| 
																		
																		 | 
																	 
																	
																		
																		 
																		Bugün 
																		artık 
																		saatler 
																		2 
																		Haziran’ı 
																		gösteriyor. 
																		Takvim 
																		yapraklarından 
																		birer 
																		sayfa 
																		daha 
																		yırtılıverdi. 
																		Eskiden 
																		böyle 
																		yapardı 
																		büyükannem. 
																		Saatin 
																		gece 
																		yarıcı 
																		gezmeden 
																		yatmaz 
																		duvardaki 
																		eski tek 
																		tek 
																		yapraklardan 
																		oluşan o 
																		sarı – 
																		gri 
																		arası 
																		renkteki 
																		kâğıt 
																		parçaları 
																		birer 
																		birer 
																		her gün 
																		yırtar 
																		ve 
																		koskoca 
																		365 günü 
																		yer, 
																		bitirirdi. 
																		 
																		 
																		O 
																		yaşlanırdı, 
																		ben 
																		gençleşirdim 
																		gittikçe 
																		ve ben 
																		bu 
																		durumdan 
																		büyüyorum 
																		diye 
																		mutluluk 
																		duyarken 
																		onun da 
																		yaşlandığına 
																		üzüldüğünü 
																		sanmama 
																		rağmen 
																		yıllar 
																		sonra 
																		yanıldığımı 
																		kendisi 
																		anlatmıştı 
																		bana. 
																		Büyükannemin 
																		anlattıklarına 
																		girmeyeceğim. 
																		… 
																		 
																		İşte 
																		yine 
																		bir, 2 
																		Haziran 
																		günündeyim, 
																		günündesiniz 
																		sizlerde. 
																		 
																		Bugün 
																		Türk 
																		edebiyatının 
																		önemli 
																		isimlerinden 
																		Orhan 
																		Kemal’in 
																		ölümün 
																		37. 
																		yıldönümü. 
																		Orhan 
																		Kemal’in 
																		ben ilk 
																		“Tersine 
																		Dünya” 
																		kitabını 
																		okumuştum 
																		çok 
																		yıllar 
																		önce. 
																		Ben 
																		diyeyim 
																		15 yıl 
																		siz 
																		deyin 20 
																		yıl. 
																		Yani 7 
																		ile 10 
																		yaşında 
																		ya varım 
																		ya 
																		yokum. 
																		 
																		Çok 
																		garip 
																		gelmişti 
																		bana. 
																		Kitapta 
																		kadının 
																		toplumda 
																		yapmış 
																		olduğu 
																		işleri 
																		görevleri 
																		erkek, 
																		erkeğinkini 
																		ise 
																		kadın 
																		yapıyor. 
																		 
																		Diyalogları 
																		okudukça 
																		ne saçma 
																		bir 
																		kitap bu 
																		diye 
																		kendi 
																		kendime 
																		söylendiğimi 
																		bugün 
																		gibi 
																		hatırlarım. 
																		 
																		Bugün 
																		onun 
																		ölüm 
																		yıldönümü 
																		olduğu 
																		için 
																		Orhan 
																		Kemal 
																		deyince 
																		bakalım 
																		kim ne 
																		hatırlıyor 
																		diyerekten 
																		arkadaşlarıma 
																		sordum 
																		onu.  
																		 
																		 
																		“Anadolu’nun 
																		Maksim 
																		Gorki’sidir 
																		diyebilirim” 
																		 
																		 
																		Mehmet 
																		MERT: 
																		 
																		“Bana 
																		sorarsan 
																		Orhan 
																		Kemal 
																		Cumhuriyet 
																		devri 
																		roman 
																		sanatının 
																		dev 
																		ismidir 
																		derim. 
																		Bazıları 
																		Türk 
																		yazın 
																		tarihinin 
																		gerçekçi 
																		edebiyatının 
																		önemli 
																		ismi 
																		diyor 
																		ama 
																		gerçekçi 
																		ne 
																		kelime 
																		sahici 
																		ve de 
																		yakıcı 
																		bir 
																		türün 
																		babasıdır. 
																		Böyle 
																		karşılaştırma 
																		yapmak 
																		ne kadar 
																		doğru 
																		olur 
																		bilmiyorum 
																		fakat 
																		benim 
																		için 
																		böyle. 
																		Orhan 
																		Kemal’in 
																		köy 
																		romancılığı 
																		Yaşar 
																		Kemal'den, 
																		sosyal 
																		gerçekçiliği 
																		ise 
																		Attila 
																		İlhan'dan 
																		daha 
																		iyidir. 
																		Anadolu’nun 
																		Maksim 
																		Gorki’sidir 
																		diyebilirim. 
																		‘72. 
																		Koğuş’, 
																		‘Murtaza’, 
																		‘Avare 
																		Yıllar’ 
																		romanlarını 
																		okudum 
																		ben. 
																		‘Gurbet 
																		Kuşları’ 
																		da 
																		güzeldir 
																		mesela 
																		onu da 
																		tam 
																		okuyamamıştım 
																		ama 
																		hatırladım 
																		şimdi 
																		birazını. 
																		Bir de 
																		sanırım 
																		Halit 
																		Refiğ 
																		hayatını 
																		anlatan 
																		bir film 
																		çekmişti. 
																		Yine 
																		babasının 
																		da 
																		muhalif 
																		bir 
																		yazar 
																		olduğunu 
																		biliyorum. 
																		Adana 
																		topraklarını 
																		gerçekten 
																		çok iyi 
																		yazar ve 
																		sanatçılar 
																		yetiştirmiş 
																		şimdi 
																		bunu 
																		daha iyi 
																		görebiliyorum.” 
																		 
