| 
			          
			         
			           
			Orhan Kemal beni neden çok etkilerdi? Onun romanlarını okurken nasıl 
			bu kadar çok zevk alır ve kendimi kaptırırdım? Orhan Kemal 
			Adanalıydı. Daha doğrusu, çocukluğu ve ilk gençliği Adana’da 
			geçmişti. Babasının siyasi nedenlerle Suriye’ye kaçmasıyla onun 
			yaşamı da altüst olmuştu. Etkili bir hukukçu, önemli bir siyaset 
			adamı olan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu Orhan Kemal, siyasetin ilk 
			darbesini çocukken yemişti. Sonra kendi yaşamı da hapishanelerle, 
			sıkıntılarla geçmişti. 
			            Picus 
			dergisi, eylül sayısında Orhan Kemal dosyası hazırlamış. Onun küçük 
			oğlu Işık Öğütçü’yü tanırım. Picus dergisinin bu sayısına yazdığı, 
			13 yaşındayken yitirdiği babasına ait anıları okurken onu daha iyi 
			tanıdım. Acılarını, küçük yaşta yitirilmiş babanın yokluğunu 
			anlamamak mümkün mü? Işık, edebiyatımızın bu büyük romancısını daha 
			da kalıcılaştırmak amacıyla Cihangir’de Orhan Kemal Müzesi’ni kurdu. 
			O müzede Orhan Kemal’in romanlarındaki sıcaklığı bulabilirsiniz. 
			            Işık, 
			Murtaza’nın ikinci cildini yazarken Orhan Kemal’i şöyle 
			anımsıyordu:”Murtaza’nın ikinci cildinin nüshalarını yazarken bize 
			evde okurdu. O zaman anladım, yazmıyordu aslında onu yaşıyordu, 
			oynuyordu, kendisi Murtaza oluyordu. Daktilonun başında yazarken de 
			transa geçtiğine inanıyorum ben, Murtaza kişiliğiyle oturup 
			yazıyordu.” 
			            Işık 
			Öğütçü, babasının yayımlanmamış günlüklerini ve şiirlerini de 
			derledi. “Yazmak Doludizgin” adıyla kitaplaştırılan bu günlüklerde 
			de, Orhan Kemal’in yaşamının inceliklerini görmek mümkün. 
			            Orhan 
			Kemal’i neden çok severdim: Sanırım öncelikle benim de doğup 
			büyüdüğüm toprakları anlatan romanlar yazdığı için. “Murtaza”lar, 
			“Cemile”ler, bir Çukurova sıcaklığı taşıyordu. Sıradan insanların, 
			içimizden birinin romancısıydı Orhan Kemal, onun için seviyordum. 
			Orhan Kemal, ezilenin, yok sayılanın, eziyet görenin romancısıydı, 
			onların diliydi. Onun için daha çok seviyordum. 
			            “Bereketli Topraklar Üzerinde” 
			romanındaki isyancı ruh, onun içindeki isyanı, değişimci ruhu da 
			yansıtıyordu. Semih Gümüş, Picus’taki değerlendirmesinde şunlara 
			dikkat çekiyor: “Öte yandan Orhan Kemal, yalnızca insancıl 
			duyarlığıyla anlatılabilecek bir yazar da değil. Başyapıtları 
			Murtaza ve Bereketli Topraklar Üzerinde romanları insanın bambaşka 
			yüzleri olduğunu da anlatır. Murtaza’nın edebiyatımızda yaratılmış 
			en parlak roman kişilerinden oluşunun nedeni, o güne dek hiçbir 
			yazarın düşünmediği, en ayrıksı kişilik, benzersiz bir yaratıcılık 
			ürünü oluşuydu. Bu arada Murtaza’nın ters ahlakının ve bu ahlak 
			içinde oluşmuş dünyasının, Orhan Kemal’i modernizme yaklaştırdığı 
			üstünde durulmadı, bütünüyle onun içine çekmese de.” 
			            Hilmi 
			Yavuz ise Kant’ın tasvirleriyle Murtaza’yı karşılaştırıyor: 
			“Murtaza’nın, Kant’ın ahlak kuramı bağlamında drama düşmüş somut bir 
			insan tipi sayılabileceğini belirtmiştim... Bu, bir ödevi, herhangi 
			bir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın, sadece ödevi olduğu için yerine 
			getirme yükümlülüğüdür. Murtaza da ‘Ödevimi yapmam gerek’ derken, 
			bunun sonuçlarını hesaplamaz... Murtaza trajikomiktir. Ödevi, sadece 
			bir formdan ibaret görmenin getirdiği katılıkla davrandığı 
			durumlarda zorbadır Murtaza; bu katılığı saçmalık kertesine 
			vardırdığı durumlardaysa gülünç! Orhan Kemal, Adana’daki bir 
			fabrikadan Murtaza tipinde bir Donkişot çıkarmıştır, hem de müthiş 
			bir kurguyla!” Romancı İnci Aral, 2002 yılının Orhan Kemal Roman 
			Armağanı’nı kazandığı törendeki konuşmasında Orhan Kemal’in 
			romanlarından bir başka özelliğe dikkat çekiyor:” Orhan Kemal’in 
			bence çok önemli bir başka özelliği, Türk edebiyatına ilk kez 
			yaşayan, cinsellikleri olan, kanlı canlı kadınları taşımış 
			olmasıdır. Kendisine kadar, öykü ve romanımızda daha çok geleneksel 
			erkek bakışının ürünü olan ve olay örgüsünün basit taşıyıcısı 
			durumunda kalan kadınlar, onunla tutkulu, yırtıcı, gerçek ve 
			etkileyici kadın tiplerine dönüşmüşlerdir.” Orhan Kemal’in yaşamının 
			önemli bir bölümü hapislerde geçti. Genç yaşta, 56 yaşında Sofya’da 
			yaşamını yitirdi. Onun yaşamının bu kadar kısa olmasının belki de 
			önemli nedenlerinden birisi çektiği sıkıntılar, gördüğü baskılardı. 
			Yaratıcılığı da bu acılardan destek almıştı. 
			
			            Picus, dergisini okuduktan sonra, uzun zamandır Orhan 
			Kemal’in romanlarını okumadığımı fark ettim. Şimdi acaba hangisinden 
			başlasam diyorum..  |