Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü: 
		 
		 
		“Orhan Kemal’le tüm insanlarımız gurur duymalıdır...” 
		 
		 
		Bilinçli bir okur olarak kitaplarıyla ne zaman bir bağ kurdunuz? 
		 
		Kitaplarıyla tanışmam ölümünden sonra oldu. İkibin yılında Orhan Kemal 
		Müzesini açtıktan sonra ister istemez kitaplarının içine çok girdim. 
		Geçen yıl Çukurova Üniversitesi’ne gittiğimde bana artık fahri doktora 
		vermelisiniz, dedim. Kitaplarda hayatın ta kendisi var. Bugün, kitapları 
		üzerine akademik çalışmalar yapılıyor ama, aile fertlerinden birinin 
		Orhan Kemal kitaplarına bakması, oradaki yaşamı algılaması 
		araştırmacılardan daha farklıdır. Edebiyatın yanında ben o kitaplarda 
		Orhan Kemal’in hayatını görüyorum. Ya Serseri Milyoner ya da İki Damla 
		Göz Yaşı… Bu yapıtlarından birinde romanın karakteri “Babam da elli altı 
		yaşında ölmüştü.” diyor. Ki babam da elli altı yaşında öldü.Büyük bir 
		tesadüf. Bu kitabı yazdığı yıl 1957. Maalesef ben bunları babama 
		soramadım. Yaşasaydı pek çok şeyi ona sorardım.  
 Kitapları ve geride bıraktıkları üzerine hangi duygularla 
		araştırmalar yaptınız? Nelerle karşılaştınız? 
		 
		Araştırmacılık zor. İğneyle kuyu kazar gibi sabırla çalışıyorsunuz 
		böylece pek çok belgeye ulaşıyorsunuz. Ulaştıkça da yeni heyecanlara 
		sahip oluyorsunuz ve araştırdığınız insanın geniş bilgisini, düşünce 
		yapısını,hayata bakışını incelemeye başlıyorsunuz. Onunla geçirdiğim on 
		üç yıl keşke bilinçli olduğum yaşlarımda olsaydı.Ben bir edebiyatçı 
		değilim, bu araştırmaları uzmanları kadar iyi yapamam ama oğlu olarak 
		başka bir heyecanla pek çok şeyi ortaya çıkardım. Maddi amaçla yazdığı 
		romanlarını buldum. İlhan Fahri Demir adıyla yazdığı. Bu ismi 
		senaryolarında da kullanmış. "Konya Oturak Alemleri" romanını da bu 
		isimle yazmıştır. 
  
		İlhan Fahri Demir adını kullanmasındaki amaç neydi? Farklı 
		içeriklerde kitaplar mıydı bunlar? 
		 
		İlhan Fahri Demir adıyla yazılan kitaplar, toplumsal meselelere 
		parmak basan kitaplar değil belki ama, bunlar ekonomik zorunluluktan 
		dolayı yazılan, bir yazarın hayatının ne zorluklarla geçtiğini anlamamız 
		açısından tarihi bir değeri olan yapıtlardır.Ekonomik sıkıntı ve 
		parasızlık onun Fikret Otyam’a yazdığı mektuplarda sıkça söz edilir. 
		Tabii bu parasızlık ailenin tüm fertlerini de sarardı.Ama sıkıntılar 
		çocuk ruhunuzda yeni heyecanlarla birlikte yaratıcılığınızı da 
		kamçılardı.  
		Nasıl bir heyecandı bu? 
		 
		Ablam dikiş dikerdi.Dikişte kullandığı iplik bittikçe boş 
		makaralarını bana verirdi.Bunlardan oyuncak yapar, kendime bir dünya 
		kurardım. Şimdi her şey çocuğun önünde hazır.Ama yaratıcılıkları 
		gelişemiyor. Çocuk yaşta olmayan yaratıcılık, günümüze gelindiğinde bir 
		şeyler yazdım diye ortaya çıkan insanların yazdığı kitaplarda kendini 
		gösteriyor ve bunları okuyamıyorsunuz.  
		 
