Ana Sayfa

Evrensel --  Metin Boran - Aralık .2006

 

 

RAMP IŞIKLARI

 



Tersine Dünya’nın görüntüsü

Kadınlarla erkeklerin toplumsal yaşamın her alanında rol değiştirmesi ve hayatlarını bu değişim üzerine kurmalarının alaylı anlatımı olan, Orhan Kemal’in ‘Tersine Dünya’ adlı romanı, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda Mustafa Gültekin’in uyarlaması ile sahnelenmeye başlandı. Kalabalık bir kadro ile müzikal taşlama olarak kotarılan yapıt, yönetmen olarak Turgay Kantürk imzasını taşıyor. Dekor tasarımını Ayçın Tar’ın gerçekleştirdiği müzikalin besteleri Tolga Çebi’ye, ışık tasarımı ise Murat İpek’e ait.


Orhan Kemal’in titiz ve her ayrıntıyı gözlemleyerek, mizahi bir dille kurguladığı bu alaysı romanında olaylar, bir kentin kenar mahallesinde geçer. Yazar, olay kişilerini yoksullukları, yaşama kültürleri, argo konuşmaları ve genel toplumsal ilişkileri bağlamında gerçeğe uygun bir gözlemle canlı, yaşayan bir figür halinde yapıtının başat unsuru olarak ele alır. Çarpık şekillenen bir toplumsal yapı içinde insanlar kısa yoldan fakat kendi bildikleri yöntemlerle refaha erme ve rahat bir yaşam kurma hayali ile olmadık işlerde şanslarını denerler ancak sonuç hep hüsran ve dramdır. Bitirim Leyla farklı bir ahlaki duruş ve kabadayı tavırları ile mahalleliyi tahakküm altına almaya çalışan, çevresine korku veren ve her defasında bir şekilde yakayı kurtaran lümpen bir bitirimdir. Bir gün mahallenin bekçisine kafa tutar ve içeri tıkılır, genç ve yakışıklı kocasına ilişkin kaygıları Leyla’nın cezaevi yaşamını gerçek anlamda çekilmez hale getirir. Leyla, kocasının başka kadınlar tarafından ayartılacağı korkusu ile cezaevinden çıkacağı günleri bekler ancak devir, edepsizliğin ve ahlaksızlığın kol gezdiği bir dönemdir. Mahallede herkes bir biçimde çarpık sistemin insan ilişkilerinin kurbanı olmuş, Leyla gerçeklikle yüzleşmiştir.
Orhan Kemal’in toplumsal ve kültürel yaşamdan dışlanmış kenar mahalle insanının günlük gerçeğinden yola çıkarak sistemi sorguladığı yapıtını Mustafa Gültekin sahneye uyarlamış, ancak uyarlama hem olayların aktarımı hem kişilerin bütünselliği hem de teatral görsel yetkinlik açısından ortalama bir seyirlik metin olmanın çok uzağında. Sahnede izlediğimiz metnin Orhan Kemal’in düşünsel, toplumsal ve yazınsal politikasına yaklaşamadığını izliyoruz.


Ancak metnin bu tutarsız, istikrarsız ve dağınık yapısının yönetmen tarafından sahne üzerinde kimi teknik ve görsel olanaklarla giderilmeye çalışıldığı yoğun olarak dikkat çekiyor. Kantürk’ün yoğun bir emek harcayarak kotardığı izlenimi veren sahneleme yorumunda ise biçimsel ve görsel dil olarak bir tutarlılık fark edilmesine karşın aynı tutarlılığı metnin içeriği ve konunun işlenişinde fark edemiyoruz. Kantürk, reji mantığını uyarlamanın hangi ‘özel yanına’ kuracağı konusunda kararsız kalmış. Oyunda gerek kadın sorunsalı gerekse de erkeğin gündelik yaşamda her türden egemenlik kurma girişimleri indirgenmiş bir anlayışla sahne üzerine taşınıyor. Kantürk’ün yorumunda kadınların evde ve sokakta erkeklere egemenlik kurma girişimleri ve söz sahibi olma hevesleri argo, küfür şiddet ve tacize indirgeniyor. Erkeklerin tavrı ise daha sorunsuz ve itaatkar olarak gösteriliyor. Oyunda kadınlar erkeklerin jest ve mimiklerini yansılama çabasındayken erkeklerin kadınlığa ilişkin aynı tavırları göstermemesinin reji açısından bir anlamı ve açıklaması olmalı. Oysa bilinir, kadın ve erkeğin iki biyolojik varlık olarak kendilerine has sembol, simge ve imgeleri vardır, oyunda bunların birini kullanıp diğerini kullanmamak başka kaygılarla hareket edildiği izlenimi oluşturuyor.


