| 
			          
			         
			Bir 
			dev yeniden doğuyor  
			Ailesi ve Epsilon 
			Yayınevi tarafından hayata geçirilen proje, toplumsal gerçekçi 
			edebiyatın en büyük isimlerinden Orhan Kemal'e hak ettiği itibarı 
			geri verecek. Önce ekim ayı başında "Cemile" romanı, ardından 41 
			eserinin tümü 2006 sonuna kadar Epsilon Yayınevi tarafından 
			yayımlanacak 
			 
			Murtaza, 72'nci Koğuş, Avare Yıllar, El Kızı... Adlarını bildiğimiz, 
			öykülerine aşina olduğumuz, karakterlerini sevdiğimiz, filmlerini 
			izlediğimiz ama nedense okumadığımız kitaplar... Hepsinin ardında 
			aynı imza, Orhan Kemal. Türkiye'nin en saygın roman armağanlarından 
			birinin isim babası ama romanları bugüne kadar genç kuşakta aynı 
			saygınlığa erişemedi. 1980 sonrası apolitik kuşağın kitap okumadaki 
			geriliği düşünülürse, Orhan Kemal'in çok da okunmamış olması, 
			bilinmezliğe terk edilmesi şaşırtıcı değil. Ama önümüzdeki günlerde 
			Epsilon Yayınevi ile ailesi tarafından hayata geçirilen bir proje, 
			toplumsal gerçekçi edebiyatın en büyük isimlerinden Orhan Kemal'e 
			hak ettiği itibarı geri verecek. Kemal'in kendi hayatından 
			kesitlerle karısını, aşkını anlattığı kitabı "Cemile", ekim ayında 
			100 bin baskıyla kitapçı raflarındaki yerini alacak. Böylece genç 
			kuşaklar Türk edebiyatının en büyük isimlerinden biriyle 
			buluşabilecek. 
			 
			BİZİM STEINBECK 
			 
			Orhan Kemal'i 56 yıllık kısacık hayatı boyunca yazdığı roman, öykü 
			ve anılardan oluşan 41 kitabın tamamı 2006 sonuna kadar Epsilon 
			Yayınevi tarafından basılmış olacak. Orhan Kemal külliyatının 
			editörü Tanju Anapa, hem çok sevdiği bir yazarın bütün eserlerini 
			basacakları için heyecanlı hem de uzun bir aradan sonra yeniden 
			Orhan Kemal okuduğu için mutlu. "Orhan Kemal geriye itilmiş bir 
			yazar. Oysa uzun bir aradan sonra yeniden Babaevi' ni okurken 
			düşündüm ki Orhan Kemal aslında bizim John Steinbeck'imiz. Gerçekten 
			kendine özgü bir dili olan ve durduğu noktadan çok belirgin imzasını 
			atarak yazan bir adam. Üç kitap okuduktan sonra dördüncüsünü 
			bilirsiniz ki Orhan Kemal yazmıştır. Kendine dair gerçekliği ve 
			haksızlığa karşı direnen bir tavrı var." 
			 
			Kendi yaşadıklarını ve gözlemlediklerini kağıda döken bir yazarın 
			yazdıklarında elbette insanı burkan bir yoksulluk ve çaresizlik 
			portresi var ama Anapa'ya göre Kemal, insanların kayıplarının 
			nedenlerini ortaya çıkarırken umut da aşılıyor. "Yazdıklarının bir 
			yerlerinden hep neşe ve umut var. Gözleriniz yaşararak okursunuz, 
			bir süre sonra kahkahalar atarsınız. Öyle bir adam Orhan Kemal. Çok 
			da şanssız bir hayatı olmuş. Büyük acılar çekmiş. İnsan şaşırıyor, 
			nasıl olur da böyle bir hayatta bu yaşama sevincini taşır diye." 
			 