																		 
																		“Nazım 
																		Hikmet’e 
																		çıraklık 
																		yapmıştır” 
																		 
																		 
																		Esra 
																		ERİK: 
																		 
																		“Yani 
																		şöyle 
																		tarif 
																		edebilirim 
																		Orhan 
																		Kemal’i 
																		bu kadar 
																		sade 
																		olup bu 
																		kadar 
																		etkileyici 
																		olmayı 
																		herkes 
																		başaramaz. 
																		Yaşadığı 
																		dönemde 
																		tanıdığı 
																		insanları 
																		ve şahit 
																		olduğu 
																		olayları 
																		okuruna 
																		aktarma 
																		konusunda 
																		hakikaten 
																		çok 
																		başarılı 
																		buluyorum. 
																		Nazım 
																		Hikmet’in, 
																		yazarın 
																		gelişmesi 
																		için çok 
																		emek 
																		harcadığını 
																		düşünüyorum. 
																		Birlikte 
																		galiba 
																		hapis 
																		yatmışlar. 
																		Bir 
																		anlamda 
																		Nazım’ın 
																		çıraklığını 
																		yapmış 
																		ondan 
																		öğrendiği 
																		şeylerin 
																		etkisiyle 
																		bu kadar 
																		iyi 
																		olabildiğini 
																		de 
																		düşünüyorum. 
																		Artık 
																		Türk 
																		edebiyatı 
																		için 
																		klasikleşmiş 
																		yazar o 
																		bence.” 
																		 
																		 
																		“Cenazesine 
																		en çok 
																		işçiler 
																		sahip 
																		çıkmış” 
																		 
																		Uğur 
																		NUREMRE: 
																		 
																		“Ben 
																		onun, 
																		hayat 
																		hikâyesini 
																		Nur 
																		UĞURLU 
																		tarafından 
																		yazılmış 
																		olan 
																		‘Orhan 
																		Kemal’in 
																		İkbal 
																		Kahvesi’ 
																		isimli 
																		eserinden 
																		okuyup 
																		tanıdım. 
																		Nasıl 
																		yaşamışsa 
																		öyle 
																		yazmış. 
																		Nasıl 
																		insanları 
																		yazmışsa 
																		o 
																		insanlar 
																		gibi 
																		yaşamış 
																		Türk 
																		Edebiyatının 
																		önemli 
																		ve 
																		unutulmayacak 
																		şahsiyetlerindendir. 
																		Bu 
																		topraklardan 
																		gelip 
																		geçen en 
																		samimi 
																		ve en 
																		duygu 
																		dolu 
																		yazarlarından 
																		biridir. 
																		Beni en 
																		çok üzen 
																		noktalardan 
																		birisi 
																		ise 
																		Bulgaristan’da 
																		ölmesidir. 
																		Üzüldüğüm 
																		kadar 
																		ölümünden 
																		sonra 
																		beni 
																		mutlu 
																		eden bir 
																		şey 
																		varsa o 
																		da 
																		şudur: 
																		Türkiye’ye 
																		Bulgaristan’dan 
																		getirilen 
																		cenazesine 
																		her 
																		vakit 
																		yanlarında 
																		olduğu, 
																		emeklerini, 
																		acılarını 
																		ve 
																		özlemlerini 
																		romanlarından 
																		aktardığı 
																		işçilerin, 
																		emekçilerin 
																		sahip 
																		çıkmasıdır. 
																		Hatta 
																		ben o 
																		zaman 
																		doğmamıştım. 
																		Zaten bu 
																		anlattığımı 
																		da 
																		kitaptan 
																		okudum 
																		onu 
																		yazan 
																		kitaplardan 
																		ama 
																		babam 
																		sanırım 
																		katılmış 
																		cenazesine. 
																		O 
																		anlatmıştı 
																		bana da 
																		işçiler 
																		şöyle 
																		pankart 
																		açmışlar 
																		‘Biz 
																		işçiler 
																		hatıran 
																		önünde 
																		saygıyla 
																		eğiliriz.’ 
																		Ne 
																		dersiniz 
																		sizce de 
																		bir 
																		yazar 
																		için en 
																		güzel 
																		mükâfat 
																		değil 
																		midir bu 
																		son?” 
																		 