		Romanlarındaki karakterlerin gerçek hayatta karşılıkları var mıydı? 
		Küçük Adamın Romanı üçlemesindeki karakterler… 
		 
		Baba Evi’nde Necati geçer, kardeşim der. O benim Sıtkı amcam. Cemile 
		annemdir. Kişiler halktır.Kahramanlar hayatın içindedir. Konuşmalara 
		yerel söyleyişlere kadar. Bakın bir şey anlatayım size. Romanlarında 
		geçen o bütün yöresel söyleyişleri bir kağıda yazıp, bunların ne 
		olduğunu sormak için Adana'ya gittim. “Karsambaç” geçer. Tam ben bunu 
		sorduğum sırada seyyar bir satıcı el arabasında karsambaç satıyordu. 
		Babamın yazdığı yıllarda karsambaç, Toroslardan getirilen, üzerine 
		şerbet dökülerek yenilen kar.. O gördüğüm satıcı artık işin kolayına 
		kaçmış, buzla yapıyor bunu. Babam bunu ellilerde yazmış ve hâlâ 
		gittiğinizde karsambaçı bulabiliyorsunuz. Mesela “Mavrayı kes!” orada 
		bir bekçiye sordum,bu deyimi kullanıyor musunuz diye, hiç tereddüt 
		etmeden tabi, "palavrayı kes demek" dedi. Bu örnek bile Orhan Kemal'in 
		hayatımızdaki önemini gösterir..  
  
		Orhan Kemal dilini kullanan günümüzde yazar var mı? Onun 
		malzemesini, söyleyişlerini… 
		 
		Onun malzemelerini kullanmaları bir şey ifade etmez. Bazen şöyle 
		diyorlar, “Biz küçük insanları özledik, artık kimse onları yazmıyor.”. 
		Hangi konuyu yazmak isteseler, Orhan Kemal romanlarında o var, yazacak 
		olan çok farklı bir şey yazmalı. Orhan Kemal’i aşmak gibi bir derdi 
		olmamalı. Dışarıya çıktığınızda insanların o kadar çok sorunları var ki… 
		Ben her sabah yolumun üzerindeki hastanenin önünde öyle sıralar 
		görüyorum ki, romancı bunlara çözüm olacak şeyler yazsın. İllâ Orhan 
		Kemal tarzında yazması gerekmiyor..  
		 
		En çok hangi kitabından etkilendiniz? 
		 
		Babam öldüğünde orta birdeydim. Orta sona kadar ben bütün 
		kitaplarını okumuştum. Ayrım yapmam çok güç. Bazen kitaplarının yeni 
		baskıları için tekrar okumalar yapıyorum. Hem gülüyorum hem ağlıyorum 
		satırlarında. Çok isterdim; okura, satırlarda yazdığı duyguları 
		yaşatabilen bir yazar olmayı. Genç yazarlarda durum nasıl? Bilmiyorum? 
		Onları pek okuyamıyorum hadi suç biraz da bende diyeyim!  
  
		Hapishane yılları neleri hatırlatıyor size? 
		 
		Babam 1966’da hapishaneye girdiğinde çok sıkıntılar çektik. O 
		dönemlerdeydi sabah, öğle, akşam kıvırcık salatası yediğimizi 
		hatırlıyorum. Hiç pişman olmadık. Yazar babamız ne sıkıntı çekiyorsa 
		aynılarını aile olarak biz de çektik, isyan etmedik..Önemli olan her 
		olaydan bir ders alabilmekte..  
  
