarımı, 
																	daima 
																	hikayeyi 
																	anlatmada 
																	daha 
																	etkilidir.  
																	Çok fazla 
																	anlam yüklü 
																	ve madde 
																	bakımından 
																	çok 
																	ayrıntılı 
																	olan 
																	dekorların 
																	seyircinin 
																	ilgisini 
																	dağıttığına 
																	inanıyorum. 
																	Anlam 
																	bakımından 
																	yüklü olan 
																	sahne 
																	tasarımı, 
																	oyun 
																	üzerinde 
																	düşünme ve 
																	sorgulamayı 
																	sınırlıyor. 
																	Bütün 
																	seyircileri 
																	ortak bir 
																	mesaja 
																	yönelterek 
																	aynı anlamı 
																	çıkarmalarına 
																	neden 
																	oluyor. 
																	Basit 
																	dekorlarda 
																	ise 
																	seyirciyi, 
																	düşünmeye ve 
																	keşfetmeye 
																	yöneltiyor. 
																	Dekor 
																	üzerine, 
																	herkes 
																	kendince, 
																	bir anlam 
																	çıkarmaya 
																	başlıyor. 
																	
																	
																	SDK 
																	– Oyun 
																	sahnelenirken 
																	oyuncular 
																	çok sık 
																	seyircilerin 
																	arasından 
																	geçiyorlar. 
																	Neredeyse, 
																	oyun, sahne 
																	dışına 
																	taşıyor ve 
																	deyim 
																	yerindeyse, 
																	seyirci 
																	koltuklarının 
																	arasında 
																	oynanıyor 
																	değil mi? 
																	
																	
																	
																	Tansu Biçer 
																	– Bu bizim 
																	12.Gece 
																	Oyununu 
																	sahnelerken 
																	izlediğimiz 
																	bir yöntem. 
																	Kesinlikle 
																	seyirciyi 
																	oyuna katma 
																	anlayışından 
																	kaynaklanıyor. 
																	Bundan 
																	sonraki, 
																	oyunlarda da 
																	bunu 
																	uygulayacağız. 
																	Çünkü 
																	seyirci 
																	oyunun 
																	sıcaklığını 
																	bire bir 
																	içinde 
																	hissediyor. 
																	Sahnede 
																	biraz önce 
																	gördüğü 
																	oyuncuya 
																	dokunma 
																	mesafesinde 
																	olmak 
																	seyirciyi 
																	çok 
																	etkiliyor ve 
																	onu, oyunun 
																	içine 
																	alıveriyor. 
																	Sıcaklık 
																	hissini 
																	pekiştiriyor. 
																	Hikayeye 
																	dahil olma 
																	duygusunu 
																	veriyor. 
																	Seyirci, ben 
																	tiyatrodayım, 
																	burada 
																	yaşananlar 
																	canlı diyor 
																	ve kendisini 
																	oyuna 
																	kaptırsa 
																	bile 
																	‘tiyatroda 
																	olduğu 
																	bilinci’ ile 
																	kaptırıyor. 
																	Zaten 
																	tiyatroya 
																	gitmek ve 
																	bir oyun 
																	izlemenin 
																	keyfide bu 
																	duyguyla 
																	başlıyor. 
																	
																	
																	
																	Seval Deniz 
																	Karahaliloğlu  |