			Anapa Epsilon Yayınevi'nin Orhan Kemal külliyatına 100 bin baskıyla 
			başlamasının ardında genç kuşaklar için kaybolmuş bir yazarı 
			kitlelerle buluşturma fikrinin olduğunu söylüyor. "Orhan Kemal'in 
			genç kuşaklar için kayıp olduğunu düşünüyoruz, ne derece ilgi 
			göstereceklerini de bilmiyoruz ama umuyoruz ki ilgilenecekler. 100 
			bin basma sebebimiz bu, fiyatı çok aşağıya çekip pek çok kişinin 
			okuyabilmesine olanak sağlamak, gençlerin okumasına olanak sağlamak. 
			Çünkü onların kendi harçlıklarından ayırabildikleri sonsuz bir 
			bütçeleri yok." Orhan Kemal'in bugüne kadar hak ettiği ilgiyi 
			görememiş olmasında Anapa'ya göre edebiyatçıların etkisi büyük. 
			"Edebiyatçılar arasında hem Orhan Kemal'i önemseme hem de ekmek 
			parası kazanmak için ucuz işler yaptı diye hor görme var. Ama mesela 
			Murtaza hepimizin hayatında bir simgeye dönüşmüş artık, okumuş 
			olmasa da Murtaza'yı bilir çünkü dile yerleşmiş. Herkes 72. Koğuş'u 
			bilir." 
			 
			AYDIN KAŞ KALDIRMASI 
			 
			Seçkinci olmayan tavrı da edebiyatçılar arasında kabul görmesine 
			engel oldu. Sokaktaki adamı sokaktaki adamın anlayacağı dille 
			anlattı. "Eğitimsizlerin de çok kolay okuyabileceği bir yazardır. 
			Sokaktaki adamı yazar ama yanında durup yazar. Yani bir aydın kaş 
			kaldırması yoktur. Belki de edebiyatçılar arasında mesafeli 
			durulmasının nedeni odur, elitist değildir çünkü. Elit bir aileden 
			geliyor, babası milletvekili ama kendisi seçkinci değil. Bir de 
			solculuk tarafı var ama solculuğu da ilginç. Didaktik değil. Bir 
			hadise anlatıyor ve bu hadise içinde bir kahraman da doğruları 
			söylüyor. Ama hep halka karşı bir sorumlulukla yapıyor, asla militan 
			bir tavrı yok." Anapa, Orhan Kemal'in kendini çok iyi besleyen, 
			kendi hayatını yazmaktan da çekinmeyen bir yazar olduğunu söylüyor. 
			"Nazım Hikmet'ten de çok beslenmiş. Bursa Hapishanesi'nde yazdığı 
			şiirlere Nazım 'Sen düzyazı yaz, bırak bu işi' demesi üzerine şiir 
			hapiste kalmış. Kendi özel hayatından çok yazmış. Belli bir 
			kronoloji ile okursanız kendi hayatını da görebiliyorsunuz. O kadar 
			net." 
			 
			Oğul Işık Öğütçü 
			 
			Konstantin'in fareleri 
			 
			Orhan Kemal'in en küçük oğlu ve Cihangir'deki Orhan Kemal Müzesi'nin 
			kurucusu Işık Öğütçü babasının o yoksul koşullarda o kadar kitap 
			yazabilmesine hâlâ şaşırıyor. "Unkapanı'nda yaşarken parasızdık, 
			köfte istiyorum diye tuttururdum ama paramız yoktu. Babam veresiye 
			yedirirdi bana o köfteleri, nasıl öderdi sonra bilmiyorum. 
			Unkapanı'ndaki ahşap bir evdi, fareler mutfağı çökertmişlerdi. Babam 
			onlara 'Konstantin'in fareleri' derdi. Öyle bir evde, öyle bir 
			çalışma ortamında o kadar kitap yazıyorsunuz, üstelik de 
			yazdıklarınız insanları etkiliyor. Ben sabah, öğle, akşam kıvırcık 
			yediğimi hatırlarım. Annem pazara akşamları çıkardı, daha ucuz diye. 
			1967'de bir ev sahibi olabildik, 'kira vermeden oturabilmek ne güzel 
			şeymiş' dedi. Düşünün ne fakirlikle yaşadı ve nasıl yazdı. Okurken 
			ağlıyorsunuz, beş sayfa sonra gülmeye başlıyorsunuz. Bu çok müthiş 
			bir güç, bazen kıskanıyorum ben niye yazamıyorum diye." 
			 
