| 
																		
																		 | 
																	 
																	
																		
																		
																			
																				
																					
																					
																						
																							
																							
																								
																									
																										
																											
																												
																													
																														
																															
																															
																																
																																	|    |                                 
                    
                      hayatımda 
						okuduğum en güzel romanlardan biri. nazarımda orhan 
						kemal'in en seçkin eseri. 
						 
						üç arkadaşın köylerinden kalkıp çukurova'ya 
						hemşehrilerinin fabrikasında çalışmak için gelişleriyle 
						başlıyor. iflahsızın yusuf, köse hasan ve pehlivan ali 
						kahramanlarımız. o güne dek köylerinden dışarı adımını 
						atmamış bu üç adamın trajik öyküsü nefes nefese 
						okunuyor. çukurova'daki ırgatların yaşamları, bir kuru 
						kurtlu ekmek için it gibi çalıştırılışları, entirikalar, 
						dönen dolaplar, saflıklar, cinsellikte kimin eli kimin 
						cebinde döngüsü su gibi akıcı, bir çırpıda okunası. her 
						ne kadar detaylara çok indiği gözlemlensede üç satırda 
						anlattığı bir olay üç gün aklımdan, o görüntü gözümün 
						önünden gitmemiştir. (burada o üç satırı yazarsam 
						kitabın sonuna doğru açık vermiş olacağımdan, siz 
						değerli okurlarımı düşündüğüm için bişi yazmıyorum, 
						kıymetimi bilin) 
						 
						romanda anlatılmak istenen aslında kitabın 14. bölümünde 
						özet geçilmiştir; 
						 
						
						............... 
						
						........................... 
						 
						
						İnsanlar aç ama umutsuz değillerdir! 
						 
						
						Kadınlar bilirler ki erkekleri er geç gelecektir. 
						Gözbebeklerinde "Ekmek"in müjdesi, gelecektir erkekleri. 
						 
						
						Günler geçer, sonra haftalar. Yaşlılarla aç çocuklar 
						ölür. Yağmurla güneşin acıması yoktur. Çukurlarına 
						gömülü gözleriyle kadınlar, çocuklarının feryadı ve ölüm 
						acısına kanıksamış kadınlar çok az konuşarak beklerler. 
						 
						
						Erkekleri gelecektir, er geç gelecektir erkekleri! 
						 
						
						Haftalıkların daha çok düşürülemeyeceği günler gelir 
						çatar. 
						 
						
						Kara kazma vakti. 
						 
						
						Tilkiden çok daha kurnaz elçiler, ırgatbaşılar aç 
						insanların arasına dağılırlar: 
						- 
						Irgadın da hani pek bir gereği yoktu ya, neyse... 
						- 
						Ağamız acıdı halınıza acıdı! 
						- 
						Ağamız gibi var mı? Herifte vicdan, tonla. Baktı 
						halınıza, yüreği parçalandı: Yesinler, içsinler 
						sevabıma, kazmalarıyla da tarlada şöyle bir dolansınlar 
						dedi... 
						 
						
						Çoğunlukla yaya düşülür yollara. Yukarıda güneş, aşağıda 
						çamur, toz. Yalınayaklarla kilometreler tepelenir. 
						 
						
						"Buna da şükür"dür gene de. Kitap öyle söylemiştir, 
						şükredecek, kendinden yukardakine değil, aşağıdakine 
						bakacaksın, bakacaksın, gene bakacaksın sonra gene. Her 
						baktıkça da şükredeceksin. 
						 
						
						............ 
						
						.................. 
						 
						
						Orhan Kemal 
						
						
						Bereketli Topraklar Üzerinde 
						
						
						14. Bölüm 
						 
						----------------- 
						 
						Orhan 
						Kemal, bu romanında Türk toplum yapısına ilişkin 
						dönemsel bir gerçekliği, tasvirci uslubuyla yansıtırken; 
						temelde Anadolu köylüsünün maddi şartlar nedeniyle dışa 
						açılma zorunluğuna ve bu zorunlukta girdiği yeni bir 
						üretim ilişkileri düzeyinde, şehir dünyasında, ezilişini 
						ve "ekmek derdi" peşinde insanlıktan çıkışını, yok 
						oluşunu dile getirmektedir. Daha iyi bir yaşama 
						seviyesine erişmek için köylerini bırakarak Çukurova 
						gurbetine çalışmaya giden üç köylü, kapalı köy 
						ekonomisinin belirlediği basit bireysel dünyaları ve 
						geleneksel değerleriyle, şehrin bozulmuş insani dünyası 
						karşısında direnme çabasında; zorlu ve ağır şartlar 
						altında fabrika ve tarım işçiliğine yönelişinin 
						anlatımıdır. 
						 
						 
						
						
						 
						 
						
						
						Yayıncı: Tekin 
						Yayınevi 
						
						Yıl, Yer: 
						İstanbul, 2000 
						
						Sayfa: 398 
						
						Fiyat : 11,25 YTL |  
																																	
																																 
																																   
																															 | 
																														 
																													 
																													   
																											
																										
																									
																								
																							
																							   | 
																						 
																					 
																				 
																			 
																		 
																		    | 
																	 
																	
																		| 
																		
																		 | 
																	 
																 
																      | 
															 
														 
														 | 
													 
												 
												
												   | 
											 
										 
										 | 
									 
								 
								 | 
							 
						  | 
					 
				 
				 | 
			 
		 
		
		
		 |