		Nazım Hikmet’le ilişkisi… 
		 
		Stefan Zweig’ın "Yıldızın Parladığı Anlar" isminde çok hoş bir 
		kitabı vardır. Yaşarsınız yaşarsınız hiçbir şey olmaz ama bir gün bir 
		tesadüf sizin yıldızınızı parlatır. Babamın yıldızı, Nazım Hikmet’le 
		Bursa Cezaevi’nde kesiştiği dönemde parlıyor. 52. Koğuş'ta, karşılıklı 
		ranzalarda kalan bu iki insandan birine yani babama edebiyatçılık yolu 
		açılıyor.. 
  
		Peki bu dönemde Orhan Kemal, yazar olarak adını duyurmamış mıydı? 
		Yirmi altı yaşındayken karşılaşıyorlar… 
		 
		Hayır, babamın o yıllarda bir kitabı yoktu. Yedigün dergisinde 
		şiirleri çıkıyordu sadece. Ben onları da derledim: "Yazmak Doludizgin" 
		adı altında. Babamın on beş şiiri var biliyordum, bir yıl çalıştım tam 
		doksan beş tane şiirini buldum. Babam çıktıktan sonra,Nazım Hikmet'le 
		mektuplaşırlarken eşinin hamile olduğunu söylüyor. O da büyük bir 
		incelikle bir istekte bulunuyor, “Eğer kimseye sözünüz yoksa, oğlan 
		olursa adını Nazım koyar mısınız?” diyor.Babam hiç tereddütsüz Nazım 
		koyuyor ağabeyimin adını. Babasından bile önde tutuyor onu, ki daha 
		sonra doğan oğlunun adına babasının adını koyuyor. Babama sosyoloji, 
		tarih, Fransızca, felsefe pek çok konuda ders veriyor. Nazım Hikmet 
		babamda gördüğü yazarlık yeteneğinin gelişmesini sağlıyor. Hedefine daha 
		çabuk ulaşmasını sağlıyor..  
		 
		Tek geliri yazarlıktan mıydı? 
		 
		Onun tek işi yazmaktı. Roman, hikâye, tiyatro,senaryo… Geçimi 
		düzyazı. Geçmiş yıllarda tabii ki çeşitli işler yapmış. Verem Savaş'ta 
		çalışmış, fabrikalarda işçilik,hamallık,katiplik yapmış… 
		Oralarda çalışırken bir taraftan insanları ve mekanları gözlemlemiş 
		ilerde uğraş vereceği yazı dünyası için malzeme biriktirmiş.. 
		 
		Bu gözlemleme gücü sayesinde büyük romanlar çıkarmış… 
		 
		Bugün roman yazmak çok kolay. Konuyu belirlersiniz, nerde geçsin 
		istiyorsanız orayla ilgili internetten arama yaparsınız olur biter. 
		Orhan Kemal neyi, nereyi anlatıyorsa onu yaşamıştı. Hapishane, Çukurova, 
		İstanbul…Onun en iyi tanıdığı mekanlardı.Ve tabii ki oralarda yaşayan 
		insanları..Yaşamadan da yine roman yazılabilir ama yola “Ben Yaşar 
		Kemal’i, Orhan Kemal’i, Nazım Hikmet’i, geçeceğim.” diye çıkılmaz.. 
		Okunur olmak ve geleceğe kalmak bu büyük yazarlardan alınması gereken en 
		önemli derslerden biridir. 
  
		Son dönemde Orhan Kemal üzerine çeşitli kurumlarca dosyalar 
		yapılıyor. Medya ilgileniyor. Kitapları yeniden basılıyor. Bir 
		hareketlilik var… 
		 
		Müzeyi gezdiniz. Orada Turhan Selçuk’un bir karikatürü var. Babamın 
		tabutu omuzlarda, o da başını kaldırmış tabuttan, onlara, “Şimdiye kadar 
		neredeydiniz dostlarım?” diyor. İki binde biz bu müzeyi açana kadar 
		basında Orhan Kemal’le ilgili pek bir şey çıkmıyordu. Web sitemize şu 
		anda onbinlerce giriş oluyor. Müthiş bir ilgi oluştu. Şunu 
		söyleyeyim,tabii ki edebiyattaki yeri tartışılmaz, fakat 
		hatırlatmazsanız ne kadar değerli yazar olursa olsun,yıllar içinde bu 
		büyük insanda unutulurdu.Yani uçurumun kenarından onu alarak tekrar 
		okurlarla buluşturduk.Burada basının, dostlarının çok büyük vefalı 
		davranışlarını söylemem gerek..  
  