																		 
																		 
																		Nazım’dan 
																		Orhan 
																		Kemal’e 
																		Mektup 
																		Var 
																		 
																		İşte 
																		okuyucuları 
																		böyle 
																		anlatıyor 
																		Orhan 
																		Kemal’i… 
																		Mehmet’in 
																		söyledikleri 
																		arasında 
																		benim en 
																		çok 
																		ilgimi 
																		çeken 
																		şey 
																		Nazım’ın 
																		çıraklığını 
																		yaptığını 
																		söylemesiydi. 
																		Araştırınca 
																		öğrendim 
																		ki 
																		sahiden 
																		Nazım, 
																		Orhan 
																		Kemal’i 
																		hiç boş 
																		bırakmamış 
																		hapislik 
																		dönemlerinde 
																		dahi 
																		mektuplar 
																		aracılığıyla 
																		yazışmışlar 
																		birbirleriyle 
																		eserlerini 
																		paylaşmış 
																		birbirlerinin 
																		fikirlerini 
																		almışlar. 
																		 
																		 
																		“7 Ekim 
																		949 
																		Bursa 
																		Hapishane 
																		 
																		 
																		Râşid 
																		evlâdım, 
																		 
																		Mektubunu 
																		aldım. 
																		Bundan 
																		önce de 
																		gönderdiğin 
																		hikâye 
																		kitabını 
																		ve 
																		dergileri 
																		almıştım. 
																		O 
																		hikâyeler 
																		dergisinin 
																		başka 
																		bir 
																		sayısı 
																		daha 
																		elime 
																		geçmişti. 
																		Sana 
																		sevinilecek 
																		iki şey 
																		söyleyeyim 
																		mi? Bazı 
																		teknik 
																		kusurlarına 
																		rağmen o 
																		kitaplardaki 
																		hikâyelerin 
																		hemen 
																		hemen 
																		hepsi 
																		güzeldi, 
																		vaat 
																		ediciydi. 
																		Bugünkü 
																		hikâyeciliğimiz 
																		ana 
																		hattında 
																		gayet 
																		doğru 
																		bir yol 
																		tutmuş. 
																		Bu bir.
																		 
																		 
																		İkincisine 
																		gelince, 
																		içlerinde 
																		en 
																		güzeli, 
																		en 
																		kusursuzu, 
																		hele bir 
																		tanesi 
																		küçük 
																		bir 
																		şaheser, 
																		senin 
																		hikâyelerdi. 
																		Ellerin 
																		ve 
																		gönlün 
																		nur 
																		olsun 
																		Raşid. 
																		Beğendiğin 
																		fotoğrafa 
																		gelince, 
																		iki üç 
																		yıl önce 
																		çekilmiş 
																		bir 
																		resimdi. 
																		Nerden 
																		ve nasıl 
																		ellerine 
																		geçmiş 
																		bilmiyorum. 
																		Zaten 
																		yalnız 
																		fotoğraf 
																		değil 
																		bana 
																		söylediklerin 
																		birçoğu 
																		için de 
																		aynı 
																		şaşkınlık 
																		içindeyim. 
																		Şaşkınlık 
																		ve öfke. 
																		Her ne 
																		hal ise. 
																		Sabır ve 
																		tahammül 
																		gerek. 
																		Çıkmak 
																		bahsine 
																		gelince 
																		hiç 
																		ummuyorum. 
																		Buna da 
																		her ne 
																		hal ise. 
																		 
																		Torunlarımı, 
																		gelinimi 
																		ve seni 
																		hasretle 
																		kucaklar 
																		beni 
																		mektupsuz 
																		bırakmamanı 
																		reca 
																		ederim 
																		canım 
																		kardeşim. 
																		 
																		 
																		İmza: 
																		Nazım” 
																		 
																		 
																		 
																		Öldüklerinden 
																		sonra 
																		ruhlarının 
																		soyluluğunu 
																		fark 
																		edebildiğimiz 
																		bu güzel 
																		kişilikli 
																		insanların 
																		hep 
																		masumiyetlerine 
																		ağlıyoruz 
																		sanıyorum. 
																		İlk 
																		okumamın 
																		üzerinden 
																		geçmiş 
																		olan 
																		neredeyse 
																		aşağı – 
																		yukarı 
																		20 
																		yıldan 
																		sonra 
																		bugün 
																		hatırladığımda 
																		birazda 
																		içim 
																		sızlamıyor 
																		değil 
																		hani. 
																		 
																		 
																		İyi ki 
																		bize 
																		satırlarını 
																		bırakmışsın 
																		‘Murtaza’ 
																		abi!  
																		 
																		 
																		Ellerine 
																		sağlık. 
																		Aradan 
																		geçen 37 
																		yıla 
																		rağmen 
																		unutulmadığını, 
																		unutulmayacağını 
																		yinelerken.
																		 
																		 
																		 
																		Seni 
																		saygıyla 
																		anıyoruz… 
																		 
																		 
																		 
																		AYŞEGÜL 
																		SAVAŞTA 
																		 
																		[email protected] 
																		 
																		 
  | 
																	 
																	
																		| 
																		
																		 | 
																	 
																 
																   | 
															 
														 
														 | 
													 
												 
												
												   | 
											 
										 
										 | 
									 
								 
								 | 
							 
						  | 
					 
				 
				 | 
			 
		 
		
		
		 |