Tersine Dünya, uyarlama olarak iyi düşünülmüş, doğru bir kurgu ile kotarılmış olabilseydi müzikal olarak seyircinin keyifle izleyebileceği bir görsel metne dönüşebilirdi. Yapıt ele aldığı konu bağlamında içerik olarak da tematik olarak da sahnede görsel anlatıma çok uygun çünkü.


Kantürk’ün metni görsel anlatıma olanaklı hale getirmek için ekibiyle birlikte harcadığı emek ve efor göze çarpıyor, kalabalık bir kadro ile müzikal olarak kotardığı oyun da rejiye en büyük destek (kimi oyuncular yanlış oynasa da) oyunculardan geliyor bir de Tolga Çebi’nin metnin ruhuna ve hitap eden besteleri.


Bitirim Leyla‘yı yorumlayan deneyimli oyuncu Gül Onat, kimi yerde rolünden çıkıp dilde ve tavırda kırılmalar yaşasa da çabası gerçekten övgüye değer. Ancak Onat’ın en büyük handikabı Leyla’nın tamamlanmamış bir tip olarak sahneye sürülmüş olması. İçsel olarak duygusal derinliği ve düşünsel bütünlüğü olmayan bir rolün derinden yansılanmasının zorluğunun farkında olarak oynuyor Onat. Süleyman’da izlediğimiz Levent Tülek terbiyeli ve iyi adam tipini kimi yerde abartsa da rolüne yüklediği anlamı ortaya koymak için komedinin yardımına fazlaca ihtiyaç duyan bir oyunculuk örneği sergiledi. Palabıyık Hasan’ı yansılayan Mert Asutay sesi ve tavrı ile tam bir kadın tipi çıkardı karşımıza. Asutay, sınırlarını iyi belirlediği bir ölçüyle rolünü yeniden yaratma çabasındaydı. Komiser Ayten ve Nigar rolünde izlediğimiz Gülce Uğurlu, rolünü anlayarak ayrımlayan ve kendi gerçek varlığının dışında sesi ve genel tavırları ile farklı tip ve kalıplarda Ayten ve Nigar’ı yaşayan iki figür haline getirebilme becerisini gösteriyordu. Bakkal Nuriye’yi yansılayan Güneş K. Eren şive ile oynadığı bakkalı, dildeki tutarlılık ve tavırdaki ölçülülükle mütevazı bir komedi kişisi yaratma örneğini gösterdi oyunculuğu ile. Müzikal’in diğer kişileri başta Bekçi Leman ve Patron’da izlediğimiz Özden Çiftçi olmak üzere Muhasebeci Hayriye’de Didem G.Aydın, Sarı Leman‘da Nurhayat Atasoy ve yapımda farklı rollerde önemli görevler üstlenen oyuncular rejinin yorumuna ve metnin anlaşılmasına önemli katkılar sundular. Pınar Ataer’in koreografisi dağınık ve onat olmaktan uzak ve ayrıca da metne özel bir görsellik taşıma çeşitliliğinden yoksun olarak tek düze kotarılmış. Şimdiye kadar birçok oyuna ışık tasarlamış ve yorumları ile önemli netlikler oluşturmuş olan ışık tasarımcısı Murat İpek’in tasarımı dağınık ve gölge giderme işlevini yerine getirmeyen lokalleri ayrımlamaktan uzak bir yorum içeriyor.


Sonuç olarak Bakırköy Belediye Tiyatroları kendi sanatsal düzeylerine uymayan bir oyunlaştırma denemesini sahneye taşımakla ortalamanın altında bir seyirciyi hedeflemiş gibi görünüyor. Amacın bu olmadığı varsayılsa bile sahnedeki üretim pratik olarak bunu gösteriyor. Oyunun kapalı gişe oynanması her zaman estetik düzeyi yüksek iş yapıldığı anlamını içermeyebilir. Tiyatro ortamında bilinir, ancak tekrarlamakta yarar olabilir umuduyla söyleyelim, kapalı gişe oynamak ya da oyuna olan yoğun setirci ilgisi bazen kimi yanılsamaları da beraberinde getirir.


 


info@orhankemal.org

1