			Babasının yazar tarafıyla müzeyi açmaya karar verdikten sonra 
			tanışmış. Yazarken ne kadar içine girdiğine de şahit olduğu için 
			hayranlığı daha da artmış. "Yazdıkları her zaman döneme tanıklık 
			eden kitaplar. Ben "Vukuat Var" kitabını okuduğum zaman 1950 
			seçimlerinin öncesini, Demokrat Parti'nin yükselmesini ve 
			çalışmalarını takip edebildim. Bir hayranı geldi, 'Vukuat Var 
			kitabını bir gecede okudum' dedi. Babam Vukuat Var'ı 20 günde 
			daktiloyla yazmış. Babam bozkırlarda dört nala giden atlılar gibi 
			yazardı. Babam onu yazan değildi zaten, oradaki bir kahramandı. 
			Gereğinde Güllü, gereğinde Kemal oluyordu. O kadar yaşayarak 
			yazıyordu ki, gözü hiçbir şeyi görmüyordu." Babasının muhteşem bir 
			gözlem ustası olduğunu söylüyor, kendini de hayattan beslediğini. 
			"Bir çocuğu nasıl mutlu edebileceğini iyi biliyordu, bana bir küçük 
			parça çikolata verdiğinde gözlerimin parlayacağını biliyordu. Bunu 
			bilince çocuk öyküleri de yazabiliyordu. Ablam terzidir benim, bir 
			kadın kahramanının elbise ayrıntısını ablamın mesleği yüzünden 
			bilirdi. Sıradan, hiç kimsenin değer vermediği insanlar Orhan 
			Kemal'in baş kahramanlarıydı ve onların da bir hikayesi olduğunu 
			bize gösteriyordu." 
			 
			Orhan Kemal kimdir 
			 
			Mehmet Raşit Öğütçü ya da herkesin bildiği adıyla Orhan Kemal, 
			1914’te Ceyhan’da doğdu. Babası Çanakkale ve Filistin Cephesi’nde, 
			Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma aşamasında görev aldı. Sonrasında 
			muhalefet hareketine dahil olduğu için oğlu da çok küçük yaşta 
			hayatın sıkıntılarını ve sürgünü göğüslemek zorunda kaldı. Ortaokul 
			son sınıftan sonra okuyamadı. Hayatını kazanmak için işçilik, 
			dokumacılık, ambar memurluğu, kâtiplik gibi işlerde çalıştı. 
			Askerliğini yaparken beş yıl hapis cezasına mahkum edildi. i Bursa 
			Cezaevi'nde tanıştığı Nazım Hikmet'in toplumcu görüşlerinden 
			etkilendi. 1950'den ölümüne kadar kitap ve makale yazarak geçindi. 
			Bulgar Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak gittiği Bulgaristan'da 
			2 Haziran 1970'te öldüğünde 56 yaşındaydı. Kapıkule'den alınan 
			cenazesi kalabalık bir toplulukla birlikte İstanbul'a getirildi. 
			Çatalca yakınlarında durdurulan cenaze arabasına işçiler tarafından 
			"Biz işçiler hatıran önünde saygı ile eğiliriz" dövizleri asıldı. 
			 
			Cemile kendi hayatı 
			 
			Cemile, Orhan Kemal'in hayatından satırlara taşan bir roman. Arka 
			planında, 1934 Adana'sındaki yoksul bir işçi mahallesinin ve 
			işçilerin ekmek parası için verdiği mücadele, güzel Boşnak kızı, 
			işçi Cemile ile 24 lira 95 kuruş aylığa mahkûm Kâtip Necati'nin aşk 
			öyküsü. Orhan Kemal kahramanlarını ve yaşadıkları çevreyi kendine 
			özgü gerçekçiliğiyle resmederken, yaşanan onca yoksulluğun yanında, 
			düşmanlıklara, ilkesizliğe, toplumun duyarsızlığına karşı insanları 
			ayakta tutan dayanışma ve dostluk bağlarının gücünü vurguluyor. 
			 
			Cemile, Orhan Kemal 
			 
			Epsilon Yayınevi- iki milyon 900 bin lira. 
			.  |