		Uçurumdan düşmezdi… 
		 
		Mutlaka düşmezdi. Orhan Kemal’in eserleri ölür mü? Şimdi ben eski 
		baskılarının istatistiğini yapıyorum. Yılda tüm kitapları 16,000 adet 
		satıyordu. Şimdi satışlar yüzbinleri geçiyor.. Mesela siz özeleştirinizi 
		yapın. Orhan Kemal’i bilirdiniz, ama bu müze olmasaydı böyle bir söyleşi 
		yapmak aklınıza gelmezdi.Ailesi ne durumda demezdiniz. Hâlâ Orhan Kemal 
		için hepimizin yapacağı çok şey var..  
		 
		İkbal Kahvesi’nden bahsedelim isterseniz biraz da...  
		 
		Kelime anlamı baht,talih. Nuruosmaniye’de babamın gittiği, babamın 
		babasının da gittiği bir kahve İkbal Kahvesi. Babam, orası okulumuzdu, 
		derdi. Bütün notlarını alır,arkadaşlarıyla orada buluşurdu.Her türlü 
		insan gelip gittiği için onun gözlemine çok büyük katkısı olan 
		mekanlardan biriydi.  
  
		Şu anda duruyor mu o kahve? 
		 
		Hayır. Turistik satış mağazası oldu… 
  
		Projeleriniz var mı babanızla ilgili? 
		 
		Çok var. Başta onun Avrupa’da okunması. Amerika’da İngiltere’de 
		eserlerini yayımlatamazsam gözüm açık gidecek. Baba Evi ve Avare Yıllar 
		Yunanistan’da çıktı..Şu anda Suriye,İspanya,İsrail'de kitaplarının 
		çevirisi devam ediyor. Ama İngiltere’de yayımlanması onun daha çok 
		insana ulaşması için önemli.  
  
		Çeviriyle ilgili çekinceleriniz yok mu?  
		 
		Her çevirmene belli noktadan sonra müdahale edemezsiniz. O kendi 
		üslubunu muhakkak katar. Benim istediğim o akıcılık kaybolmasın. Dört 
		kitabını İngilizce’ye çevirdik..Ayrıca Rusça ve Fransızca olmak üzere 
		iki kitabı da mevcut. Yabancılar müzeye gelip gittiğinde, elimizdeki bu 
		altı kitabı onlara gösteriyoruz.Dileyen bu kitaplardan satın alıyor. 
  
		Büyük üstat okunuyor mu?  
		 
		Okunuyor. Siz bu röportaja geldiniz. Orhan Kemal’e sayfalarınızda yer 
		açtınız. Bu çok önemli bir şey. Dergide yazılar çıkacak. Derginiz bir 
		medya kuruluşunda tanıtılacak.Bunların hepsi Orhan Kemal'in eserlerinin 
		okunmasını sağlıyor. Orhan Kemal Türkiye'nin çok önemli bir değeridir. 
		 
		Mezarı…  
		 
		Zincirlikuyu’da. Çok sade bir mezarı var.Annem ve babam aynı 
		yerdeler.  
  
		Son olarak neler söylersiniz bize? 
		 
		Yanınızdaki dostlarınız bir gün sizi yalnız bırakabilir ama Orhan 
		Kemal’in kitapları asla sizden ayrılmaz. Ne iyi ettiniz de geldiniz. 
		Ayaklarınıza sağlık.  
		 
		Söyleşiyi Gerçekleştiren: Yakup Öztürk 
		 
  
		
		                                
		 |